Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe

171

Bugünkü iktidarın deyimiyle “Eski Türkiye” dediğimiz Türkiye de
otomobil sayısı belki bugünkü kadar fazla, evlerimiz bu kadar lüks değildi
ancak, en azından kimse kimseye ekonomik yönden muhtaç değildi. Evine alın
teriyle kazanılmış ekmeğini götürüyor, başını sokacak yuvasında mutlu bir hayat
yaşıyordu. Bu gün devlet desteğine muhtaç yirmi milyon insanımız var.

Aynı zamanda “Eski Türkiye”
insanının devletine güvenci tamdı. En tepedeki devlet adamı dahi çocuğunu
askere kendi elleriyle teslim eder, oğluna çürük raporu aldırmak aklının
ucundan bile geçmezdi. Memleketin en büyük fabrikaları devletinin elindeydi. İnsanımız,
belki kendisi bilfiil içinde çalışmıyordu ama ülkesinin devasa işletmeleriyle
gurur duyuyordu.

Bugünün Türkiye’sinde, “Zenginimiz bedel öder, askerimiz
fakirdendir
” sözü hâkimken, “Devlet
fabrika mı çalıştırırmış
” kabilinden düşüncelerle memleketin en güzide
fabrikaları yandaşlara peşkeş çekildi. Yandaşlar o kadar zenginleşip semizledi
ki, onların etrafında halkalar oluşmaya başladı ve işte bu halkaların içinden
çeteler ve mafya teşkilâtları zuhur etti.

Bugün dışarıdan ülkeye bakıldığında
Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi çetelerin ve mafyanın cirit attığı
Kolombiya-Panama örneğini yaşıyoruz. Maddi değeri milyon dolarlarla telaffuz
edilen Panamadan kalkan uyuşturucu yüklü gemiler, yüklerini Türkiye limanlarına
boşaltıyor. Sanki hiçbir şey olmamış gibi Türkiye normal hayatını devam
ettirmeğe çalışıyor. Siyasiler eski alışkanlıklarında olduğu gibi kayıkçı kavgasına
devam ediyor.

Sedat Peker günaşırı video
yayınlayıp servis ediyor, İstanbul valiliğinden kendisine koruma tahsis
edildiğini söylüyor.

 Soruyorum; valilik bu korumayı Peker’e hangi
sıfatla veriyordu?

 Arkasından Emniyet Genel Müdürlüğü Adalet ve
İçişleri bakanlığı yapmış, hali hazırda Türkiye’nin en büyük marinası
Azerbaycanlı bir iş adamına aitken, önce oğlunu sonra kendisini Genel Müdür atayan
Mehmet Ağar konuşuyor. “Ben şimdi burada
olmasam buraya mafya çökecek!!!

Soruyorum; Mehmet Ağar’ı bu göreve kimler atadı, hangi
sıfatla… Ağar’dan başka marinayı koruyacak devletin polisi, jandarması yok mu?

 

Özel afla içeriden çıkarılan
Alaattin Çakıcı konuşuyor, Sedat Peker’in muhalefet liderlerine bilgi
sızdırdığını söylüyor, tehditle susmasını istiyor ve sözlerinden anlaşıldığı
kadarıyla 2028 yılına kadar Erdoğan’ın arkasında olduğunu belirtiyor.

Soruyorum; siyasetin bu kadar kaypak
zeminde yürüdüğü bir ortamda Çakıcı 2028’e kadar iktidara destek sözünü hangi
güvenceyle veriyor?

Pudra şekerci, kokainci AKP genel
merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu ve Kripto para dolandırıcısı kaçak Faruk Fatih
Özer’le çıkan fotoğraflarıyla ünlenen İçişleri bakanına Sedat Peker de
eklenince zevahiri kurtarma derdine düşen Soylu konuşmaya başladı: “Kafama sıkarım, idam etsinler” diyor. Hâlbuki
normal hukuk devletiyle yönetilen ülkelerde böyle işlere bulaşan bakanlar
anında istifa eder ve hukuk gereğini yapar.

Ama ne yazık ki geçen süre
zarfında ne adalet bakanından, ne de Cumhurbaşkanından bu konu hakkında ne
atılmış bir adım ne de söylenmiş tek söz duymadık. Cumhuriyet savcıları
gözlerini yukarıya dikmiş işaret bekliyorlar.

Oysa yılların deneyimli ve
dürüstlüğü ile tanınan devlet adamı Sayın Sadettin Tantan: “Durumlar çok vahim, bu işe Cumhurbaşkanının
el atması gerekir
” diyor.

Yine AKP’nin kurulduğu yıllardan
beri milletvekilliği, bakanlık ve Meclis Başkanlığı gibi görevlerde bulunan ve
halihazırda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare kurulunda görevli Cemil çiçek: ”Söylenenlerin binde biri bile doğruysa
felaket ve sıkıntıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda
bir olur, sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış. Türkiye bu konuda
yeteri kadar geçmişte tecrübe sahibi oldu. Gerekli ders çıkartılarak gereğinin
yapılması lâzım.
” Diyor.

Ancak bu konuda tek konuşan
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Abilerden, Ablalardan ve Hocalardan bahsediyor.
Sanki bu memleketi 19 yıldır Abiler ve Ablalar yönetiyor.

Sağlıklı Kalın.

Önceki İçerikDoktorlar Köy Yollarında
Sonraki İçerikYağmur ve Kudüs
İdris Türkten 1 12 1949 tarihinde Tokat/Artova da doğdu. İlkokulu Artova Gaziosmanpaşa ilkokulunda, Ortaokul ve Liseyi Turhal da okudu. Berlin Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünün 2. Sınıfından ayrıldı. Kocaeli Petkim Petro Kimya Fabrikasından emekli oldu. Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatlarının her kademesinde görev yaptı. İYİ Parti Kocaeli İl kurucuları arasında bulundu ve İYİ Parti yönetim kurulunda bir dönem görev yaptı. Halen Kocaeli Aydınlar Ocağı İdari Sekreterliği görevini yürütmektedir. Editörlük ve güncel Köşe Yazarlığı yapmaktadır. Biri kız, iki erkek evladı var.