İsyanların Kaynağı!

125

 

Tarihimize baktığımızda görülecektir ki, ülkemizdeki fikir hareketlerinin ve isyanların kaynağı dış faktörlerdir. Dışarıda olan gelişmelerin dalgaları, bulunduğumuz coğrafyanın da etkisiyle, muhakkak suretle bizleri de etkilemiştir.

Nitekim özellikle 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında yaşanan Fransız ve Sanayi Devrimlerinin getirdiklerinin, bulunduğumuz coğrafyaya köklü etkileri olmuştur.

Bugün ülkemiz hala bu iki olayın yansımalarını yaşamaktadır.

Nasıl mı?

Sanayi Devrimi ile petrolün öneminin artması ve üzerinde bulunduğumuz toprakların doğu kısmında mevcut petrol yatakları rezervlerinin çokluğu, İngiltere merkezli bir “Doğu Sorunu” ortaya çıkarmıştır.

Özellikle Fransız İhtilali’nin sonucu olarak ortaya çıkan milliyetçilik akımı da o dönemde dünya siyasi haritasını ulus devlet noktasında şekillendirmekteydi.

İmparatorlukların parçalanma sürecine girdikleri bu dönemde, bizim topraklarımız da Doğu Sorunu adı altında parçalanmaya başlamıştır.

Doğu Sorununun ardında yatan esas sebep enerji kaynaklarının, dolayısıyla petrol yataklarının kontrolü iken, bu amaca hizmet ettirilen fikir hareketi ise “halkların özgürce kendilerini yönetmesi” adı altında savunulan milliyetçiliktir.

Ülkemizde doğudan çıkan ilk isyan hareketinin 1806 yılında Baban aşireti, Abdurrahman Paşa isyanı olduğuna bakarsak, isyan tarihinin Sanayi Devrimi’nden kısa bir süre sonra olduğu görülür.

19. yüzyıldan itibaren ülkemiz İngiltere’nin “kurguladığı” ve şu an ABD’nin “uyguladığı” Doğu sorunu ile mücadele etmektedir. Enerji kaynakları hakimiyeti üzerine kurulu bu siyasi projede bazı halklar da maalesef kullanılmıştır.

Mesela tarihe baktığımızda Ermenilerin ve Kürtlerin bu proje kapsamında kullanıldığı görülmektedir. İlk başlarda Büyük Ermenistan hayali ile çıkartılan 1780 Zertun isyanından itibaren Ermeniler bu sürece dahil edilmiştir.

Zira “Millet-i Sadıka” yani sadık millet olarak adlandırdığımız, padişahlık hariç her türlü devlet kademesinde görev yapan Ermeni halkının, 19. yüzyıla gelince birden ayaklanmaya başlaması, bize göre yukarıda izah ettiğim Doğu Sorunu projesiyle yakından ilgilidir.

Bugüne baktığımızda dünün enerji probleminin yanına küresel ısınmaya bağlı olarak su kaynağı ihtiyacı da eklenmiş, dolayısıyla su ve enerji kaynakları Doğu’da bulunan Türkiye aynı şekilde hedef noktası haline gelmiştir.

Dolayısıyla dün Doğu sorunu projesinde Ermeni halkı üzerinden yapılamayan parçalanma, Kürt halkı üzerinden yapılmaktadır.  Öyle ki, 200 yıldır tam bir sonuca “Türk milli birliğinin” direnci sayesinde ulaşamayan siyasi proje ne yazık ki son zamanlarda kendi ellerimizle neticelenmektedir.

Topraklarımızdan Doğu sorunu kapsamında ayrılan bir çok halkın kendi kendini yönetmekten ziyade, mandacılık zihniyetiyle yönetildiği, en sonunda da Anıtkabir ziyaretlerinde göz yaşları içerisinde kaldığı görüldüğünde, insan “bugünün isyancılarını da aynı son mu bekliyor acaba?” diye düşünmeden edemiyor.

Saygılarımla…