İstanbul’da Yeni Bir Düşe Hazırlanmak

97

İstanbul birkaç medeniyetin özüdür. Bizans’tan Osmanlıya kadar. Hala da bu konumunu sürdürmekte ve korunabildiği kadarıyla yansımaktadır kamuoyuna. Kültürde öyle, sanatta öyle, mimaride öyle, müzikde öyle, yani şehir ve insan ile alakalı ne varsa medeniyet kapsamında İstanbul etkiletişimini sürdürmektedir.

1990 Yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte Newyork”a gittiğimde daha önce fotoğraflarından tanıdığım ve Amerikan filmlerinden hiç de yabancısı olmadığım gökdelenleri gördüğümde irkilmişdim!. Turgut Özal başta gökdelenler ve hipermarket mağazalarla AVM’ler olmak üzere batıda teknoloji ve yenilik adına ne varsa aldı getirdi Türkiye’ye. Eskiden batıya dört-beş valizle gidenler artık küçük bir çanta ile gidiyorlar. O da zaruri ihtiyaçlarından kaynaklanıyor. “Çağ atladık” denildi o günlerde, aynen öyleydi. Bugün ise o gökdelenler ve her şey Anadolu’da bile yükseldi. Son 10 yılda tapular ve istatistikler bu hızlanmanın resmi vesikalarıdır.

İDRİS-İ BİTLİSİ Mİ, SAPPHİRE İSMİ Mİ GÜZEL?

Bundan sonra yeni bir arayış beklenebilir diye düşünürken Bitlis Milletvekili Vahit Kiler İstanbul Eyüp’te en güzel ve tarihi tepelerinden biri olan Türk dostu Fransız yazar Piyer Loti’nin isminin”İdris-i Bitlis” olarak değiştirilmesini istedi! Gerekçesini de “Bir Bitlisli olarak bu isim kanıma dokunuyor!” diye açıkladı. İşadamı ve politikacı Vahit Kiler İstanbul Levent’te 54 katlı en yüksek rezidansa sahip. İsmi de safir anlamına gelen ecnebi bir kelime “Sapphire”!  Binanın mimarları Melkan ve Murat Tabanlıoğlu gökdelene kapı numarasından yola çıkarak “Levent 1” ismini önermiş, sahibi sıcak bakmamış, “Sapphire”de diretmiş! Oysa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan en son Mecidiyeköy’de TrumpTower’ın açılışında böylesi mekanlara İngilizce isim verilmesini eleştirmişti.

Mangalda kül bırakmamaktan da öte , bir de bunun üzerine kolaycılığı eklemek kültürümüze, değerlerimize, medeniyetimize hem sahip çıkmak, hem yenilerini eklemek maddi girdi sağlamayınca galiba gelişme böyle oluyor. Ben Vahit Kiler’in yerinde olsam mademki hemşehrim, gökdelenin adını “İdris-i Bitlis” koyar, popülizm yerine bir değerimizi hatırlatırdım. Maddi kazancım azalır mı, çoğalır mı bilemem ama, medeniyetimizdeki isimlerin bir bakıma yeniden böylesine gündeme getirilmesine çalışmış olurdum.

İSTANBUL’A BİR KÜLTÜR KONSEPTİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi’nin yeni Başkanı Abdurrahman Şen Yıldız Parkı Malta Köşkü’nde kültür ve sanat adamlarıyla, medeniyet endişesi olan yazar, gazeteci ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin “maziden güç alarak çağımıza söylem” konusundaki görüşlerini aldı. İstanbul’un bir kültür konsepti olması gereği üzerinde durdu.

İyi ki Abdurrahman Şen isabetli bir tercihle böylesi önemli bir göreve getirilmiş. Bu tür toplantıların belki de ilki gerçekleşti Abdurrahman Şen ile. Katılım da bir hayli fazlaydı. Bir yazarımız Sultan İkinci Abdülhamit’ten etkilenmiş olsa gerek ki “Burada konuşulanların tam tersini yap, başarılı olursun!” dediğinde “Ben varım ya yetmiyor mu? diye düşünmüş ki bir kibirin de yansımasıyla kendini ele verdi. Sultan Abdülhamit Han, Osmanlı’nın çözülüşünü yaşıyor ve içi kan ağlıyordu. Batılı devletler dost gibi görünüp, devletin altını oyuyorlardı. Bunların başında da İngiltere geliyordu.  Göksultan İkinci Abdülhamit Han, İngiliz Büyükelçisinin görüşlerini alıyor ve tam tersini yapıyordu ülkenin bütünlüğünü korumak amacıyla. Bu siyasetinde de başarılı oldu. Osmanlı’nın çözülmesi en azından 33 yıl gecikti. Ancak “BA..” demek hepimizi korkutacak sandı ve yazarımız katılımcıları İngiliz, kendisini de sultan yerine koymuş oldu!

TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR POLİTİKASINI İSTANBUL HAZIRLAMALI

Sakarya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sait Başar bey sadece İstanbul için bir üniversite kurulmasını önerdi. Burada İstanbul’a ait ne varsa öğretilecekti. Kültürü, mektebi, ibadethaneleri, mimarisi, tarihi, sokağı, mutfağı, insanı hülasa her şey; İstanbul İçin Bir Üniversite teklifini çok tuttum, ayrıca dünyada örnekleri de var.

İstanbul Türkocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram İstanbul’un bizzat kendisinin bir medeniyetin özü olduğunu hatırlatarak, “Türkiye’nin kültür politikaları Başkent Ankara’da değil, İstanbul’da hazırlanmalı” hatırlatması da önemliydi. Doğru olan da buydu.

Abdurrahman Şen İstanbul’da geleceğe bir şeyler bırakmak istiyordu. Abur cuburluktan kurtulmak için çaba gösteriyordu. Bir yılda 1800 etkinlik yapılmış, ancak hafızalarda kalanı fazla değil. Kalıcılık nasıl sağlanmalıydı?

Herkes görüşünü açıkladı. İlk fikir teatisinde güzel şeyler de ortaya çıktı. ESKADER hazırladığı bir dosyayı sundu hemen. Demek İstanbul’da kültüre ve medeniyete hazır kişi ve kuruluşlar var 2023’e ve sonrasına.

SİTELERE SANAT GALERİSİ NİÇİN OLMASIN?

İstanbul’da bir ayda olan kültürel etkinlikler, (hele özel günlerde ve Ramazan’da) öteki metropol kentlerde birkaç yılda bile olmuyor, yapılamıyor. İstanbul bu açıdan kutlanması gerek yöneticilere sahip, aydınlara ve STK’lara sahip.

Benim toplantıda aktardıklarım da özet olarak şunlardı:

“1- İstanbul’da 2000’den 5000’e kadar daireli siteler, rezidanzlar mevcut. Nasıl bunlar havuzunu, fitnes salonunu, cafesini ihmal etmiyor, satışında propaganda olarak kullanıyorlarsa belli sayının üstünde daireyi kapsayan bütün site ve rezidanslara sanat galerileri ve kültürel amaçlı da kullanılabilecek yer mecburiyeti getirilmeli.     

2- Balkonlarında ve pencerelerinde çiçekler yetiştirerek sokakları güzelleştiren dairelerden çevre vergisi alınmasın. Bu Paris’te uygulanan bir örnektir.

3-İstanbul’da oturan maruf kişiler, kanaat önderleri, yazarlar, diplomatlar, sporcular vs özelliği olan bütün güzel insanlar sokağında, mahallesinde, bölgesinde tanıtılmalı. İstiklal ve Bağdat Caddesi’ndeki tretuvarlarda resimleri ve isimleri kalıcı olarak sergilenmeli. Viyana’da uygulanıyor. En yaşlı sakinlerin doğum günleri kutlanmalı. Frankfurt’a hayata geçiriliyor.

TRAFİK LEVHASI GİBİ TANITIM LEVHASI

4- Sokak, cadde, bulvarlara ismi verilenlerle, semtler ve bütün tarihi ve tabiat güzelliği olan yerler birkaç dilde levhalarla tanıtılmalı. Piyer Loti ve Yuşa Tepesi’nden, Eşref Edip’e kadar. Kim bunlar? Buraya ulaşacak yollar kolaylaştırılmalı. Ayrıca aynı isimler aynı yerde tekrarlanmamalı, kolaycılığa kaçınmamalı.

5-İstanbul’da görevli yabancı diplomat, misyon şefi, temsilcilere İstanbul’u tanıtan geziler düzenlenmeli, akranlarıyla tanıştırılmalı yeni bir dostluk kurulması için çalışılmalıdır. Bunların medyaya yansıması sağlanmalıdır.

6- Bir Mehmet Akif Ersoy Müzesi sanatçının yaşadığı bölgelerden birinde kurulmalıdır. Üsküdar’da mesela hiç müze yoktur. Bir Kırım Müzesi inşa edilmelidir Selimiye’de. İnsanlara şehir müzesinin de tadına varmaları için atılım yapılmalıdır.

7- En çok yaygın bir sektör olan kıraathanelerde, vapur ve metro gibi yerlerde sanatçılar gösteri yapmalı, yazarlar sohbet etmelidir.

50 YIL SONRAKİ NESİLLER BUGÜNÜ NASIL HATIRLAYACAK?

8- Mimari özelliğimiz korunurken, uygulamamız yeniden gözden geçirilmeli ve İstanbul’dan her dairesi güneş gören, yatak odası kıbleye uzanmayan, mutfak ve tuvaletleri kokmayan, bir yaşlı veya sakat müslümanın duş ve abdest alabileceği banyoları olan evler şekillendirilmeli, inşa edilmeli. Bunların ürünleri ortaya çıkarılmalı. 50 yıl sonraki nesiller bu evleri gördüğünde nasıl yaşandığını anlayabilmeli, algılayabilmeli. Kopya mı, tekrar mı, yenilik mi?

9- Başta cami ve tarihi dokusu olan mekanlar bakımsız. Kaynak ve kadro üretilmeli, zararlardan erken dönülmeli.

10-Koleksiyonculuk pul, hat, resim, minyatür, tezhip, ebru, maket, para, kartpostal vs koleksiyonculuğu ve mezat sektörü teşvik edilmeli.

11- İstanbul için hem edebi, hem sinema dillerinde yarışmalar açılmalı. İstanbul Türkçesinin bölgede yaygınlaştırılmasına çalışılmalıdır. İstanbul ile alakalı yabancı dillerdeki yayınlar desteklenmelidir.

12- Sivil topluk kuruluşlarından kültür, medeniyet, sanat,edebiyat amaçlı olanlar daha fazla desteklenmelidir.

İNSAN ENDEKSLİ POLİTİKA ÜRETMEK

Bunların içinde hiç masraf etmeden hayata geçirilecekleri olduğu gibi, yeni bir kaynak ve kadro gerektirenleri de mevcut. Hangisi olursa olsun zararın neresinden dönülürse, kardır. İnsana yatırım, insan endeksli politika üretmek yarınlarımızı daha sağlıklı kılacak ve çıtamızı yükseltecektir.

Yazar, gazeteci, kültür adamı, yayıncı, yönetimde sorumluluk almış üst bürokrat, iman ve inanç adamı Abdurrahman Şen bize bütün bunları hatırlattığın ve düşündürdüğün için teşekkürler.