15.2 C
Kocaeli
Cuma, Eylül 20, 2024
Ana Sayfa Blog Sayfa 1259

Kocaeli Ağızlarında Kullanımdan Düşmekte Olan Bazı Sözler

Muharrem Ergin dili tarif ederken “… kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık,… ” ifadesini kullanmıştır (ERGİN 1977:1). Dilin canlılığının en iyi gözlenebildiği dil alanları ise  (Türkçe Sözlük’te “Bir dilin sınırları içinde , bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği”şeklinde tanımlanan) ağızlardır. Canlı varlıkların özelliği doğup büyümek ve ömürlerini tamamladıktan sonra yerlerini diğer canlılara bırakmak üzere hayattan çekilmektir. Dilin yapı taşlarını oluşturan sözler de böyledir. Yazı dilindekiler kayda geçirildikleri için daha uzun ömürlü olsalar da ağızlara ait sözler (insan hayatının sürekli değişip gelişmesiyle) kenara çekilmekte, yerlerini yazı dilinin ya da standart konuşma dilinin sözlerine bırakmaktadır.

Ağızlarda kaybolup gitmekte olan bu sözlerin içinde (her zaman dış etkilere açık olan) standart dilin eksiklerini kapatacak çok unsur vardır. Tabii yararlanmayı bilene. Özellikle yabancı kökenli sözler için ağızlardan Türkçe kökenli karşılıklar bulmak mümkündür. Nitekim Cumhuriyetimizin kurulmasıyla birlikte Atatürk’ün öncülüğünde bu yolda çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Türkiye’de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi ve daha sonra hazırlanan Derleme Sözlüğü ile başlayan bu çalışmalar, daha sonra Ahmet Caferoğlu, Zeynep Korkmaz, Turgut Günay, Ahmet Bican Ercilasun, Efrasiyap Gemalmaz ve Tuncer Gülensoy gibi bilim adamlarının yaptıkları ve yaptırdıkları derleme ve inceleme çalışmalarıyla sürmüştür.

Kocaeli ağızları üzerinde yapılmış çalışmalardan en eskisi Ayfer Akata’nın 1973 yılında Ankara Üniversitesi DTCF’ye sunduğu 245 sayfalık mezuniyet tezidir. Biz de bu çerçevede lisans ve yüksek lisans tezlerimizi Kocaeli ağızları üzerinde yapmıştık (ACAR, 1984 ve ACAR,1988). 2004 yılının sonunda Kandıra Kaymakamlığı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “Kandıra Sempozyumu’na da karşılaştırmaya dayalı bir bildiri sunmuştuk (ACAR, 2004). Metin derlemeleri 1983 ve 1986 yılında yapılan bu çalışmalarda yörenin ağız özeliklerini ortaya koymuştuk. İlk ikisinde küçük birer sözlük de vermiştik. Ancak bu üç çalışmanın dayandığı metinlerdeki söz varlığının daha ayrıntılı olarak ele alınması, kaçınılmaz bir gereklilik olarak durmaktaydı.

Bu bildirinin konusunu sözünü ettiğim gereklilik belirledi. Ayrıntılarını bildiri sonundaki eklerde verdiğimiz gibi 1983 yılında Kandıra’nın 5 köyündeki 12 kişiden derlediğimiz 59 sayfa ve 1986 yılında İzmit’in üç ayrı ağız bölgesindeki 13 köyde oturan 19 kişiden derlediğimiz 53 sayfa metni yeniden tarayarak, söz varlığını ortaya koymaya çalıştık. Çalışmamızın bundan sonraki adımları ve kullandığımız yöntem şu şekildedir:

  1. Metinlerdeki kelimeler verilirken yanlarına hangi metnin neresinde geçtiği parantez içindeki kısaltmalarla yazılmıştır. Meselâ T1-246. Buradaki harf ağız bölgesini, ilk rakam kişiyi, ikincisi ise söz konusu kelimenin o kişiye ait metnin kaçıncı satırında geçtiğini belirtmektedir. (Ayrıntı için bkz. Ek 1)

  2. Her söz için (varsa) üç örnek verilmiştir. Bu üç örnek olabildiğince ayrı ağız bölgesi, köy ve kişilerden seçilmiştir. Eğer sadece bir kişi tarafından söylenmişse  seçim konuşmanın birbirine uzak bölümlerinden yapılmıştır. Çalışmanın içeriğini kabartmamak için diğer örnekler elenmiştir.

  3. Bu sözlerin konuşmanın neresinde hangi anlam ya da görevde kullanıldığına belirtilmiştir. Burada özellikle standart dilden farklı kullanım olup olmadığına dikkat edilmiştir. Bilindiği gibi bir kelime standart Türkçede bulunsa bile farklı bir anlamda kullanılabilmektedir. Bu bakımdan “sözlükte bulunmak ya da madde başı olmak” bir sözün çalışmanın kapsamının dışında bırakılmasını gerektirmemektedir. Önemli olan kelimenin (metindeki kullanımıyla) halkın çoğunluğu tarafından bilinip bilinmemesidir.

  4. Kelimeler standart Türkçedeki biçimleriyle değil, “olabildiği ölçüde” metindeki biçimleriyle verilmiştir. Uzun ünlüler ā,ē,ī,1,ō,z,ū,ǖ; arka damak ünsüzleri (kalın ünsüzler) ķ ve ġ; ön damak ünsüzleri (ince ünsüzler) * ve ® biçiminde verilmiştir.

  5. Oluşturulan listedeki sözlerin metindeki biçim ve anlamlarının Derleme Sözlüğü’nde bulunup bulunmadığı kontrol edilmiştir. Daha sonra aynı işlem Söz derleme Dergisi’nin ulaşabildiğimiz ciltlerinde yapılmıştır. Derleme Sözlüğü’nde bulunan sözlerin üzerine * işareti konmuş, bu sözlükte metindekine yakın ya da tereddütlü anlam veya biçim varsa *? kullanılmıştır. Derleme Sözlüğündeki biçim ve anlamlar, metindeki anlamın yanına [  ] işareti içinde verilmiştir. Bazı kelimeler için Türkçe Sözlük’e de başvurulmuştur. “Öteberi, kandil, yılancık vb. birkaç kelime, bu sözlükte yer almasına rağmen (çeşitli sebeplerle) kullanımı azaldığı için elenmemiştir.

  6. Belirlenen sözler frekanslarının (kullanım sıklıklarının) azalma gerekçeleri ve kullanım alanlarına göre şöyle tasnif edilmiştir: Hayat Tarzının Değişmesiyle Kavramların Kaybolması Sonucunda Kullanımı Azalanlar (Halk Hekimliğiyle İlgili Olanlar; Çocuklar ve Büyüklerin Oynadığı Oyunlarla İlgili Olanlar; Diğer Sözler),  Kullanımı Azalan Genel Nitelikli Sözler (İkilemeler; Özel İfade Kalıpları ve Deyimler; Zaman Bildiren İfadeler; Yer ve Yön Bildiren İfadeler; Diğer Sözler) “Diğer” başlığı altına aldığımız gruplara çok sayıda kelime girdiği için (sadece bunlarda) “İsim” ve “Fiil” alt başlıkları kullanılmıştır. Burada birleşik fiiller de isim+fiil ve fiil+fiil şeklinde gruplandırılmıştır.

  7. Fiillerde mastar ekinin (-mAk) yerine _ işareti kullanılmıştır.

  8. Bütün kategorilerde yapılan sıralamalarda şu öncelik sırası takip edilmiştir: Alfabetik sıra, isim (fiil olmama)-fiil, tek kelimelilik-çok kelimelilik. Ancak birkaç sözde bu kuralın dışına çıkılmıştır. Bunun gerekçesi ise aynı fiille (et_, ol_ vb.) yapılan yapılan birleşik fiilleri bir arada göstermektir.

Derlediğimiz metinlerde bulunan ve Kocaeli ağızlarında kullanımdan düşmekte olduğunu düşündüğümüz sözler şunlardır:

Hayat Tarzının Değişmesiyle Kavramların Kaybolması Sonucunda Kullanımı Azalan Sözler

Halk Hekimliğiyle İlgili Olanlar

gelincik: bir hastalık  K8-14
yılancıķ: bir hastalık (Türkçe Sözlük’te var.) K8-15, K11-11
çiçek bozū (bozuğu): yüzünde suçiçeği hastalığı izi olan K7-273
siviş toprā (toprağı): yılancık tedavisinde kullanılan bir toprak türü K8-16, K8-17
afantını (âfetini)  geçir_: acısının şiddetini azaltmak t3-191
ġorkuluğa baķ_: korkan insana uygulanan bir halk hekimliği işlemi b1-75
ġurşun dök_: halk hekimliği K1-237

Çocuklar ve Büyüklerin Oynadığı Oyunlarla İlgili Olanlar

doŋuz*: bir oyun K9-22
met*: bir çocuk oyunu [ çelik çomak oyunu] o1-63
siŋmece*: saklambaç K9-22
totuķ*: bir çocuk oyunu K9-21
vozvoz*?: bir çocuk oyunu [Bir böcek türü] t1-2    
yelici*: oyunda ebe olan t1-15
yüzük*: evlerde ve köy odalarında oynanan bir oyun K12-124
çatmaçelik: bir çocuk oyunu o1-62
çınġıl deniş: bir oyun [çıngıl:1. incik boncuk, pul vb. süs eşyası, 2. zirve, 3. toprak] t1-12
ġırmaġale: bir çocuk oyunu o2-52
yel(dir)_*: oyunda ebe ol_/yap_ t1-15/ o1-62

Diğer Kelimeler

İsimler

arşaķ*: ip eğirme aleti olan iğ’in allttaki yarım küre şeklindeki parçası [ağırşak] K7-231
avırlıķ: Erkek tarafının kız tarafına verdiği takı (veya parası?) [ağırlık bitir_: başlık parası ver_ ya da erkek tarafının alacağı takıları kararlaştır_]

o5-29, o5-34

baķır*: kova K11-12
beşelleme*: beş bağlık keten kümesi [beşerleme] K7-6, K7-8
böbellik: biber bahçesi    K5-11
burma*: keten yumağı [eğirilmek üzere bükülmüş yün] K13-46
bükelek*: büyükbaş hayvanların huzursuz olup kaçması( cız tut_) [sığırları rahatsız eden bir çeşit sinek] K6-212
çandı*: ağaçtan yapılmış ev K12-135
çit*?: küfe [Örülmüş şey vb. anlamlar var.] K6-9
çöp*: keten çöpü o7-42
çörtlen*: küçük pınar K10-10
dombay*: manda K1-158, K7-118, o7-33
don*: erkeklerin de giyebildiği bir çeşit kaba siyah şalvar  
duvaķ*: düğünün ertesi  günü yapılan kadın eğlencesi [çömlek] K4-14, K6-33, K8-10
dürü*: düğün hediyesi   o1-44, o4-17, o4-18
düzen*: kilim tezgâhı [gelin giysisi] K13-41
epsit*: hayvan arabasının tekerinin bir parçası [epsüt, epcik: kağnı tekerinin parçası]  K6-60
evilli/evirli*: Yeni evlilerin kız tarafındaki büyüklerine yaptığı ilk ziyaretler (yemekli) K13-15, K13-26/ o2-41
evlek*: dönümden küçük arazi parçası [bahçede sebze ekmek için ayrılan bölüm] K6-114
ġandil*: kandil K1-9, K3-22
germe*: [avlu]  K10-79
hayat*: evin orta kısmı, hol [sofa] K6-118, K13-43
kel: hindi K6-203
kile*: iki tenekelik (yaklaşık 30-35 kg.) bir ölçü birimi K6-195
ķımçı*: taze ince dal parçası [kımçık] K1-160
kücü*:  yün, keten vb. eğirme aleti b1-49, b1-50, b1-51
mengelez*: keten çıkarma işlemini yapmaya yarayan ayaklı mengene K13-51, K13-52
öreke*: ketenden ip yapmaya yarayan bir alet [yün tarağı]       

o7-37, o7-50, b1-56

örü*:    kır, hayvan otlatılan açık arazi K6-205
paça*: düğünden bir gün sonra yapılan kadın eğlencesi K8-10, o1-22, o2-32
sal*: açık tabut K1-82, K1-84
tam*: ahır, dam K1-83, K6-7, K6-187
trampa*: takas, değiş tokuş K5-141, K5-154
yālıķ*: bez havlu [mendil, çevre] K5-21, K5-24, K5-31
yolcu*: atlı seyyar satıcı [çerçi] K1-222
yuğu*: keteni yumuşatmak için üzerinden geçirilen ve üzerinde keten çırpılan taş silindir [yuvak]   o7-61, o7-63
zıbın*: [kadınların giydiği] beyaz bezden iş elbisesi K6-146, K10-5
at ġıy: ocak başının alt kısmı K5-175
dombay çatması*: manda yarışı ya da güç denemesi K7-119, o3-59
düŋürbaşı*: dünürlükte öncülük edip söz söyleyen kişi K7-280
pala çırpı*?: eski püskü [palaz] K6-104
sözkesen: nişan öncesi sözleme töreni {Söz Derleme Dergisi’nde “Kocaya verilmesi kararlaştırılan kız ailesi tarafından son söz” şeklinde açıklanmış.} t1-59
yér odası: Köy evlerinde tabanı yerle bir olan oda (Türkçe Sözlük’te var.) t1-18

Fiiller

epsitle_(teker-lek): öküz arabasının tekerinin bir parçası olan epsit’i hazırla_ K7-261,262
urbacıya git_: gelinin çeyizini getirmeye git_ K8-7, K8-9
hoca dur_: bir köyde geçici olarak imamlık yapmak K7-213, o3-76
hoca dut_: bir köyde geçici olarak imamlık yapmak üzere biriyle anlaş_ K7-125
düğün dut_: erkek tarafının düğün tarihini belirlemek için kız evine gitmesi K13-16, t1-69, t1-71
māyene git_: nikâha gitmek K7-281, K7-282, K13-8
araba ġoş_: hayvan arabası hazırla_ K6-45, o1-47, b1-53
güvey ġuy_: damadı gerdek odasına sok_ K13-14
keten çıķar_: keteni sap hâlinden yapağı hâline getir_ K13-47
ķıtıķ işle_: keten çöpünü ip hâline getirme, bir anlamda eğirme işlemi [Farklı anlamıyla “taranması zor saç” kıtık kelimesi var.] K13-39, K13-46
kilime ġalķın_: kilim dokumaya hazırlan_ (kalkın_ fiilinin kalkış_ anlamı TS’de de yok.) K13-39, K13-41
televizyona ver_: bir kimsenin görüntüsünü isteğinin dışında televizyonda  göster_ t8-282

Genel Nitelikli Sözler

İkilemeler

(yas)yalabıķ*: çok parlak (bir taş veya traş olan bir kişi için)[güzel, sevimli] K12-22
çalġı çömbek: çalgı vesaire (ikileme) t1-117, t1-195
çalġı çömlek: çalgı vesaire (ikileme) t1-134, t1-141
çıŋġıl çıŋġıl*?: neredeyse kopup düşecek derecede sarkan, hırpalanmış K1-83
çocuķ çomaķ: çoluk çocuk o7-52
çoluķ çomaķ*: çoluk çocuk o7-24
debil debil: kıpır kıpır K6-114
ġarmanġarış*:   karma karışık K4-4, K7-216,o5-51
öte böte*: öteberi, şeyler [ötebete] t3-49
öteberi: Türlü, önemsiz ufak şeyler (Türkçe Sözlük’te var.) K1-138, K7-189, t8-12
sınır saķar: sınır veseaire (ikileme) t3-123, t3-125
teli tüf1, kilimi bezi: (ikileme şeklinde) K6-132
yarışa yarışa*:  koşa koşa K5-157

Özel İfade Kalıpları ve Deyimler:

ġardeşlik* : kardeşim (hitap) t2-6
bi pullu çember sarılı mıdı saŋa: (anlam güçlendirici bir anlatım şekli) K7-111
cesāretlik iş: cesaret gerektiren iş t3-176
daşā çöpüllü adam*?: heybetli, kendisinden korkulan adam [taşaklı:yiğit] K1-34
de bakiyoz de bakiyoz: (bir ifade şekli) K7-268
ne baķāsıy: ne görürsün  t3-145
sen o tama gitsiŋ, yatsıŋ or1: (beklenmezlik bildiren bir hitap şekli) K6-7
şérine nālet: (Alt edilemeyeceği anlaşılan kötü bir kişi veya zor bir iş için kullanılan pes etme ifadesi] t1-159
of (kişi adı) be : (ısrar bildiren bir hitap şekli) K5-208
samanniŋ götüne: samanlığın dibine t2-17
ķafesle_: kandır_ (Türkçe Sözlük’te bu anlamı var.) K5-184
ıġıķ mıġıķ et_: kem küm et_ t1-37
çanġıl çanġıl et_*: dağılıp paramparça ol_ K4-48
yer(inen) yesir ol_: aniden gözden kaybol_ K1-189, K12-60
masal sat_*: masal anlat_ K1-205, K12-140, K12-141
mesel sat_*: bilmece sor_ [metel sat_] o7-42
oķ sıķ_: ok at_ YLS?
yalan sıķ_*: yalan söyle_ (Yöredeki vurgu, ayrı yazmayı gerektiriyor.) [yalansığ_] o7-72
ayaķ ġalķ_: ayağa kalk_, itiraz veya isyan et_ b2-20, b2-21
biġaç/ (iki tane) ġas_ (kas_): (birkaç/ iki) tokat at_ K5-44/ K5-88
duman attır_*:  bir şeyi şiddetli veya hızlı şekilde yap_ K5-108
ġānı(karnı) serbestle_: içi rahatla_ K5-179
gǖnünü(gönlünü) yap_: ikna etmek K7-234
götün götün geri gel_*: ağır ağır geri adım at_ t6-60
götünden ġork_ (kork_): korku yüzünden bir şeye cesaret edeme_ K3-4
hastalığa vur_: hasta rolü yap_, yalandan hasta görün_ t1-147, t1-154
kelleyi yanıbaşına ġo_(koy_): tehlikeyi göze alarak harekete geç_ K7-236, K7-237
su dök_*: çiş yap_, işe_ K10-9, K10-10
tınaz at_*: koşuştur_ [Gerçek anlamı “harmanda samanı taneden ayırmak için savur_” var.] K12-167

Zaman Bildiren İfadeler

āşamına: o günün akşamında  t3-105
eveli: eskiden K6-32, K7-101, K7-273
sabahsı: o günün sabahında, ertesi sabah, sabahleyin K1-61, K5-45, t5-19
sivtā(sı)/ sevte(ki)*: önce, eskiden, önceleri,önceden/ önce(ki) K5-103, 04-27/ K6-194
şinci*: şimdi K1-41, K2-18, K2-202
şindicik*: şimdi K1-21, K1-141, K4-19
şindik*: şimdi K1-2, K4-49, K6-65
bi hamnanıŋ içinde: çabucak K12-182
bigünnemesine: bir gün K4-30, t9-80
devrisi günü*: ertesi gün K7-35, K8-9
*ah kere: kimi zaman ( kere’li biçimi Türkçe Sözlük’te de yok.) K1-133, K1-234
o günün mehri: o zamanlarda b2-7
o zamanın deyerinde: o zamanlar o3-34
o zamanın hükmünde: o zamanlar o3-25
o zamannā: o zamanlarda K6-54, K7-244
ondan kere*: ondan sonra K4-14, K8-6, K12-91
öŋkü aķşam*: önceki akşam o6-29
ötügünnē*: geçen gün [öteygün, ötögün, öteğün] K9-16

Yer ve Yön Bildiren İfadeler

beleŋ*: tepe K6-96, K6-98, K10-58
dağ/dav* : orman K1-95, b1-90/ t1-27
ġaş (kaş)*: yol kenarındaki meyilli yer [Anlamı farklı verilmiş.] K10-73
susa*: asfalt, şose K1-177
(yer adı+) a gāşı: (yer adı)+a doğru K1-50
atyaŋķı: alt taraftaki K10-80
içyaŋķı: iç taraftaki K1-76
üsyaŋķı: üst taraftaki K7-29
buna yuķarı: buradan yukarıya doğru K1-49
ne yanda: nerede K6-67
niyā*: nereye K12-93
buyā*:  bu tarafa K1-94
…..dan ārı: (yer adı+) nın bulunduğu taraftan K1-101, K1-108, K6-57
ordan ārı*: oradan, orayı kullanarak K5-195
doley taraf: etrafı [dolay] t3-108, t3-128
İzmit yannarına: İzmit civarına t8-7
küğüŋ içlerinde: köyün içinde K1-227
ġasaba: şehir (ilçe değil) K12-67
orta yerinden:   ortasından K7-254
üs yandan: üst taraftan K1-53
yol çatı: yol ağzı ya da kavşağı {Söz Derleme Dergisi’nde “yolçatırı: dört yol ağzı” şeklinde geçiyor.) t5-58
susa sōra gel_: asfalt boyunca gel_ (Türkçe Sözlük’te sonra’nın bu anlamı yok. şose+sarı’dan geliyor olabilir.) K1-177
yol sōra git_: yol boyu git_ [(Türkçe Sözlük’te sonra’nın bu anlamı yok. yol+sarı’dan geliyor olabilir.] K5-134

 

Aydınların “Aydınlık” Yüzü

Hepinizin malumu olduğu üzere bir ülkenin ilerlemesinin alt yapı taşlarından belki de en temeli, ülkenin aydınlarının bu doğrultuda yaptıklarıdır. Eski tabirle münevverleri özveriyle çalışan ülkelerin hızla kalkındığını, medeniyetlerin oluşumuna katkıda bulunduklarını tarih bize göstermektedir.

Tabii bahsettiğimiz hususun tersini, hem de sıkça, görmek bugün dahi mümkün.

Bunu için uzaklara gitmeye de gerek yok, ülkemize baktığımızda konuyla alakalı tablo hemen dikkati çekmektedir.

Aslında Türkiye açısından bu tablonun çok yeni olmadığını da belirtmek gerekir. Bilhassa Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren tartışılan önemli problemlerden biri, “aydınların” kendi ülkelerine yabancı olup olmadıkları meselesidir. Bugün itibariyle de yine zaman zaman bu konuların işlenmesi, sorunun çözüme kavuşmadığını göstermektedir.

Öyle ki; bugün ülkemizde “aydın” olarak nitelendirilen bazı isimlerin, adeta ülkenin geleceğini “karartmaya” yönelik yarış içerisinde bulunduklarını, ülkenin ciddi meselelerini, aynı ciddiyetle ele alıp “ülke için” çözüm üretmek yerine; çözümsüzlük merkezleri olarak faaliyet gösterdiklerini esef ve öfkeyle seyrediyoruz.

Bir aydın olarak ülkenizin meselelerine bizzat ülkenin penceresinden bakmazsanız/bakamazsanız, çözümsüzlüğün kaynağı olma yolunda temel hatayı yapmış olursunuz. Hal böyle olunca ülkenizin meselelerini kendi meseleniz olarak sahiplenip çözümü ona göre üretmeniz de imkansız olur.

Halbuki aydın dediğiniz zaman, ki burada maksadım tartışılan bu kavrama dair bir alternatif tanım koymak değildir, halkı iyiye ve güzele doğru yönlendiren, mevcut kafa karışıklıklarını “aydınlatan” ve bu esnada bir ayağı kendi kültüründe diğer ayağıyla dünyayı dolaşacak geniş bir bakış açısı ve “donanıma” sahip olarak meseleleri bu çerçevede çözümlemeye çalışan insanları anlamak yanlış olmasa gerektir.

Bugün ülkemizde tartışılan belli konulara dair halkın kafasının “aydınlanmak” yerine daha da karıştığına, “kendi geçmişiyle hesaplaşmak” gibi masum görünen bir sloganın altında, kendinden şüphe eder hale getirilmesini göz önüne aldığınızda bu duruma sebep olan ve  “aydın” olarak nitelendirilen bazı şahısların durumunu daha farklı bir sıfatla ifade etmek yerinde olacaktır.

Özellikle son birkaç yıldır ayyuka çıkan bilgi ve zihin kirliliğinin kaynağını da bu noktada aramak gerekir kanısındayım. Zira bilgi üreten merciler olarak kabul edilen bu tip sözde aydınların bu süreçte ciddi payları ve veballeri olduğunu görüyoruz.

Halkımızın söz konusu süreçte geldiği durumu, ilgilenilen konuların ve meselelere yaklaşım tarzlarının seviyelerinin genel olarak oldukça düşmüş olması, gerçekten aydın vasfını taşıyan ve bu konuda sorumluluk hissedenlerin bir an evvel harekete geçmesini, yapılan çalışmaların da sesinin daha net duyurulmasının sağlanmasını gerektirmektedir.

Unutulmamalı ki, diploma sahibi olmak aydın olmak için tek başına yeterli değildir. Bilgi faydalı kullanıma dönüşmüyorsa, üretime ve hizmete vesile olmuyorsa yüktür. Alınan diploma önce alan kişiyi daha sonra da bu kişinin muhatap olduğu insanları aydınlatmalı ki  günümüz ve geleceğimiz aydın olsun…