Prof. Dr. Ufuk Akçiğit Chicago Üniversitesi Öğretim üyesi olan
bir Türk bilim insanı. Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlar ile bazı
ülkelere danışmanlık hizmeti veren bu parlak akademisyenin bir kısım
görüşlerini basından okumuştum. Ama en son geçen hafta Habertürk TV’de Fatih
Altaylı’nın “Teke Tek- Bilim” programında kendisinin sunumunu dinledim.
Bu bilim adamı bilgi ve birikimi ile
ülkemiz için de bir şeyler yapabilmek için çalışmalar yapmış. TV programındaki
sunumunu iki defa izledim ve aklımda kalan bazı hususları sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Ufuk Akçiğit’in “Türkiye’nin en temel
problemi VERİMSİZLİK” tespitini de yazımın başlığı yaptım.
****
Türkiye Zenginleşme Yarışında Geride
Kalıyor
“Türkiye uçuyor, Batı bizi kıskanıyor”
gibi sloganlar yerine “veri bazlı” değerlendirme yapmak uygun
olacaktır.
Öncelikle yıllar önce bizden daha fakir
olup gelişen ülkeler ile Türkiye’nin gelişmesini kıyaslamak gerekiyor.
Çünkü her ülke zaman içinde az veya çok gelişme kaydediyor. Fakat diğerleriyle
yarışta öne mi çıkıyor, geri mi kalıyor oluşu önemli. “İlkokula başlatılan bir
çocuk üç ayda okuma yazmayı öğrenirken bir diğeri 4 yılda öğreniyorsa, ikinci
de okumayı öğrendi diye başarılı sayılamaz.”
1960’tan bugüne, gelişen ülkelerin Kişi
Başına Düşen Milli Geliri ile ABD’nin Kişi Başına Düşen Milli Geliri ile
kıyaslandığında
açık olarak görülen şu:
Singapur, G. Kore, Litvanya, Polonya,
Şili, Çin gibi ülkeler 1960’da Türkiye’den daha geride başladıkları yarışta
bizi hayli geçmişler.
Hatta Singapur ABD’nin kişi başına
milli gelir rakamının %15’i mertebesinden, ABD seviyesine çıkıp ABD’yi geçmiş
bile. Diğerleri de bize göre 3-5 kat daha zenginleşerek ABD ile farkı
azaltmışlar.
Türkiye ise 1960 yılından bu yana -yıllara
göre çok az oynamalarla- ABD Kişi Başına Milli Gelirinin %15’i mertebesinde
kalmış.
****
Üretimin basitleştirilmiş formülü şöyle:
Kişi Başı Üretim = Verimlilik x İşçi
Başına Düşen Sermaye
Aynı sayıda insana aynı miktarda sermaye
yatırımı yapsanız bile;
Üretim, verimliliği düşük olan ülkelerde daha az, verimliliği
yüksek olan ülkelerde daha yüksek olmaktadır.
Türkiye’nin bahsi geçen ülkelere göre geride
kalmasının temel sebebi verimsizlik. Yapısal cari açık sorunu da bunun
sonuçlarından biri.
***************************
Eğitim Harcamaları ve Arge Teşvikleri
OECD kaynaklarına göre Türkiye’de ilk,
orta ve lise eğitiminde kamu harcamalarının milli gelire oranı
bakımından sıralamasında 42 ülke arasında sondan 5’inci.
Buna karşılık hane halkının ilk, orta ve
lise eğitiminde yaptığı özel harcamalarının milli gelire oranı
bakımından 42 ülke arasında ilk 3’te.
Yani Türkiye’de ilk ve orta öğretimde
öğrencilerin eğitim yükü velilerin omuzunda. İki ülke hariç, bizim
kadar çocuklarının eğitimi için fedakârlık yapan başka toplum yok.
****
Fakat kamunun üniversiteler için
harcaması oldukça yüksek. Devletin üniversiteler için harcamasının GSYİH’ya
oranı açısından en yüksek harcamayı yapan 9. Ülkeyiz.
Buna karşılık kişi başı bilimsel
yayın yapma açısından son sıralardayız.
Aynı şekilde Türkiye’de devlet, özel
sektörü Ar-Ge çalışmaları için teşvik ederken de çok cömert.
Kamunun, GSMH’ya göre, özel sektör Ar-Ge çalışmalarına
destek oranı en yüksek 5’inci ülkeyiz.
Fakat burada da verimsizlik ortaya
çıkıyor ve ihracatta yüksek teknolojili ürünün payı çok düşük (%3
mertebesinde) ve ülkeler sıralamasında yine sonlardayız. G. Kore ve Çin’in
ihracatında yüksek teknolojili ürünün payı ise %30’un üzerinde.
Yani devletimiz yaptığı harcamaların
geri dönüşünü ölçmüyor, izlemiyor ve sonuçta karşılığını alamıyor.
Aynı sorunun tarımsal teşviklerde de
geçerli olduğu kanaatindeyim.
***************************
Beyin Göçü
Türkiye’nin en önemli kayıplarının başında
beşerî sermayesini yabancılara kaptırmasıdır.
Büyük fedakarlıklarla yetiştirdiğimiz insan
gücünü verimlilik sıralamasına göre 1- En düşük verimli, 2- Düşük
verimli, 3- Orta verimli, 4- Yüksek verimli, 5- En yüksek verimli olarak beş
sınıfa ayıralım.
Beyin göçü olarak yurtdışına taşınma
ihtimali “en yüksek verimli” olanlarda en yüksek, “yüksek verimli”
olanlarda yüksek ve diğerlerinde giderek azalacak bir sıralama göstermekte.
Buna karşılık yurtdışına beyin göçü olarak
gidenlerden geri dönme ihtimali “en düşük verimli” olanlarda en yüksek
ve “en yüksek verimli” olanlarda en düşük olacak şekilde olduğu tespit edilmiş.
Yani en iyiler ve iyiler dışarıya gidip
kalıyor, en kötüler ve kötüler ya gidemiyor, gidenlerin de çoğu geri dönüyor.
Böylece vasat veya vasatın altında bir
beyin takımı ile kalkınmaya çalışıyoruz.
“Giderlerse gitsinler yeni mezunlarla
yerlerini doldururuz” anlayışının
ne kadar saçma olduğu anlaşılmıyor mu?
***************************
Aynı Kişinin Yurtiçinde Verimi Düşük,
Yurtdışında Yüksek
Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in sunumundaki tespitlerden biri çok
çarpıcı.
Yurtdışına göçen akademisyenlerin gittiği
ilk yılda verimliliğinin %30 mertebesinde arttığı görülüyor.
İlginç olan bir başka husus ise, bu giden
akademisyenle irtibat halindeki eş konumdaki Türkiye’deki arkadaşının da
verimliliğinde yüzde 10 mertebesinde bir artış oluyor.
Yurtdışından Türkiye’ye geri dönen
akademisyenlerin ise ülkemize döndükten sonra verimliliklerinde %10
mertebesinde bir azalma oluyor.
Demek ki “Türkiye yetiştirdiği insan
gücünü motive edemiyor.”
Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in şu sözü bütün
meseleyi özetliyor:
“Biz değer yaratıyoruz. Ama bu değerlerden
faydalanamıyoruz.”
***************************
Birkaç Cümle İle Neler Yapmalı?
Yetenek Havuzu oluşturmak ve değerlendirmek için
“Eğitimde, bilimde ve işgücünde ayrımcılığı azalt.”
Beyin göçünü kontrol altına almak için araştırmaya
elverişli özgür düşünce ortamı ve araştırma imkânları yarat.
Özel sektör teşviklerinde en çok hak eden şirketlerin ulaşmasını
sağla; niceliğe değil, niteliğe odaklan.
Politika tartışmalarını veri bazlı yap.