Kıbrıs ve Türkiye’nin Sorumluluğu

63

Geçen hafta sonu Kıbrıs’a gittim.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Rauf DENKTAŞ büyüğümüzün cenazesine katılmayı istemiştim, ama, gidememiştim. Birinci ölüm yıldönümünde olsun, mezarını ziyaret etmek amacıyla, eşimi de alarak 3 günlük bir Kıbrıs ziyareti yaptım.

1997 yılıydı galiba. Büyüğümüz Rauf DENKTAŞ, çeşitli ziyaretler yapmak ve konuşmalar yapmak üzere Adana’ya gelmişti. Kendisini TÜRKOCAĞI’nda ağırladık. O zaman Çukurova Üniversitesi’nde okuyan Türk Dünyası’ndan gelen gençlerle bir program yaptık. Her öğrenci kendi ülke veya bölgesinin bayrağını Sayın Rauf DENKTAŞ’a”Sayın Cumhurbaşkanımız” diyerek hediye edecekti ve öyle de oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, bayrakları aldıktan sonra bana döndü, Başkan beni ağlatacak mısın dedi, gözleri dolu dolu, uzun uzun baktı ve “ben bu kadarına layık mıyım” diye de sordu.

Böylesine büyük bir Türk evlâdının bu hayatta yokluğu büyük bir eksikliktir.

Kıbrıs’ta, ölüm yıldönümü nedeni ile afişler asılmış. Bu afişlerden birinde şu ifade yazılı idi.

“Kıbrıs Türkü ve Türk Dünyası seni unutmayacak.”

Evet, işte bu söz, Kıbrıs ile ilgili olarak nasıl düşünmemiz gerektiğini zannederim çok iyi anlatmaktadır.

Bravo, Kıbrıs’ta kendisini Türk hissedenlere, bravo Kıbrıs’ın dağlarında hâlâ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE yazabilenlere.

Neden bu tebriklerim?

Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türklüğünü unuttu ve Türklüğünden vazgeçti de onun için.

Bu ülkenin Başbakanı’nın söylediklerini duydukça ve yaptıklarını gördükçe, artık, Türklüğümüzün hatırlanması bile güzel gelmeye ve takdirlik olmaya başladı, maalesef. Ve bütün bunlar da Türk Milleti’nin gözü önünde ve bir kısmının onayıyla oluyor, heyhat!

Halbuki, Türkiye’nin ne gibi sorumlulukları var(dı) bir hatırlanabilse…

Türkiye demek, büyük bir Türk Dünyasının ümidi demek(ti).

Türkiye demek, kendini tarihten beri, Türk Milletine yakın gören milletlerin ümidi demek(ti).

Türkiye Cumhuriyeti Devleti demek, dünyanın egemen güçlerine karşı daha 90 sene evvel meydan okuyup kazanmak demek.

Anadolu Türklüğü demek, yılmamanın, teslim olmamanın adı demek(ti).

Türkiye demek, mazlumların kılıcı, zalimlerin korkusu demek(ti).

Peki, bugün bu gerçeklerin daha önce var olduğu bu ülke ve bu millet ne halde?

Ne halde olduğunu herkes çok iyi biliyor.

Adam konuşuyor: “Burada yaşayanlara Türkiyeli dersek mesele hallolur”

Adam konuşuyor: “Bugüne kadar yok saydık da ne oldu?”

Adam konuşuyor:”bu barış(!) süreci çok güzel”

Efendiler,ne barış süreci var, ne yok saymak-varsaymak meselesi var, ne Türkiyeli demekle mesele hallolur.

Bütün mesele, Anadolu’da Türk Milleti’ni sıradanlaştırıp, varlığını ve hükmünü ikinci plana itip, Türk Dünyası gibi büyük bir potansiyel gücü kırmak ve kontrol altına almak.

Bu işleri de doğrudan doğruya Anadolu Türklüğüne yaptırmak.

İşte oyunun tamamı bunun için.

Etrafınıza, konuşulanlara, yapılanlara baktığınızda, bu oyunu apaçık görebilirsiniz.