Ramazan ve Selamlaşma

102

Ramazan; insanların birbirlerine olan sevgi, saygı ve kardeşlik duygularının pekiştiği; kötülüklerin, dargınlık ve kırgınlıkların unutulduğu; birlik, beraberlik ve dayanışmanın en üst seviyeye çıktığı bir aydır. Bu ayda mü’minler, akraba ve komşuları ile olduğu kadar toplumun diğer kesimleriyle de iyi geçinmeye ve onlarla olan münasebetlerinde daha dikkatli davranmaya gayret gösterirler.

Ramazan; yanlış ve kötü alışkanlıkların terk edildiği; iyi, güzel ve yararlı yeni alışkanlıkların kazanıldığı bir yenilenme ayı; aynı zamanda toplumun manevî değerlerinin canlandırıldığı bir fırsat ayıdır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, her Ramazan ayında kaybolmaya yüz tutmuş olan bir değerimizi toplum gündemine taşımaktadır. Bu yılın Ramazan ayının temasını da, “Selâm ve Selâmlaşma” olarak belirlemiştir.

Birlikte yaşamak durumunda olan insanların birbirlerini tanımaya ve anlamaya, birbirleriyle iyi ilişkiler içinde olmaya ihtiyaçları vardır. Bu da ancak sağlıklı bir iletişimle mümkün olmaktadır. Selâm, insanların birbirleriyle sağlıklı iletişim kurmalarının temeli, medenî iletişimin sembolüdür.

Hz. Âdem (a.s.) ile melekler arasında geçen selâmlaşma, o zamandan beri insanların birbirleriyle iletişim kurmalarının en güzel yolu olmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bildirdiğine göre; Allah Teâlâ, Âdem (a.s.)’i yarattıktan sonra şöyle buyurdu: “Git de şu oturan meleklere selâm ver ve sana nasıl karşılık vereceklerini iyice dinle. Çünkü bu hem senin, hem de senden sonraki soyunun birbirini sevgi ve saygı ile selâmlaması olacaktır. Bu emir üzerine Âdem (a.s.), meleklere gidip ‘Es-selâmüaleyküm’ dedi. Onlar da ‘Ve aleykümüs-selâm ve rahmetullah’ diye cevap verdiler.” (Riyazü’s-SalihînTerc. C. 2, S. 227)

Mü’minlerin birbirleriyle kardeş olduklarını (Hucurât, 49/10) ilan eden yüce dinimiz İslam, bu kardeşliğin devamını karşılıklı sevgi ve saygı esasına bağlamış, bunun için de onlara bir takım vazifeler yüklemiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.),“…Karşılaştığında selâm ver…” (Tirmizî, Edeb, 1) buyurarak Müslümanların birbirlerine karşı sorumluluklarından birinin de selâmlaşma olduğunu bildirmiştir.

Mü’minlerin birbirlerini sevmelerinin alameti selâmlaşmaktır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.),mü’minlerin birbirlerini sevmelerinin ve “selâm yurdu olan cennete”(En’am, 6/127)girmelerinin yolunun selâmlaşmaktan ve selâmı toplumun her kesimine yaymaktan geçtiğini haber vermiştir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz;birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız;yaptığınız takdirde birbirinizi sevebileceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.” (Müslim, İman, 93)

İslam dini, selâmın yaşaması ve yaygınlaşması için selâma mukabeleyi,selâm vermekten daha önemli bir sorumluluk olarak görmektedir. Kur’an-ı Kerim’de;“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin”(Nisâ, 4/86) buyrulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, İslam’ın hangi ameli daha hayırlı? diye soran bir sahabeye,“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermen” (Ebû Dâvud, Edeb, 142) diye cevap vermişler, sadece tanıdığımız kişilere değil, tanımadıklarımıza da selâm vererek selâmın toplumda yayılmasını tavsiye etmişlerdir.

Allah Resûlü (s.a.s.), Müslümanları selâm vermeye teşvik ederek, “Ey insanlar, selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarla alakanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 42) buyurmuş; başka bir hadis-i şeriflerinde ise “İnsanların Allah yanında en makbul olanı, önce selâm verendir” (Riyazü’s-SalihînTerc. C. 2, S. 234)buyurarak selâm verme konusunda gayretli olanların kazançlı çıkacağını haber vermiştir.

Sahabe-i Kiram, Sevgili Peygamberimizin tavsiyelerine uymuşlar, selâmlaşmaya büyük önem vermişler ve O’nun   “Asıl cimri, selâmlaşmada cimrilik edendir”(Buhârî, Edebü’l-Müfred, S. 268) buyurarak uyardığı cimrilerden olmaktan sakınmışlardır. Öyle ki, hiçbir işleri olmadığı halde sadece mü’min kardeşlerine selâm vermek için çarşıya çıkmışlar, insanlarla selâmlaşmışlardır.

Bu mübarek Ramazan ayının kıymetini bilelim ve Rabbimizin bizlere sunduğu bu büyük fırsatı çok iyi değerlendirelim. Oruç, namaz, dua, sadaka ve diğer ibadetlerimizin yanında başta aile fertlerimiz olmak üzere birlikte yaşadığımız insanlarla selâmlaşarak, birbirimizi ziyaret ederek, sevinç ve üzüntülerimizi paylaşarak, elimizi ve gönlümüzü kardeşlerimize açarak Ramazan ayından kazançlı çıkmaya çalışalım.