Bazen Kendi Köpeğine Dahi Bile Sahip Çıkamazsın

59

Sene 1971 Bucak ilçemizin Hökez dağında davarlarımızı güdüyorum. Orta okul öğrencisiyim. Okuldan arda kalan zamanlarımda davarlarımızın başında oluyorum. Cafer ismini verdiğimiz çok güzel ve yetişkin bir çoban köpeğimiz vardı. O kadar asildi ki, gece davarları örümeye götürdüğümüzde, kendisini yastık yapar üzerine bizi yatırırdı.

Kendi bölgemize hiç bir yabancıyı yanaştırmazdı. Kirlenen giysilerimizi dahi onun önünde çıkarmak ve değiştirmek zorundaydık. Zira alışmış olduğu giysi değiştiyse eğer, yeni giysimizle bizi yabancı zanneder ve hızla üzerimize doğru havlayarak gelirdi. Kendimizi ispat etme konusunda çok zorlanırdık. Sonuçta giysimizi onun önünde göstererek değiştirmeye başlamıştık.

Normal şartlarda herkes bir çoban köpeğinin, sahibinin her komutunu dinler ve yerine getirir zanneder. Bizim Cafer için durum böyle değildi.

Bir gün şehir komşularımızdan bir arkadaş koyunlarını bizim bölgemizin içinde güdüyordu. Kendisine dedim ki, “arkadaşım koyunlarını bizim bölgemizde gütme. Benim için önemli değil ama, Cafer seni gördüğü zaman mutlaka ısırır”. (O ara Cafer çok uzaklarda idi.) Arkadaşım bana rahat bir şekilde: “Nasıl olsa sahibi olarak sen varsın, onu durdurursun” dedi.
Halbuki durum onun zannettiği gibi değildi. Cafer kendi bölgesine giren bir yabancıyı kovalamak amaçlı, ısırma eylemi hareketine geçtiği zaman, onu durdurmak imkansızdı.

Dediğim gibi de oldu. Çok uzaklardan Cafer’in olağanüstü derecedeki gürültülü sesiyle, ok gibi bize doğru koşması bir oldu. Bölgemize giren koyun çobanı arkadaşımı görmüş ve olanca gücüyle saldırıya geçmişti.
Arkadaşım benim sırtıma tutunarak arkama saklandı ve kendini güvene aldığını zannetti. Halbuki ben Cafer’imizin huyunu çok iyi bildiğim için, onu zamanında ikaz etmiştim.

Yine de var gücümle elimdeki sopa ile ve gırtlağım patlayana kadar bağırmayla karşı koymama rağmen, Cafer hiç beni dinlemeden çok hızlı bir şekilde gelip etrafımda çevik bir viraj alıp, koyun çobanı arkadaşımın baldırından hatırı sayılır bir parça kopararak, hızla yanımızdan uzaklaştı.
Arkadaşım kan revam içinde kaldı ve bana Cafer’i niye durdur(a)madın diye kızdı.
Halbuki elimden geleni yapmıştım ama, beni dinlemeyeceğini de bildiğim için, onu zamanında uyarmıştım. Cafer’imiz, genlerinin emrettiği eylemi ustaca gerçekleştirmişti. Yani sorumluluk bölgesinin korunmasında görev icra ederken, kendi doğru bildiğini yapmış ve sahibi olan beni dahi dinlememişti.

Bugün haberlerde bir partimizin liderinin ağzından şöyle bir söz duydum:
Birilerine “Herkes köpeğine sahip çıksın” diyordu. Sen köpekleşmiş bazılarından bahsettin galiba ama, bazen insanın en yakın dostu ve arkadaşı olan köpeğine dahi sözü geçemeyebiliyor. 
(Aramızda kalsın ama sayın genel başkan bu söz size yine de hiç yakışmadı).

Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a emanet olunuz…