Adamın biri Paris‘te Sen Nehrine balığa gitmiş. Onu gören Jandarma müdahale etmek istemiş; “Burada balık tutmak yasak” demiş. “Ben” demiş bizimki, “Balık tutmuyorum, solucanımı gezdiriyorum“.
Hesapta haber kanalı.. Televizyondan bir olta; milyonlarca sazan. Futbol sevgi ve kardeşlik.. Sağ kanattan bir orta; 40 binlik sazan konservesi.
İstanbul takımlarının goygoyculuğuna 1991‘de jübile yaparak “the end” dedim. Bahçecikspor maç takipçiliğine yan hakem evliyasından etkilenerek eş zamanlı son verdim. Adamın haklı olarak bize çaldığı ofsaytlara karşı bizden birkaçı işi gücü bırakıp Eski Stad‘da yan hakemin robotik gölgesi oldular ve 90 dakika 1,5 metreden sövmeyi başardılar.
Futbol bize adaletsizliği ve haksızlığı sahiplenmeyi öğretti. 15 – 18 yaş arası gençler tam da karakterleri şekillenecekken hakem diye gezinen birinin hep kendilerine iltimas geçmesini istediler. Haklı da verilse aleyhte olan penaltıya itiraz ettiler. Haksız da olsa elle düzeltilmiş bir gole deli gibi sevindiler.
Bu kültür on yıllardır böyle. Bu gençler yetişip ülkeyi yönetme yaşına geldiler. Amigo eksenli tribün edebiyatını siyasete ve sosyal yaşama taşıdılar. Nemalandıkları yere kimsenin lâf söylemesine izin vermediler. Siyasi partileri “oley, oley, oley” üçlemesinin sığlığına indirdiler.
Fenerbahçe için cümle kursanız “Biz Cimbom’u da biliriz” zekâ pırıltısına sahipler. Yok, ben Kocaelispor‘luyum deseniz “Nasıl 4 atmıştık ama” repliğindeler. Hayırlı işler Türkiye, sloganik güneşler.
Buraya nerden geldik? Yorumlardan. Yazmak cesarettir, bir. Okur – yazar olduğunu beyan etmektir, iki. Ama okuduğunu anlamak ve yorumlamak ayrı bir şeydir. Bir eğitimci olarak âcilen okullara ve sınıf ortamına dönmem gerektiğine karar verdim.
Yorum için yorulan herkese kalemin sesi adına teşekkür. Kimi bizi neo con’lukla, kimi Taraf Gazetesi yazarı olmakla suçlamış., kimi de başka yorumcuları ağzına dua yakışmamakla suçlamış. Bütün bunlara biraz da ‘sen‘ sebep oldun:
“Kimi yazılarını dekoderle okumak lazım.. Şairsin, gidip niye börtü – böcek yazıları yazmıyorsun.. Yerel tarihle ilgili yazsan herkes seni takdir eder.. Kategorize edilemediğinden ötürü tehlikelisin..”
Kimileri burnunun dikine gitmek dese de işim tarihe not düşmek. Ve öbür tarafta maksûda erişmek. Kınayıcının kınamasına ve hayatın parayla, koltukla sınamasına aldırış etmeden.
“Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Ben aslında yaşamıyor gibi yaşıyorum”
Halkımıza tekrar Kâinatın Kullanma Kılavuzu‘nu, Alâk Sûresi‘nden başlayarak ve nüzûl sırasına göre mealli Kur’an okumalarını salık veririm.
“Ne kadar az fikrediyorsunuz, siz.” (En’am – 50)