Düşündüren Düşünceler

57

     Kâinat için Allah neyse, beden için de, ruh odur.

     Allah kâinatın neresindeyse, ruh da bedenin orasında.

     Ruh, bedenden münezzeh / uzak.

     Allah’ın kâinattan münezzeh oluşu gibi.

     Allah, ne yerdedir ne de gökte.

     Mekândan münezzeh / alâkasız.

     Fakat her yerde hâzır ve nâzır / her şeyi görür.

     Ruh da bedenin, sanki ne orasında ne de burasında.

     Fakat bedenin her yerinde, bedeni ihata etmiş / kuşatmış bir vaziyette.

     Fakat, sanki bedenden münezzeh, bedenle ilgisi olmayan bir mahiyet arzetmekte.

     Kâinattan bir parça kopsa, ayrılsa; Yaratan’da bir eksiklik olur mu?

     Bedenin bir kolu kopsa, ruh eksilmiş sayılır mı?

     Allah’ın isim ve sıfatları, kâinatta dağ, taş, bitki, toprak, hayvan ve insanlar olarak tecelli ediyor.

     Tabiat denen bir görüntü oluşturuyor. Âdeta Yunus’un ete kemiğe bürünüp görünmesi gibi.

     Tüm tecelli, görüntü ve yansımalar O’ndan, fakat onlar O değiller.

     Yani varlıklar Allah’tan, fakat Allah değiller.

     Allah’ın zâtının bilinmesine ise yol yok.

     Bedende göz görüyor. Fakat gören göz değil.

     Göz penceresinden bakan ruh.

     Tıpkı pencere değil, göz penceresinden bakanın görmesi gibi.

     Bedende kulak işitiyor. Fakat işiten kulak değil.

     Kulak penceresinden duyan ruh.

     Tıpkı, pencere değil, kulak penceresinden duyanın ruh olması gibi.

     Fakat ruhun mahiyet ve zâtına da yol yok.

     Güneş yeryüzünü aydınlatıyor. Ama kendisi arzda değil.

     Sadece yeryüzünde tecelli ediyor, kendisini gösteriyor.

     Yani kendisini yansıtıyor.

     Tüm yansımalar Güneşten. Fakat onlar Güneş değiller.

     Ruh da ete kemiğe bürünerek uzuv ve organları içeren;

     Maddî bir görünüş hâlini alarak bedende tecelli ediyor.

     Organ ve uzuvlardaki tecelliler ruhdan. Fakat her biri, bizzat ruhun kendisi değil.

x

     “Siz, Tanrı değilseniz bile Tanrının bir yansımasısınız. Fiziksel ölümünüzün hiçbir anlamı yok!

     Varlığın özünün ayrılamaz bir parçası olarak ölümden sonra yaşamayı sürdüreceksiniz.”

     (Bilinçsiz Kuantum, Vıctor J. Stenger, Türkçesi: Murat Havzalı s.19)

x

     “Zihinlerimiz, içimizdeki en küçük parçacıklardan, dışarıda gökadanın en uzak köşelerine,

     Geride sonsuz bir geçmişe ve ileride ebedî bir geleceğe uzanan, daha büyük bir kozmik zihinle…

     bir uyum içindedir.” (a.g.e. s. 20)  

    x

      “Günümüz yüksek hızlı bilgisayarları kuantum mekaniğinin bir ürünüdür.

      Kuantum mekaniği fizik, kimya, biyoloji ve yaşamın kendisinin temelini oluşturur.

      Var olan her şeyin yoktan nasıl var olabileceğini göstererek,

      Evrenin kökenine ilişkin anahtar niteliği taşıyacak bir anlayış bile sağlayabilir.” (a.g.e. s. 21)

x

      “Yakın zamanlarda birçok yazar bilimsel düşüncedeki bu devrimin aslında gerçekleştiğini,

      Yirminci yüzyıl fiziğiyle birlikte evrenin tözü (cevheri)nin madde değil bilinç olduğunun

      Keşfedildiğini ilân etmiştir. Bu düşünce şekli, insanların yüreğini ısıtmıştır.” (a.g.e. s. 19)

Önceki İçerikTürkçe bizim ses bayrağımızdır. Ay yıldızlı bayrağımıza gösterdiğimiz saygıyı, dilimize de göstermeliyiz.
Sonraki İçerikTürkiye ve ABD’de değerler eğitimi
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.