Bülent Arınç’ın Habertürk
TV’de katıldığı programda söyledikleri “yeni bir dönemin başladığına” dair
işaret fişeklerinden biri mi?
Arınç halen sadece
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi. Fakat aktif siyasetin içinde
olmasa da sıradan biri değil. Kendi ifadesiyle “özgül ağırlığı fazla”
olan bir siyasi figür. Bakan ve TBMM Başkanı olduğu dönemlerde FETÖ ve PKK
lehine söylediği sözlerle; 15 Temmuz 2015 sonrasında ise “FETÖ
yargılamalarındaki adaletsizlikler” konulu sözleri ile tartışmalar yaratmış
bir isimdi.
Şimdi yeniden
ortaya çıkıp, uzun süredir tutuklu bulunan, Osman Kavala ile Selahattin
Demirtaş’ın tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi. Bilindiği gibi
iş adamı Osman Kavala “Gezi Olaylarının” finansörü olmakla, HDP Eski Eşbaşkanı Selahattin
Demirtaş ise “Kobani katliamının faili”, PKK güdümünde
hareket ederek kitlesel isyan olaylarına sebep olmakla suçlanıyordu.
Bülent Arınç’ın
söylediklerini Tayyip Erdoğan “bizimle ilgisi olmayan bireysel açıklamalar”
ve hatta “fitne” olarak nitelendirdi. Ama biz Erdoğan’ın Oslo’da PKK
ile yürütülen müzakereler açığa çıkıncaya kadar çok sert ifadelerle
reddettiğini de hatırlıyoruz.
Arınç’ın sözleri
kendi partisinin halen yürütmekte olduğu politikalara ters bir görüntü veriyor
gibi. Acaba öyle mi?
Cumhurbaşkanı ve
AKP Genel Başkanı Erdoğan HDP/PKK ile FETÖ’ye karşı mücadele politikasının
sonuna gelmiş olabilir mi?
Tayyip Erdoğan en temel
politikalarında bile günlük ihtiyaçlara göre ters manevralar yapabilen pragmatik
bir siyasetçidir.
Geçmişte Cemaat/FETÖ
iş birliği ile devletin bütün organ ve kurumlarına hâkim oldu. HDP/PKK ile
çözüm süreci ile BOP Projesinin eşbaşkanı olarak ABD/AB desteğini sağladı.
Bu dönemden sonra
keskin bir manevra ile MHP ile iş birliği ve her iki terör örgütü ile
mücadele dönemine geçebildi.
AKP şimdi ekonomi
ve dış politikada çok sıkıştı. Dış kaynak akışı kesildi, borçları
ödemek dahi çok zor. Suudi Arabistan’dan, ABD ve AB ülkelerine kadar dış ilişkiler
berbat. Biden sonrası ABD ile ilişkilerin bugünü dahi aratacağı
bekleniyor.
AKP’nin MHP
desteği ile dahi seçim kazanma ve iktidarda kalma şansının kalmadığı
anlaşılıyor. İktidarda olmayan bir Erdoğan ve AKP 18 yılda yapılan hukuka
aykırı eylemlerin hesabını vermek zorunda kalabilir. Bu ise onların
felaketi olur.
Bu sebeplerle, bir
hafta önce “ekonomimiz pik yapıyor” diyen Erdoğan, damat Berat Albayrak
dahil, ekonomi kadrosunu değiştirdi. “Acı ilaç içmek zorunda olduğumuzu”
söylemeye, “hukuk reformu” yapma ihtiyacını ifade etmeye başladı.
Bir önceki Merkez
Bankası Başkanını “faizleri indirmiyor, söz dinlemiyor” diye görevden
almıştı. Son TCMB Başkanını ise faizleri artırmıyor, kurları tutamıyor
diye görevden aldı. Şimdi yeni Merkez Bankası Başkanı’nın yüzde 4,75 faiz
artışı yapmasına izin verdi.
Erdoğan bu tavır
değişikliği ile “faiz lobisine teslim oldu” yorumlarına sebep oldu.
Acaba “teslimiyet
sadece faiz lobisiyle sınırlı olmayabilir mi?” sorusunu sormak için
sebeplerimiz var.
******************************
Kavala ve Demirtaş
Tahliye Edilebilir
AKP yandaşları ekonomi
ve hukuk arasındaki ilişkiyi yeniden keşfediyor. Devlet yetkilileri
unutulmuş “AB hedefinin öncelikli olduğu” söylemine geri döndü.
Hukuk Reformu hazırlıkları
yapılıyor. Fakat bu hazırlığın amacı, “yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığını sağlamak” ve “adaletin tesis edilmesi” amacından çok, “dış
güçlerin” taleplerini karşılamak olabilir. Tıpkı Almanya vatandaşı gazeteci
Deniz Yücel ve Rahip Brunson olaylarında olduğu gibi.
Bu davalar da,
Kavala ile Demirtaş’ın davaları da hukuki olmaktan çok siyasi davalardır.
Bu yüzden Bülent Arınç’ın hukuki gerekçelerini yorumlamaya ihtiyaç duymuyorum.
Bülent Arınç’ın “Ben,
Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı adaletten yanayız. Biz adil yargılama istiyoruz.
Ancak hakimler yanlış yapıyor. Uyarıyorum, yakın gelecekte onlar zarar
görür” beyanı tesadüf olamaz.
Bana göre bütün
bunlar, “Hukuk Reformu” kapsamında çok kısa zaman sonra AB/ABD’nin öncelikli
talebi olan Demirtaş ve Kavala’nın tahliye edileceğinin işaret fişekleri.
Hukuka aykırı mahkeme
kararlarının sorumluları da bulundu: Bugüne kadar iktidarın istekleri
doğrultusunda kararlar veren hakimler. Böyle hakimler için “Fetöcü avı” benzeri
işlemler yapılırsa şaşırmam.
******************************
Dış Güçlerle Anlaşabilir
Erdoğan ve AKP çok
fena sıkıştı. MHP desteğini kaybetmeden yeni bir desteğe veya MHP’yi
kaybetmek pahasına başka desteğe ihtiyacı var. Ya da Millet ittifakını bölmek
zorunda. Bu alanda yapmakta oldukları çalışmalardan sonuç alabilmesi ihtimali
çok düşük.
Ülkeyi
yönetemedikleri kanaati yaygınlaşıyor. Ekonomik buhran vatandaş
kitlelerini ezmekte. Oy kaybını durdurması mümkün görülmüyor.
En etkili çare
vatandaşı rahatlatacak ekonomik tedbirler alabilmeleri olurdu. Ama olamıyor.
Hazine tamtakır. Acil, çok acil sıcak
para girişine ihtiyaçları var. Fakat gelmesi için “dış güçlerle”
anlaşması lazım.
Bir de ABD Başkanı
seçilen Biden göreve başlayınca “Halkbank davası, Erdoğan’ın
malvarlığı soruşturması” gibi konularla Erdoğan ve Türkiye iyice köşeye
sıkıştırılacak.
ABD yeni dönemde, Suriye’deki
ortağı PKK’nın devletleşme sürecini tamamlamak, “Büyük Kürdistan
Projesinin” Türkiye ayağını gerçekleştirmek için bir “yeni çözüm
süreci” dayatmasında bulunacaktır.
Erdoğan’ın en
yakınlarından, 2002-2011 AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan daha
2014 yılında bu projeyi açıklamıştı: “Suriye’de mutlaka bir otonom bölge
oluşacağını düşünüyorum. Bunun akabinde Türkiye’de otonom özerk bir yapının
orta vadede ortaya çıkacağını düşünüyorum.”
İşte Suriye’de
otonom bölge oluştu, sıra Türkiye’de.
İlk sinyali Nagehan
Alçı verdi. Yeni aktörlerle, adına “çözüm süreci” denmeden, yeniden “Kürt
Sorununun” müzakere ile çözümü sürecinin başlayacağını söyledi.
Bu konuda en güçlü
muhalefeti yapması beklenen İYİ Parti’ye isnat edilen delilsiz, belgesiz
“HDP ile Anayasa taslağı yaptı” iddiasının günlerce gündemde tutulması
tesadüf değil.
“Yeni çözüm
sürecine” İYİ Parti’nin muhalefetini etkisizleştirilmek için şimdiden tedbir
alıyorlar.