Karşılıklı saygı ve hoşgörünün hakim olduğu MHP Olağan Kongresi partiye itibar kazandırmıştır. Bazıları belki gönüllerinden geçen olumsuzlukların olmamasından rahatsız olabilirler. Gerek Sayın Dr. Devlet Bahçeli, gerek Sayın Koray Aydın kullandıkları üslup ile puan kazandılar. Dinleyicilerin ve delegelerin büyük çoğunluğu dünün gençleri idi. Ancak hala genç oldukları rahatlıkla görüldü. Hanım delegelerin çokluğu da dikkat çekti.
Sayın Bahçeli’nin konuşması klasik bir seçim konuşması değil; salonu birleştiren, örnek mesajlarla dolu ve hatırlanması gereken isimlerle süslenmişti. Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Prof. Dr. Erol Güngör, meslektaşım ve ağabeyim Prof. Dr. Mehmet Eröz‘den bahsedilmesi vefalı bir davranış oldu. Marşların ve sloganların hep bir ağızdan söylenmesi, birlik ve beraberlik mesajları verdi.
Bir TV kanalının beyaz mı, siyah mı bilemiyorum “Kongre’de arbede çıktı” haberi çok çirkindi. Demek arzulanan buydu. Meğer arbede dedikleri şey salon dışında kalan yüzlerce partilinin içeri girmek için görevlilerle münakaşasıymış.
Artık kongre geride kaldı. Bugün herkese düşen görev eksiksiz yerine getirilmelidir. MHP klasik bir siyasi parti değil; Milli Mücadelenin bugünü, milli devlet, üniter yapının ve Türkiye Cumhuriyetinin teminatıdır. Ülkenin MHP’ye ihtiyacı büyüktür. MHP’den beklenenler yapılan hizmetlerin yanında bellidir. Yurtdışına ve yurtdışından Türkiye’ye güzel mesajların ve olumlu rüzgârın esebilmesi için Türk Federasyona önemli görevler düşmektedir.
Uzmanların hazırlayacağı mesajlı, farklı kitapçıkların teşkilatlara ve seçmene ulaştırabilmesi isabetli olabilir. TV kanalının yayını herhalde bugünkü gibi devam etmeyecektir. Vatandaş olmadık kanalların müşterisi ve müdavimi yapılmamalıdır. Anayasa ile ilgili çalışmalarda olduğu gibi istişareye önem verilmesi faydalı sonuçlar verebilir. Türkiye’nin geleceği için önemli bir kilit rolü oynayacak yeni anayasanın milli kimliksiz, Türksüz ve milletsiz hale sokulmasını isteyenlere karşı her zeminde tepki gösterilmelidir. Bunlar yapılırken faaliyetlerin kamuoyuna duyurulmasında köşe yazarlarımıza da görev düşmektedir. Sadece STK’nın yapmaları gerekenleri sıralamak yetmez.
Siyasi meşruiyetini Brüksel’in ve Washington’un şefaatine bağlayan bir siyaset ülke çıkarlarını nasıl koruyabilir? İşte, ABD’nin Suriye’deki isyancılar için hazırladığı ve Ankara’yı saf dışı bırakan rapor ortadadır. Geçen hafta Katar’daki Suriye ile ilgili toplantıda 2011 Ağustos’unda İstanbul’da Türkiye’nin himayesi ve düzenlemesi ile kurulan Suriye Ulusal Konseyi’nin muhalefeti temsil etmeyeceği ABD tarafından ilan ediliverdi.
Bir noktaya açıklık getirelim. Kimlik konusunda üst ve alt kimlik tanımları bize uymamaktadır. Farklı milliyetlerden ve etnisitelerden yoğun göç almış Avustralya, Kanada ve ABD gibi ülkelerde üst kimlik kullanılabilir. Bizde ise; Balkanlardan ve Kafkaslardan Türkiye’ye gelenler yabancı milliyet ve etnisite olmayıp dedelerinin vatanlarına dönmüşlerdir. Mesela, Balkanlardan gelen Rumeli göçlerinde binlerce insan perişan olmuş ve çok kişi hayatını kaybetmiştir. Bu insanlar kolayına kaçar, bu kadar zorluğa katlanmadan Güneye İtalya’ya da göç edebilirlerdi. Bundan dolayı yukarıda saydığımız ülkelerin aksine Türkiye’de birbirinden farklı etnisiteleri barındıran bir havuz ortaya çıkmamıştır. Kavramları çok dikkatli kullanmak gerekmektedir.