Turnusol Turşusu; Sahibinden, Beklentiden

63

 “Aşklarım,
inançlarım işgal altındadır

 Tabutumun üstünde zar atıyorlar

 Cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır”

 

Böyle
buyurmuştu İsmet Özel. Birbirini kasten
anlamama
ve inadına yanlış anlama yarışması yapılsa idi koronada olduğu gibi 195 ülke arasında ilk 5–10’daydık kesin. Selçuklu’nun,
Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında bu halk olsaydı bırak
devleti turşu bile kuramayacağımız açıktı.

 

Turşu
deyince aklıma turnusol kâğıdı ayıracının
bile turşusunu
çıkardığımız geldi. Hangi olay olursa olsun ikiye bölünebiliyoruz, amip gibi; bölücü terörün bizim
yanımızda lâfı olmaz. Hangi mevzu olduğu farketmez; din-iman, vatan-millet
yada millî meseleler, her ne varsa
etinden-sütünden nemalanmaya pek meraklıyız;
Yahudi tüccarlar yanımızda halt
etsin.

 

İyi
koku pardon haber alan kaynaklara göre 81 ilde 910 dernek, 408 vakıf, 27 üniversite, 114 oda, 550 sendika, 46 federasyon emekli amirallerle
ilgili suç duyurusunda
bulunmuş. Eski zamanın bohçacı esnafından helâllik dileyerek “Fırsatçı geldi hanııım,
fırsatçı!”
diye bağırasım geliyor. Yahut “Bak ortacı geliyor, selâm
veriyor; herkes payına bakıyor, bişey bekliyor”
şarkısını mırıldansak
ya koro hâlinde..

 

Şimdi
günümüz Türkçesiyle birini öveceğim bakalım kim olduğunu çakozlayabilecek
misiniz: Çakaaaal! Fırlamanın allahı! Ne anasının gözü adam! Ondan korkulur
baboş; acayip açıkgöz! Elinden uçanla kaçan kurtuluyor. Ama köprüyü geçene
kadar ayıya dayı diyeceksin.   Yolumuzu
bulmamız lâzım bizim de ufaktan. Kim bu? Milyonlar..

 

İlkokul öğretmenleri geç kalan öğrenciye ne yapılması gerektiğini
sınıftaki öğrencilere danıştığında akıllara ziyan öneriler gelir: Eline
cetvelle vuralım. Kafasını çöp kovasına sokalım. Tokatlayalım. Ayaklarından
tavana asalım. Öğretmen de der ki mazereti varsa söylesin yoksa özür dileyip
yerine geçsin. Normalde Möntro konusunda
hassasiyet terazisi olması beklenen
bir milliyetçi parti liderinin
sözlerine bakınca aynı ekolden biri olarak gaza gelip “Asalım-keselim. Etlerini
köpeklere yedirelim. Kemiklerini toz edelim” demek içimden geldi, daha
ifadeleri alınmadan.

 

Bildiri
içeriğine bakıyorum; aynı hassasiyetteyim. Orduyu
ve bilhassa da Hava ile Deniz Kuvvetlerini ABD’nin dindar görünümlü aparatlarına devretmek için çıkarılan dış destekli Ergenekon Kumpasının başlarında da
böyle bir hava vardı. Peki şu anda durum nedir: Rusya ile Ukrayna
arasında her an sıcak çatışmaya dönüşecek bir gerginlik söz konusu mudur?
ABD’nin Yunanistan’la stratejik
askerî ortaklık kurması hatta burnumuzun dibindeki Dedeağaç’a bile askerî üs
kurmasından ötürü Yunanistan’ın Ege
ve Akdeniz’deki her türlü
densizliğine karşı bir şey yapabiliyor muyuz?

 

Kezâ
ABD’nin Bulgaristan ve Romanya’da da 5 bin askerle konuşlandığını, Moldova’nın
Transdinyester Bölgesine yada Ukrayna’dan
koparılan
Kırım ile Rus ayrılıkçıların korsan devlet
kurdukları Donbas bölgesine NATO
üzerinden müdahil olma hazırlıkları
varken ve bu üçü için bizim Boğazlar’ımızdan
başka bir geçişi yokken biz neyin geyiğini yapıyoruz?

 

Kanal-İstanbul birilerine yerli yöneticilerin zengin Arap
derebeyleriyle rant ortaklığı gibi
görünse de Trump’un Çin’e gıcık veren ama Rusya’ya karşı müsamahakâr
politikalarından ötürü fazla yakınlaştığımız Putin ve Lavrov’la Suriye’nin en azından Kuzeyi için zaman zaman faydalı bir
uzlaşmaya döndürebildiğimiz için Amerika
adına bir ön rezervasyon
idi.

 

Lozan’a ve Möntro’ya Rusya’nın
değil ABD’nin gıcıklığı var
. Biden
Yönetimi ise Trump’un tersine Çin’i değil Rusya’yı çevrelemekle meşgul
olacak gibi gözüküyor. Önümüzdeki günlerde bu iki ülke arasındaki gerilimin
dozu bizi Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçişte ABD
lehine bir kural
hatasına
zorlayabilir. Emekli büyükelçilerin, emekli amirallerin ve emekli
milletvekillerin tepkisi bu minvaldedir. Yani bir kuzeyimiz kalmıştı sobelenmeyen; sağımız-solumuz,
güneyimiz zaten sobe.

 

Ha
Rusya ile Ukrayna arasında ikinciden
yana olmamız coğrafî ve stratejik bir zorunluluktur
. Millî cephede Seyit Tümtürk ile Erşat Salihi’yi bir çırpıda harcadık; bari yaşayan efsane Mustafa Cemil Kırımoğlu’nu daha sağken
dizilik dolgu malzemesine çevirmeyelim.

 

Bu
arada bu iki büyük güç arasındaki
nâçarlığımız bizi üçüncü bir gücün kucağına itebilir yani Çin’in.
Belki de Amerika bu sonucu öngörerek
ilerliyor; bizim kıdemli yöneticiler de bu yüzden Çinlilerleçak’ yapıyor. Doğu Türkistan mı dediniz; bi
dizi
de ona çekeriz. Önce gümlet, sonra hüplet!