Yani Gözümüz Açık Gitmeyecek miyiz?

80

Biraz değil, bayağı geç kalmış bir teklif.
12 Eylül cuntacılarının yargılanmasının yolunu açma teklifi, Eylül 1980 yılından beri cuntacılar adına duyduğumuz en güzel haber.
Öyle ya, hak da yerini bulsun, demokraside.
Demokrasi iddialı bir ülkede böylesi bir haksızlık olmamalı.

Bir dönemin mensuplarının özlemle beklediği bu teklif, yüreklere su serpecek bir girişim.
Ancak endişemiz var.
Endişemiz; teklifi getirenlerin, 27 Mart’ı, 28 Şubat’ı alkışlayanlardan ve Ergenekon Terör Örgütünün avukatlığına soyunanlardan gelmiş olmasındandır.
O yüzden hesaba alınmama umuduyla veya yapılmış olsun için yapılmış bir teklif olabilir.
Umarım diğer muhalif partiler ve iktidar partisi tarafından gündeme oturtulur, “başkasının teklifi” kıskançlığı ile olay sabote edilmez.
İnşallah ciddiye alınır ve acele edilir de, hak baki olmadan dönemin sivil suçlularına da sıra gelir.

Zat-ı âlileri, yargı yolunun açılmasını kabul etmeyecek ve açılınca da intihar edeceklermiş!

Bu ikaz teklifi sunanlara dur dedirtir mi dersiniz?

12 Eylül kurbanı hangi genç ölmeyi kabul etti?
Hangi anne, hangi baba evladını genç yaşta toprağa vermeyi kabul etti?
İpe serilen filintalara “asılmayı kabul ediyormusun” diye soruldu mu?
Gün SAZAK’ın oğlu Süleyman Bey, Nihat Erim’in kızı Ayşe Işıl Önalp hanım babalarının katliamlarına onay mı verdiler.
Necdet Adalı, Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, Necati Vardar asılırken anaları-babaları “asın” mı dediler?
12 Eylül öncesi ve sonrası can verenlerin yaşayan anaları hala ağlıyorlar, ölen analar ise hangi haleti ruh ile öldüklerini Allah bilir.
Onların babalarının, kardeşlerinin bağırlarında hala taş basılı duruyor.
Siz(!) Akdenizin ihtişamlı cennetinde, denize karşı oturup, boş zamanlarınızda çizerken, onların anaları babaları boş vakitlerini evlatlarına Fatiha okuyarak geçiriyorlar.

İntihar edecekmiş…
Maazallah intihar ederse çok üzülürüz!
Onbinlerin kanı üzerinde 92 yıllık bir saltanatın, üç-beş hapla yada bir beylik tabancasıyla sona ermesini kim isterki?
Ben şahsen intiharını duymaktansa, sanık sandalyesinde görmeyi tercih ederim.
Sağdan olsun, soldan olsun, katledilen on binlerce fidanın yanında, bugün Üniversiteler dahil eğitim seviyesinin vasatın çok altında olmasının, eğitimde, ilimde, teknolojide Avrupanın fersah fersah gerisinde olmamızın baş müsebbiplerinde biri de, yargılanmalarını dört gözle beklediğimiz malum cuntacılar ve ardından yargılanacaklarını umduğumuz sivil cuntacılardır.
Bunların cezasız kalması, Türkiye ve mağdur aileler için en büyük cezadır.
Türk hukuku bu kadar aciz olmamalı ve ağlayan yüreklere su serpmelidir.

Cuntacıların yargılanmasını sağlayacak düzenleme, yeni cuntacıların yollarını da tıkayacaktır.
Bu açıdan bakılınca, olayın önemi bir kat daha artmaktadır.
Şahsi intikam peşinde değilim, ancak Üniversite yıllarında yediğim kurşunun intikamı hukuk çerçevesinde alınırsa “yok” demem.

Bir yanda 92 yaşına daha fazla yıllar katma çabası, diğer yanda yaşadığı işkencelerin bıraktığı travmadan dolayı “Ölmeyi Özlüyorum Anne” diye haykıranlar.
İlahi adalet mutlaka da, bazı cezaları da hukuk verirse, hem 30 yıldır sızlayan yürekleri serinletir, hem de dünya üzerindeki itibarımız artmış olur.