Hac Esintileri – 1

126

Allah nasip etti, 2007 hac döneminde eşimle beraber hac vazifemizi
yaptık. İnşallah yüce Rabbimiz haccımızı kabul edilenler arasında
sayar.

Hacla ilgili süreçte yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak istedim.
Sürecin başlangıcında gerek Aydınlar Ocağındaki gönül dostları çevresi,
çalıştığım özel sektördeki iş arkadaşlarım, Hereke’deki cami cemaati ve
yine Hereke’deki komşu ve dost çevremiz ile hemen hemen tamamı
Adapazarı’ndan yaşayan, eşimin ve benim akrabalarımızın göstermiş
oldukları yakın teveccüh altında ezildik. Ancak bunun altından aslında
bu teveccüh bize değil, yüce Allaha ve onun Habibi yüce peygamber
Muhammed Mustafa’ya olduğunu anladık. Ancak bu teveccüh gerçekten
tarifi imkansız bir yönelişti. O zaman rahatladık ve o teveccühü
gösterenlerin selam ve dualarını yerine götürmek en büyük
görevlerimizden biri olduğunu asla ihmal etmememiz gerektiğinin
bilincine vardık.

Şunu ifade etmek isterim ki Hacca, Umreye gidipte oralara yönelik
yanık düşünce ve dileklerini iletenlerin yanı sıra beni en çok
etkileyen oralara hiç gitmemiş ve muhtemelen gitme ihtimali de olmayan
helallik istemeye ve Allahaısmarladık demeye gittiğim insanların daha
sözümü bitirmeden “Benden Hz. Muhammed’e selam söyle diyerek
ağlayışları aklıma geldikçe hala gözümü yaşartır ve Allahım bu aşkı
bana da ver diye dua ederim. Tabii ki selam söyleme ve dua makamında bu
aşk ehlinin sözleri ve yüzleri ilk önce hayalimde canlandı.

Hep düşündüm “Allahım sana ve Resulüne bu kadar müştak olan bir
millet var mı acaba?” Hacısını bu duygularla gönderen bu millet
inşallah layık olduğu yerleri bulacaktır

Programımıza göre ilk önce 4 gün Medine’de kaldık. Söylenenlerin
etkisinde mi kalıyoruz acaba, bilmiyorum ama söylemeden edemeyeceğim
“Allahım o ne yumuşak hava ne rahat otel ne güzel insanlar o ne güzel
ibadetler o ne saygılı sevgili kalabalıklar.

Sabahları çekirge sürüsü Mescidi Nebevinin bahçesini işgal ediyordu.
Doğrusu ürktük ve rahatsız olduk. Ta ki kafile başkanımız Kartal Vaizi
Ali Arıcan “Şu gördüğünüz çekirgeler mübarek çekirgelerdir, sakın ola
ki üzerlerine bilerek basmayın. Bunlar Medine müdafaasında Osmanlı
askerinin yiyeceği olmuştur. İngilizlerin ve işbirlikçilerin muhasarası
altındaki Osmanlı askeri açlıktan kırılırken Fahrettin Paşa bu
çekirgeleri kavurup önce kendisi yedi sonra askerlerine yemelerini
emretti.” Şeklinde tarihi vakayı anlatıncaya kadar. Ondan sonra bu
çekirgelere başka gözle bakmaya başladık.

Medine, Yesrib iken Hazreti Peygamberin hicret etmesiyle Medinetül
Münevvere olan, Medinetün Nebi olan yüce şehir. Yok edilmeye çalışılan
ama başarılı olunamayan Osmanlı tren garı ziyareti hocamızın
anlattıklarıyla derin bir hüzne dönüştü. Osmanlı yıkılış döneminde
bütün dünya yapılamaz derken dünya müslümanlarının desteğiyle
Osmanlının yapmayı başardığı Hicaz demiryolunun bitiş noktası. Hicaz
demiryolunun bitiminden sonra kısa bir süre içerisinde Medine nüfusu
5-6 kat artıp cazibe merkezi oluyor. Ancak ardından gelen Vehhabi
zihniyeti ağırlığınca şilin verilen rayları söküp İngilizlere satınca
maalesef bu proje günümüze kadar atıl kaldı.

Arkasından yapmış olduğumuz Uhud ve Hendek ziyaretlerinde,
savaşların yapılmış olduğu bölgelerde yok edilen tarihi miras
yüreklerimizi oyuk oyuk etti. İskana açılmış olan bu bölgeler tarihin
mirasından hiçbir şey taşımayacaklar.

Devam edecek.