Sorunların Çözüm Noktası; “Terk-i Diyar Etmek” mi?

68

Bu hafta Halkla İlişkiler Platformu Forum köşesinde geçen bir konuyu
sizlerle paylaşmak istedim. Sabah gazetesinin 30 Aralık 2007 sayısında
yer alan bir haber, forum köşesinde tartışma konusu oldu.  Tartışma söz
konusu olan haberin içeriği şöyleydi:

ABD’li ekonomi dergisi Forbes, 446 şirketin 100 bin çalışanı
arasında yaptığı araştırmaya göre, Google ABD’de çalışılabilecek en iyi
şirket seçildi. Bu seçimde, Google’ın çalışanlarına sunduğu imkan ve
hizmetler etkili oldu. Google’ın Kaliforniya’da bulunan
‘Googleplex’inde çalışanlar işyerlerine köpeklerini getirip,
ofislerinde köpekleriyle oynayabiliyorlar. Yalnız Google’ın buradaki
tek şartı köpeklerin ofislerde ‘ihtiyaçlarını’ gidermemesi. Dünya
çapında 10 bin kişiye istihdam sağlayan Google’ın ana merkezinde 11
adet kafeterya bulunuyor. Kafeteryalarda sunulan taze meyve suları,
çikolatalar, içeceklerin hepsi ücretsiz. Googleplex’in bünyesinde
voleybol sahasından masaj odalarına, dalga havuzlarından pinball
makinelerine kadar birçok zevke uygun hizmetler bulunuyor. Googler
(Google çalışanlarına verilen isim) çalışma saatleri içerisinde
istediği zamanda bu hizmetlerden yararlanabiliyor. Merkezde kimse takım
elbise ve kravat takmıyor. Hatta işe pijamayla gelenler bile var.
Google çalışanlarına bu merkezde ücretiz saç kesimi, kuru temizleme,
araba servisi de veriyor. Google, çalışanlarının sağlığını da
unutmamış. Gün içinde 5 doktor herhangi bir sağlık riskine karşı hazır
bekliyor. Google, çalışanlarına ücretsiz check-up servisi de veriyor.
Hamile çalışanlar arabalarını kapı girişine en yakın yere park ediyor.
Çocuğu olan çalışanlar için kreş imkanı sunuluyor. Ayrıca spor
yapmaktan hoşlanmayan çalışanlar için video salonları ve piyano çalma
olanağı sağlanıyor.

Forum da tartışmayı başlatan grup üyesi Sibel Hanım, bu haberi
okuyup Türkiye imkanları ile karşılaştırdığında oturup ağlamak
istediğini belirtiyor. Neden ağladığına gelince, Sibel Hanım şöyle
açıklıyor:    

Bizler iş görüşmelerine SSK yapar mı acaba ,yol ve yemek parasını
karşılar mı ki şirket diye düşünürken istediği zaman masaj salonundan
faydalanan dalga havuzuna giren google çalışanı arkadaşlar Türkiye’deki
bu koşulları nasıl karşılarlardı acaba… Köpeğini ofise getirme iznine
sahip olan bu çalışanlara ‘’evdeki çocuğunu kime bıraktığın beni
ilgilendirmez!’’ diyebilen patronlar uzaydan gelmiş gibi mi görünürdü.
Ev kirasının minimum 400-500 YTL olduğu bu ülkede 2 üniversite mezunu
insana 14 saat çalışma karşılığında 600 YTL maaş vereceğini söyleyen
patron tipi hangi ülkenin dramıdır ya da insana hakaret etmenin farklı
bir yöntemi midir acaba.. Halen bir çok şirketin ne bir kreşi, ne bir
servisi mevcutken çalışanların mutlu ve huzurlu olması nasıl
sağlanabilir ki.. Gerçek olan şu ki çalışanına değer veren şirketler
uzun vadede kazanıyorlar çünkü çalışan kendini değerli hissettiği
sürece işini sahipleniyor. Evdeki küçük çocuğuna bakım hizmeti
aldıramadığı için evde tek başına bırakan anne, maalesef işine
konsantre olamıyor ve iş motivasyonu düşüyor. Günde 14 saat çalışan bir
kişi, işi yalnızca yavaşlatıyor. 8 saatte yapacağı işi 14 saatte
yapıyor. Şirket enerjiden kaybediyor, sinerjiden kaybediyor.  Çünkü
insan makine değil bilgisayarınızı bile 14 saat çalıştıramıyorsunuz.
Belli bir süre sonra ısınıyor, ses çıkarıyor veya performansı düşüyor.
Masaj salonları, dalga havuzları, köpeğini işe getirme belki bu ülke
için biraz ütopik ancak yaşam düzeyinde para kazanmak, sosyal güvenceye
sahip olmak, çocuğunun güvenliğini sağlamak ve en önemlisi insan
olduğunu çalışana hatırlatmak sanırım çok fazla hatta insanüstü bir
beklenti değil bu ülkede…peki…  Bu koşulların oluşması için 40.000
fırın ekmek mi yemek gerekiyor, yoksa buralardan terk-i diyar etmek mi?

Sibel Hanım, son günlerde çok tartışılan bir konuyu tekrarlıyor ve
sorunlardan kaçış noktası olarak 40.000 fırın ekmek yemek ile terk-i
diyar seçenekleri arasında kalıyor. Peki ne yapılmalı? Daha fazla
seçeneğimiz yok mu?Her var olan sorun karşısında ülke mi terk
etmeliyiz. Yoksa soruna karşı alternatif çözümler mi üretmeliyiz? Haklı
olarak  google gibi imkanları olan bir yerde çalışmayı herkes ister.
Ama biz, ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Şöyle ki, öncelikle
elimizdeki imkanları iyi değerlendirmeliyiz. İş yeri sahibi olarak
çalışanımızın , çalışan olarak işimizin kıymetini iyi bilmeliyiz.
Çalışan personelin işyeri yönetimince memnun edilmesine literatürde ‘’
İç Müşteri Memnuniyeti’’ denilmektedir. Çalışanların motivasyonunun
sağlanması sadece iyi bir ücretle olmamaktadır. Kimine göre kul hakkı,
kimine göre emeğin hakkı misali çalışanların hakları gözetilmelidir.
Bunun yanında günün büyük çoğunluğunu iş yerlerinde geçiren insanların
yaşamlarına keyif katabilmesi ve işlerini mutlu olarak yapabilmesi
adına mevcut ihtiyaçları ne yönde ise karşılanmalıdır. Ülkemizde
işyerlerinde çalışan memnuniyeti sağlayan yöneticilerimiz
bulunmaktadır. Yine Japon insanları misali işine sadakat gösteren
çalışanlarımızda mevcuttur. Google, çalışanlara sosyal imkan sunma
konusunda elbette iyi bir modeldir. Üzüntümüz, hak ettiği değeri
ülkemizde bulamayan ve daha iyi çalışma imkanları karşılığı yabancı
ülkelere gerçekleşen beyin göçümüzdür. Temennimiz odur ki, sorunlardan
kaçış noktası olarak terk-i diyar etmeyi görmemektir. Bizlerin
bulunduğumuz her ortamda ihtiyaçlara karşı proje üretebilen insanlar
olmamız gerekmektedir.

Bizler bahsedilen tüm bu sosyal imkanları hak edebilecek kadar
yüksek verimlilik arz etmeliyiz ki, karşılığını da isteyebilelim.