Yazıma başlamadan evvel beni böylesine cesur bir platforma kabul eden Genel Yayın Yönetmenim ve Genel Yayın Koordinatörüme şükran ve minnet duygularımı sunarım…
Tüm Dünya’nın bilincinde olduğu gerçeklerden birinden söz edeceğim ilkyazımda. Özellikle cihan vurgusu yaptım zira üzücüdür ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları olarak biz hala bu realitenin varlığını tamamen tanıyıp gerekli adımları atma noktasına erişemedik.
Dünyada bir başka millet söyleyin ki kendi kaderini 15’lilerle, ninelerle ve analarla yazmış olsun? İşte tam bu sorunun cevabı bile bizlerin omuzlarına çok ulu bir görevin verilmesine yetecektir. ”En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır!” diyor Ulu Önder. Cahilliğe karşı yapacağımız, hiçbir zaman bitmeyecek olan aydınlanma yolunda yürüme görevi kimlere emanet edilmiştir? Bu vazife elbette ki ulusumuzun ışığı, Türk Gençliğine emanet edilmiştir.
Çin’de Atatürk’ün gençler ile alakalı söylediği sözler sınavlarda kompozisyon çalışması konusu yapılırken, bir sürü ülkede Türk ve Atatürk Tarihi dersi seçmeli olarak verilirken, dünyanın dört bir yanı bizim milli liderimizin sözlerini kılavuz edinmişken, bizler; biz Türk Gençleri olarak nelerle meşgulüz dersiniz?
Okumayan, yazmayan, gerçekleri görmek için mücadele etmeyen, önüne ne gelirse inanan genç bireylere dönüştük, dönüştürüldük. Bu ayıbımızı örtmek için bahaneler uydururken saatlerimizi bilgisayarlarda, televizyonlarda afyon çekerek harcadık, tükettik. Azizim, hayır, elbette Nazist değilim. Burada keyifden uzaklaşalım birer tek tip modeli haline gelelim demiyorum lakin böylesine bir coğrafyada doğmuş gençler olarak sorumluluklarımız diğerlerinden kat ve kat daha fazladır. Bizler topraklarını parayla satın almış emperyalistlerden değiliz. Üzerine bastığımız her karış toprakta soluduğumuz havada şehit ruhu vardır. Mehmetçik kanı vardır.
Efendim, aydınlanmadan kastım da namazlarda ön saflarda olmayı marifet bilen ama daha açıp Kur’an-ı Kerim felsefesini, gerçekliğini düşünmeye çalışmayan sözde aydın gençler değildir. Çin protestosu yapacağız derken Koreli döven Türkçü kardeşlerim hiç değildir. Ha bir iki tane yandaş kaynak okuduktan sonra aydınlanmış gibi ahkâm kesen yandaş kardeşimse hiç değildir!
Aydınlanmadan kastım tüm dünyaya kendini kanıtlamış bilim insanlarını, edebiyatçılarını, sanatçılarını ve liderlerini görüşlerine, inançlarına ve etnik kökenlerine göre sınıflandırmadan okumak, anlamaya çalışmaktır. Aydınlanmadan kastım Hayyam’ı yargılamadan evvel anlamaya çalışmaktır. Aydınlanmadan kastım Nazım’ı hain ilan etmeden evvel anlamaya çalışmaktır.
Aydınlanmadan kastım Sabahattin Ali’nin döve döve katledilmesini kınamaktır. Aydınlanmadan kastım Celal hocaya ateist deyip kenara atmadan evvel söylediklerini dinlemektir. Aydınlanmadan kastım okumaktır, yazmaktır. Anlamaya çalışmaktır. Anlayamadıkça daha çok okumaktır. Aydınlanmadan kastım İstanbullun Fethini halen kutlamanın ne kadar vahim bir vaziyette olduğumuzu anlattığını görmektir. Aydınlanmak Mecliste uyuyan vekillerin aldığı maaşı helal görüp alkışlamak değil ‘amele’ diye ötelenen insanların emekçilerin hakkının peşinden gitmektir.
Aydınlanmak alevi diye insan dışı varlık muamelesi yapılan insanların inanç hakkını savunmanın ne demek olduğunu idrak etmektir. Aydınlanmak ‘dinsiz’ diye ötekileştirilen sosyal hayatlarında tacize uğrayan insanların haklarını aramaktır. Aydınlanmak azınlığın hakkına sahip çıkmaktır.
Aydınlanmak cinsel tercihleri için sesi kesilenlere ses olmaktır. Aydınlanmak önderini, atanı ve tarihini anlamaktır. Aydınlanmak halkın çığlığına kulak vermektir. Aydınlanmak giydiği kıyafetlerden dolayı tacize uğrayanların elinden tutmaktır. Aydınlanmak tecavüze uğrayan kadınlara ”Hak etmiş!” diyen hastalıklı zihniyetle savaşmaktır…
Pek çok şeydir aydınlanmak. Aydınlanmak hissetmeyi öğrenmek, insanlığı öğrenmek; var olmaktır.
Mamafih Aydınlanmak zinhar dua edip diğer tüm gerçeklerden soyutlanmak, değil,
Aydınlanmak okumak, anlamak, düşünmek, sorgulamak ve hissetmek…