Öğretmen Yetiştirme Süreci

126

Öğretmenlik,
önemi bakımından, mesleklerin en değerlisi olmasına rağmen günümüzde
kamuoyundaki değer algısı daha vasattır. Bunun birçok farklı nedenleri var
elbette. Oysa diğer mesleklerin inceliklerinin öğretilmesi bakımından da önemi
büyüktür.

İlkokul
öğretmeni yetiştirmek amacıyla ilk öğretmen okulu; “Darülmuallimin-i Sıbyan”
adıyla 1868’de açılmıştır.
Darülmuallimat denilen Kız Öğretmen Okulu ise 1870’te kurulmuştur.

Ortaöğretime
öğretmen yetiştirmeye dönük ilk Yüksek Öğretmen Okulu ise 1890’da
İstanbul’da açılan “Darülmuallimin-i Ali”dir.

Cumhuriyet
sonrası dönemde öğretmen yetiştirmede öncü isim Mustafa Necati’dir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında köylerin %95’inde öğretmen olmaması karşısında Mustafa
Necati; “bu gidişle Cumhuriyet,
öğretmensiz 35.000 köye ancak 100 yıl sonra öğretmen gönderebilecektir”

demişti.

1924’ten
önce, ilkokul sonrası dört yıl süreli olan öğretmen okulları, önce beş yıla,
1932-1933 Öğretim Yılında da altı yıla çıkarılmıştır.

1926’dan
itibaren üç yıl süreli öğretmen okulları açılmaya başlandı. İlk Muallim
Mektepleri ve Köy Muallim Mektepleri’nden mezun olan öğretmenler ilkokullara
atanmaya başladı.

1936’lı
yıllarda Anadolu’da 35.000 köy öğretmensizdi. Eğitmen yetiştirmek üzere sekiz
ay süreli Öğretmen Kursları açılmaya başlandı.

1937 yılında
da Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarıldı. Küçük köylere öğretmen yetiştirmek için
Köy Eğitim Yurtları açıldı. Bu yurtlar Köy Enstitüleri’nin başlangıcı oldular.

Köy
Enstitüleri olgusu farklı çevrelerde, çoğu kez spekülatif biçimde tartışılmasına
rağmen, meslek anlamında, en kaliteli öğretmenleri yetiştirdiği bir gerçektir.

Köy
Enstitüleri’nin kurulmasına giden yol Ethem Nejat, İsmail Hakkı Baltacıoğlu,
İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel gibi eğitimcilerin düşünceleriyle
oluşmuştur. Amaç, kırsal alanda köyün ekonomik yönden kalkınmasını sağlayacak
liderler yetiştirmekti.

17 Nisan
1940’da çıkarılan Köy Enstitüleri Kanununa  göre, bu okullar
öğrencilerini köylerden alacak, içinde bulundukları ortamdan uzaklaştırmadan,
köy hayatının içinde yetiştirecektiler.

Bunun için
de bu okullar arazisi elverişli, çevresinde birkaç köy olan yerlerde açılacaktı.
Programlarında erkekler için çiftçilik, demircilik, yapıcılık, marangozluk,
kooperatifçilik; kızlar için çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi, ziraat sanatları,
hasta bakımı gibi konular yer almaktaydı.

1940’da Köy
Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri haline getirildi. 1953 yılına kadar sayıları
21’i buldu. Lise seviyesindeki üç yıllık Öğretmen Okulları ile birlikte ilkokul
öğretmeni ihtiyacını karşılamada çok önemli birer kaynak haline geldi.

Yetiştirilen
köy öğretmenleri aracılığı ile kırsal alandaki cahilliği önlemek, halkın pratik
yaşamını iyileştirmek, ağırlıklı olarak köylüleri modern hale getirmek
amaçlanmaktaydı.

Köy
Enstitülerine, devleti yönetecek, devletin sürekliliğini sağlayacak eliti
yetiştirme gibi bir rol biçilmemiş, bir misyon yüklenmemişti.

 

Örgütlenme
içinde Yüksek Köy Enstitüsü gibi bir kurumlaşmanın ortaya çıkması; Köy
Enstitüleri’nde, öğretimin önceden belirlenmiş sınırların dışına taşması; genel
yaşam biçimiyle uyuşmayacak bir başka yaşam tarzını ortaya çıkarma endişelerine
yol açmıştır.

Kültürü
ayakta tutacak ve yetiştirecek münevverler yetiştirme rolü; hazırlayıcı
niteliğiyle lise ve bununla birlikte esas olarak yükseköğretime verilmişti.

Uzun
tartışmalardan sonra 1946-50 yılları arasında Köy Enstitüleri önce “disiplin” altına alındı; köylerdeki
öğretmenlerin enstitülerle bağları kesildi, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü
kapatıldı, 1947’de kız ve erkek öğrenciler Enstitü içinde bir birlerinden ayrı
tutulmaya başlandı.

1948’de
enstitülerin programları değiştirildi. Nihayet 1950’de zaten birer öğretmen
okulu haline getirilmiş olan enstitülerin özel statüleri tamamen kaldırıldı.

1953’te Köy
Enstitüleri kapatılarak, bu enstitülerle altı yıllık Öğretmen Okulları İlk öğretmen
Okulları adı altında birleştirildi.

Köy
Enstitülerinin yerini dolduramasalar da, ikinci en iyi öğretmen yetiştiren
kurumlar, altı yıllık İlk öğretmen Okulları’dır.

Daha sonra
ilk öğretmen okullarının süresi, ilkokul üzerine yedi yıl, ortaokul üzerine
dört yıl olmak üzere yedi yıla çıkarıldı. Böylece kalite de giderek bozulmaya
başladı.

1974-1975
Öğretim Yılından itibaren bu okulların bir kısmı öğretmen yetiştirme işlevini
kaybederek üç yıllık Öğretmen Lisesi’ne dönüştürülmüş, bir kısmı da
kapatılmıştır.

Yerine,
çoğunluğu eski ilk öğretmen okulu binalarında; 1974-1975 Öğretim yılından itibaren
sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere iki yıllık Eğitim Enstitüleri açılmıştır.
Böylelikle öğretmen kalitesi daha da düşerek, bu kurumlar, iktidarlara göre
siyasallaşmıştır.

Eğitim Enstitüleri’nin
sayısı 1976’da 50’ye ulaşmış, 1980’e kadar da bunların 30’u kapatılmıştır.

1975-1980
yılları yükseköğretimde siyasallaşma, karışıklık yıllarıdır.
“Hızlandırılmış eğitim” gibi kısa süreli öğretmen yetiştirme
uygulamaları; öğretmen kalitesinin giderek düşmesine yol açmıştır.

1982 yılından itibaren öğretmen
yetiştiren kurumların tamamı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınarak
üniversitelere devredilmiştir.

Böylelikle
MEB’nın bünyesinden ve kontrolünden çıkan “öğretmen yetiştirme düzeni” birçok
sorunu da beraberinde getirmiştir.

Sevgiyle kalın…