“Nato Mermer, Nato Kafa”

59

Ben yıllardır eğitim sistemini ve eğitim yöneticiliğini
eleştirip, yapılması ve yapılmaması mutlak elzem olanlar üzerinde durdum. Ne
yazık ki, yanlışlarıyla bu kadar çok övünen kişilere artık nasıl yaklaşıp,
neler söylemem gerektiğini kestiremiyorum.

Sayın Bakan siz hâlâ öğretmenlerin kariyer sınavlarına gösterdiği ilginin sığ
sevincini medyada paylaşmayı sürdürüyorsunuz.

Bir başka konu da öğretmenlere hâlâ zorunlu değil, mecburi hizmetiçi eğitim
projeleri… Bu projeyi hazırlayan kukla yöneticiler, kendilerinde hangi
eksikliği görüyorlarsa, öğretmenlerde de aynı eksikliğin olacağı düşüncesiyle,
öğretmeni hizmetiçi eğitime tâbi tutuyorlar. Anlama ve dinleme özürlü olan
varlıkların tavsiye ve kararlarıyla hareket edenlere uygun bir sıfat
bulamıyorum.

Okullarda devamsızlık takip projesini hayata geçirmeyi övgüyle anlatan bakana
bakan biri olarak nasıl bir tavır belirleyeceğimi de kestiremiyorum.

Yanlışlarla dolu bir sistem… İçeriği yanlışlarla dolu ders kitapları… Saplantı
hâline dönüşmüş çoktan seçmeli ölçme ve değerlendirme soruları ki, aynı tip
sorularla yapılan öğretmen kariyer basamakları sınavı… Çoktan seçmeli sınav
sisteminin en kötü yanı, sınava girenin değil, sınavı hazırlayan ve yaptıranın
zekâsının ölçülebildiği bir sınav sistemi… Bu felaketler zincirine bağlı
olması istenen ve beklenen öğrencilerin devamsızlık takip sistemiyle okulda
tutulmaya çalışılma projesi… Ve sayın bakanın olağanüstü bir şey
başarmışçasına medyaya bunlardan gururla bahsetmesi… Buyurun cenaze namazına.

Binali Yıldırım’ın meclis konuşmalarının birinde, bir milletvekilini
eleştirerek verdiği örnek çok güzeldi. Aynı örneği ben de sayın bakan için
verip konuyu kapatacağım. Mealen yazdığımda hatalı bilgi olursa okuyucudan ve
hak sahiplerinden peşinen özür diliyorum.

Adamın biri “Hz. Davut bir köprü yapmak için (köprü olduğundan emin
değilim, sözün gelişi diyelim) Allah’tan kendisine bir kız çocuğu vermesini
istemiş. Allah dileğini kabul ederse, kızı kurban edeceğini vaat etmiş. Allah kız
çocuğunu vermiş. Hz. Davut kızının adını Ayşe koymuş. Köprü yapılmış. Davut,
Ayşe’yi Allah’a kurban etmek için yatırmış, tam kurban edeceği zaman Azrail
gökten bir keçi getirmiş ve bu keçinin kurban edilmesini istemiş.” diye
anlatıyor.

Hikâyeyi dinleyenlerden biri hikâyede yanlışlık olduğunu söylemiş. Kendisinden
yanlışı düzeltmesi istenmiş.

Adam, “Ben bu hikâyenin neresini düzelteyim? Hz. Davut değil, İbrahim.
Çocuk kız değil oğlan, adı Ayşe değil İsmail. Yapılan köprü değil Kâbe. Kurbanı
getiren Azrail değil, Cebrail. Kurban keçi değil, koç.”

Şimdi Sayın Bakan ben bunun neresini düzelteyim. Dökülen hangi yaprak toplanıp
da dalına konabilmiş. Allah aşkına ne olur, akla ve mantığa uygun tek bir şey
yapın, alkışlamazsam proje sahipleri gibi olayım.

12 Aralık 22
Erzurum

 

 

 

 

Eğitim Bir Sen’den Deniz Kabuğu Süslemesi

Eğitim Bir Sen öğretmen maaşlarıyla ilgili süslü bir tablo yayınlıyor.
Yayınladığı tablonun altına yaptığı açıklamaya bakar mısınız?

“Söz konusu yukardaki tabloya göre yeni başlayan bir sözleşmeli öğretmen
13.471,62 TL maaş alırken, yine yeni başlayan sözleşmeli branş öğretmeni
13.533,49 lira maaş alıyor.” diyor ve arkasından il milli eğitim
müdürlerinin şube müdürlerinden, şube müdürlerinin okul müdürlerinden, okul
müdürlerinin de öğretmenlerden daha az maaş aldıklarını iddia ediyor.

Ben yirmi sekizinci yılı çalışan bir uzman öğretmenim, e devlet Kasım ayı
bordrosunu aynen veriyorum; Net Ödenen: 11912.97 TL ve ek dersle birlikte
toplam ödenen net gelir: Toplam Ödenen: 13716.55 TL.

Şimdi size soruyorum; yukarıda verdikleri rakamları yeni başlayan bir
sözleşmeli öğretmen nasıl alıyor? Bu rakamları bu sendika hangi kurumdan ya da
nereden bulduğunu merak ediyorum. Hükümet sözcüsü gibi çıkıp saçma sapan
açıklamalar yaparak, toplumun kafasında “öğretmen dünyanın parasını
alıyor” dedirtmek mi maksatları acaba, diye soruyorum?

Ben şu an toplumda her kimle konuşsam, dünyanın parasını alıp bir de
ağladığımızdan söz ediyorlar. Beni temsil ettiğini söyleyen bir sendika ipe
sapa gelmez bu tür açıklamalarla alınmamış bir hakkın alındığını söyleyerek,
mevcut hükümet gibi kendisine sanal bir itibar yaratmaya mı çabalıyor? Bunun
adı toplum içinde “kaşarlanmışlıktır”

Eğitim Bir Sen AKP iktidar olduğundan bu yana sendikacılık değil, AKP’nin bir
alt birimi olarak çalışmasını sürdürdüğünü bilmek için ermiş olmaya gerek yok.

Şimdi yaptıkları bu açıklamada da Eğitim Bir Sen temsilcileri, şube müdürünün
okul müdüründen, okul müdürünün öğretmenden az maaş aldığını öne sürerken,
anladığım kadarıyla dertleri okul müdürü, şube müdürü, il ve ilçe eğitim
müdürlerinin haklarını savunmak değil, her zaman yaptıkları gibi üye sayısını
sabit tutacak birim amirlerinin desteğine muhtaç olduklarından onların
gönüllerini hoş tutmak.

Bu anlatılan masallara ancak AKP’nin kronik seçmeni ya da Eğitim Bir Sen’den
makam ve mevki bekleyen biatçı zihniyet inanır. Yarın bu iktidar gittiğinde bu
kişiler kapılara kilit vurup hangi sendikaya üye olmanın derdinde olacaklar,
merak ediyorum?

Allah bunlara akıl fikir, bize de zulme karşı direnme gücü versin.