Bütün kainat, Esma-i Hüsnanın açık tecellilerinden ibarettir. İnsan, bu tecellileri görmek, anlamak ve sahibine muhabbet etmek için yaratılmıştır. Kâinatta hiçbir şey abes ve lüzumsuz yaratılmamıştır. Her zerre, yaratılışın hikmet ve gâyelerini kendine has bir lisân ile beyân etmekte, gönülleri îmâna ve Allah muhabbetine davet etmektedir.
Hz. Âîşe (r.an), “Hz. Peygamber aleyhisselamda gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” diyen bir sahabiye şöyle demiştir:
“Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (r.a):
“Ya Resulallah (s.a.s)! Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?” deyince, “Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni işte bu ayet ağlatmaktadır” dedi ve ayeti okudu:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır” (Âl-i İmrân, 190).
Ondan sonra Resulullah (s.a.s) buyurdu: “Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun”
Peygamberimiz her gece teheccüde kalktığında semaya bakar ve bu ve peşinden gelen ayetleri okurdu:
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Derler ki “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, Seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” (Al-i İmran 191)
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” . (Al-i İmran 192)
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” (Al-i İmran 193)
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini bize lütfet. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.” (Al-i İmran 194)
Kur’an’da birçok ayette, insanlar tefekküre davet edilmektedir:
“O’dur ki arzı uzattı, orada sabit dağlar ve ırmaklar var etti. Orada bütün meyvelerden iki eş yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor. Şüphesiz bunda tefekkür eden bir toplum için ibretler vardır” (Ra’d, 3)
“O’dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçecekleriniz ondandır ve hayvanları otlattığınız bitkiler de ondan sulanıp filizlenmektedir. Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyvelerden yetiştirmektedir. Şüphesiz bunda, tefekkür eden bir toplum için (yaratıcının varlığına, kudretine ve hikmetine) işaret vardır” (Nahl, 10,11).
“Hem geceyi ve gündüzü, güneşi ve ay’ı sizin hizmetinize verdi. Diğer yıldızlar da O’nun emriyle size râm edilmiştir. Elbette aklını çalıştıran kimseler için bunda alınacak nice dersler var!” (Nahl, 12)
“Yeryüzünde türlü türlü renklerle, her çeşitten bitki ve hayvan olarak sizin için yarattığı daha neler neler var! Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak ibret var. (Nahl, 13)
“Yine O’dur ki denizi sizin hizmetinize verdi ki oradan taptaze et yiyesiniz ve takınıp kuşanacağınız zinet eşyası (inci, mercan vb.) çıkarasınız. Denizde gemilerin suları yara yara akıp gittiklerini görürsün. Bütün bunlar Onun lutfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.” (Nahl, 14)
“Halbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız, mümkün değil, sayamazsınız. Gerçekten Rabbin çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur. (Nahl, 18)
“Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.” (Casiye 13)
Peygamberimiz buyuruyor ki; “Bir saat tefekkür bazen bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır”
Ömer b. Abdülaziz de tefekkür hakkında şöyle demiştir: “Yüce Allah’ın nimetlerini düşünmek, en faziletli ibâdetlerdendir.”
Peki Neyi Düşüneceğiz, Nasıl Düşüneceğiz?..
İbn Abbas (r.a)’ın naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın yarattıkları hakkında düşünün, Allah’ın zatını düşünmeyin. Allah’ın şahsı hakkında düşünmeye güç yetiremezsiniz”
Sabah Uyandığımızda… Sağ salim yeni bir güne gözlerimizi açtığımıza şükredeceğiz. Peygamberimizin ifadesiyle “Bizi öldürdükten sonra tekrar dirilten (yani uyuduktan sonra uyandıran) Allah’a hamdolsun. Sonunda dönüş ancak O’nadır.” diyeceğiz.
Çünkü insanın sabah uyanabilmesi büyük bir mucizedir. Nice insanlar akşamleyin mutlu bir şekilde yattığı halde gece bir tabii afete uğradı da kalkamadı, ecel insanları uykularında yakaladı.
Yeni bir güne sağlıklı olarak başlandığı için yapılacak en güzel davranış, günü Allah’ın rızasına uygun bir şekilde geçirmektir. İnsan her şeyden önce bunun hesabını yapmalıdır.
Gün İçinde…
Mümin gün boyunca karşılaştığı olaylar karşısında hep olaylardaki incelikleri kavramaya çalışacak. Karşısına çıkan bir güzelliğe veya bir tersliğe hep Allah’ın hoşnut olacağı güzel ahlak çerçevesinde tepki verecektir. İman eden bir insan, Allah’ın her şeyi yarattığını düşünerek, O’nun yarattığı güzellikleri, olaylardaki hikmetleri görmeye çalışacak, Rabbinin emirlerine uygun bir hayat sürecektir.
Tabiatta Görülen Güzelliklerin Düşündürdükleri…
İnsanın tabiatta gördüğü bütün güzellikler Allah’ın üstün ve benzersiz yaratma gücünün delilleridir. Hoşumuza giden her görüntü Allahın sanatını yansıtır. Tüm güzellikler Allah’a aittir ve O’nun Cemal sıfatının tecellileridir.
İşte insan gezerken karşısına çıkan varlıklardaki bu güzellikleri görmeye çalışacak:
Şu kurumuş ağaçların baharla nasıl tekrar canlandığına dikkat edecek. Öldükten sonra hesap vermek için işte böyle diriltileceğini düşünecek.
Renk renk, çeşit çeşit açan çiçeklere bakıp Yüce sanatkarı görecek ve O’nu tesbih edecek.
Yağan yağmurların, kaynayan suların nasıl kainata can verdiğini düşünecek. Rabbül aleminin ikramı olmasa, içecek bir damla su bulamayacağını tefekkür edecek.
Soluduğumuz havanın, onu soluyabilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşünecek.
Her türlü teknolojik aletlerimizin, yakıtlarımızın, metalden inşa ettiğimiz devasa tesislerin ham maddesi olan demir madeninin, altının, bakırın, gümüşün hep O’nun “arz”ından çıkartıldığını bilecek.
Başını kaldırıp semaya bakacak, atmosferin, güneşin, ayın, yıldızların ve daha göremediğimiz nice gezegenlerin bizim için ne mana ifade ettiğini idrak edecek.
Kainatın ne kadar ince hesaplarla yaratıldığını, ne hassas dengeler üzerinde durduğunu düşünüp bunları insanın hizmetine sunan Yüce Yaratıcının azamet ve kudretini tekrar tekrar ikrar edecek.
Mü’min, bütün bu güzellikleri gördüğünde “Maşaallah, la kuvvete illa billah = Maşallah, Allah’tan başka kuvvet yoktur” (Kehf, 39) diyerek Allahı yüceltecek, Allahın bütün bu güzellikleri insanın hizmetine sunduğunu ve ahirette bunlara kıyas edilemeyecek üstünlükteki güzellikleri iman edenlere vereceğini hatırlayacak. Ve bundan dolayı Rabbine karşı duyduğu sevgi kat kat artacak.
Bir de bütün bu varlıkların Rablerini sürekli tesbih ettiğini, O’na secde ettiğini düşünecek.
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” (İsra, 44)
“Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde etmektedir.” (Hac, 18)
Evet Allahu Teala haber veriyorsa öyledir. Her şey O’nu tesbih ediyordur. Ama bu bizim anlayacağımız bir dille değil de varlıkların kendi hal lisanlarıyladır. Veya Allahın kudretine boyun eğme şeklindedir, O’nun emrinin dışına çıkmama şeklindedir, Onun azametini haykırma şeklindedir.
Netice olarak, baharın bütün ihtişamıyla güzelliklerini sunduğu bu ilkbahar günlerinde Yüce Yaratıcının yaratıcılık sanatına dikkatlerimizi çevirip O’na olan kulluk ve muhabbetimizi tazelemeli, O’na şükranlarımızı, itaat ile sunmalıyız.