Sümerler Türk mü?

333

Kaynaklarda Sümerlerle ilgili bilgiler birbirine tamâmen zıttır:     

1-Sümerler tarihçe bilinen en eski kavimdir. M.Ö. 3300’lerden 1975’e kadar, başşehirleri Basra’dan kuş uçuşu 120 Km kuzeybatısında bulunan Ur şehri olmak üzere Güney Irak’ta yaşamışlardır. 2715 yılına kadar olan dönem karanlıktır. Birkaç siteden oluşan küçük krallıklar kurmuşlardır. Sitelerde kültür hayatı ve gündelik hayat, inanılmaz derecede yüksekti. Nüfusları çok azdı. Sâmi kavimlerle karışmışlar, Akadlar içerisinde erimişlerdir. Sümerlerin hangi ırk grubundan oldukları anlaşılamadığı gibi, akrabası olan bir ırk da tespit edilememiştir. Ülkenin yerlisi değillerdir. Kara veya deniz yoluyla nereden geldikleri de anlaşılamamıştır. Sümerlerin Türk veya Türklerle akraba oldukları fikri, basit bir fanteziden ibâret olup, ilmî tarafı yoktur. Tarih Sümerlerle başlamıştır. Çünkü yazıyı ilk defa bulup kullanmışlar, böylece ilk defa oturdukları bölge, tarih öncesinden tarih çağına geçmiştir. [1] 

2-Altaylarda, Türkmenistan’ın Anau şehrinde ve Sümerlerin yaşadıkları Mezopotamya’da yapılan kazılarda elde edilen buluntularda aynı şekil ve resimlerin bulunması, Sümerlerin Türk olduğu kanaatlerini kuvvetlendirmiştir. Sümerlerde 8 yıldız inancı vardı. 8 yılrız; Türklerde Göktanrı, Oğuz Han ve 6 oğlunu simgeler. Sümerler de Oğuz Türklerinde olduğu gibi hükümdarlarının tanrı tarafından tahta oturtulduğu kabul ederler. Buna ‘kut anlayışı ‘ denilmektedir.

Sümerlerin Gılgamış destanı ile Türklerin Dede Korkut hikâyeleri de birbirine benzer. Her iki destan da 12 parçadan meydana gelmekte ve kahramanlarının başına ne gelirse, uykuda gelmesi benzerliği dikkat çekmektedir.

Sümerce ve Türkçedeki ortak kelimeler sayılamayacak kadar çoktur. Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Philadelphia Üniversitesi’ndeki araştırmalarından sonra 1990’da yayınladığı Sümer dili ile ilgili incelemesinde Sümerlerdeki Türkçe kelimelerin % 95,5 oranında olduğunu belirtiyor. Türkçe yazılmış bir kaynaktan daha geniş bilgi edinmek isteyenler; Osman Nuri Tuna tarafından kaleme alınıp, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi’nin 382. Sayısında yer alan ‘Sümer Dilinin ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi ‘ başlıklı makalesine bakabilirler. Soyadı ‘Sümer‘ olmasına rağmen Ortaçağ Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Sümer de Sümerlerin Türklüğüne pek inanmazdı. [2]

Ve… Türkiye’nin en popüler bayan ilim insanı Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ Diyor ki: ‘Düne kadar, tarih Sümerlerle başlar ‘ Deniliyordu. Bundan böyle ‘Tarih Türklerle başlar ‘ Dememiz gerekir.’ 

Prof. Çığ şöyle devam ediyor: ‘Sümerler kendilerine ‘Kengerler ‘ diyorlardı. Kengerler hâlen yaşayan ve uzun zamandır yaşamakta olan bir Türk boyudur. Kengerlerin en önemli şehirlerinden birinin adı; Kiş. Sümerlerin Mezopotamya’da kurdukları ilk şehrin adı da Kiş. Aynı adlı yerleri Anadolu’da da buluyoruz. Mesela Bitlis’in Hizan ilçesinde Kiş köyü, Malatya’nın Kablı ilçesinde Kişli, Urfa’nın Bozova ilçesinde Kişkan köyleri var. Sümerlerin bir başka önemli şehri Ur. Burada üç defa Sümer Krallığı kurulup dağılmış. Hem Asya’da hem de Anadolu’da aynı isimdeki yerleşim bölgeleri var: Adıyaman’da: Urgöç, Hilvan’da: Urgez, Ardahan’da: Ur köyü… Bu Ur Köyü, Uygur Türklerinin Urtigin soyundan gelenler tarafından kurulmuştur. Uygur beylerine de ‘ur ‘ deniliyor. Biliniyor ki; Türkler, geldikleri yerlere, çıktıkları yerlerin adını verirler. Sümerler de, Asya’dan göç ederken bulundukları yerin adını Mezopotamya’da yerleştikleri bölgeye vermişlerdir. Moğolistan’da ‘Suber / Sümer ‘ adlı bir dağ bulunuyor. Dil, efsâneler, destanlar, yer adları, ve tufan efsânesi bakımından son derece ilgi çekici benzerlikler var. Bunlar çok önemli bulgulardır.’ [3]     

Sümer Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki müşterek kelimelerden bâzıları:                                      

Aga: Ağa, Agıl: Akıl, Altun: Altın, Ambar: Ambar, Amelu: Amele, Anu: Ana, Apa: Apa(ağabey), Arpu: Arpa, Assinu: Asena, Auşk: Aşk, Balag-ba: Balaban, Bar: Var, Batu: Batı, Domuzi: Domuz, Et: Et, Gaazi: Gazi, Gid-de: Git-gide, Ginç: Genç, Heak: Hak, İlig: İlik, İş-ti: İşitmek, Karra: Kara, Mesu: Meşe, Mum: Mum, Nusa: Neşe, Sar: Sarı, Tamga: Damga, Tengiz: Deniz, Ungar: Uygar, Zindan: Zindan [4]

Sümerlerle ilgili değişik kaynaklardaki yüzlerce sayfada bulunan bilgilerden çıkan diğer sonuçlar şöylece özetlenebilir:

*Sümerlerin karakter yapılarındaki mücâdelecilik, tabiat şartlarını değiştirerek bulundukları yeri kullanıma açmak.

*Türklerde ve Sümerlerde üstün bir zekâ, kararlı ve sağlam bir irâde yapısı.

*Sümerler ve Türkler tek tanrıya inanıyorlardı.

*Buluntulardan elde edilen bilgilere göre Sümerler ve Türkler, silah üretiminde mâhir insanlardı.

*Türklerde ve Sümerlerde tapınaklar, tepe üzerlerine yapılmıştır.

*Sümerler de Türkler gibi Nuh Tufanı ile derinden ilgilenmişlerdir.

*Sümerler de Türkler gibi insanlığa bol miktarda ilk icatlar hediye etmişlerdir.

Sonuç: Okuyucu sorabilir: ‘Bunca benzerliklere, yakınlıklara, iç-içeliklere ve bire-bir örtüşmelere dayanarak oluşturan ilmî görüşlere rağmen neden Sümerlerin Türklüğü konusunda fikir birliği sağlanamıyor ? ‘ el-Cevap: Sümerler, çok üstün ve muhteşem bir kültür oluşturmuşlardır. Her millet, Sümerlerin kendi ataları olduğunu ispat etme çabasındadır. Kendi milletleriyle Sümerler arasında alaka kuramayanlar ise, Sümerlere en yakın milletle olan bağları kopartıp, konuyu belirsizlikler kuyusunda unutulmaya mahkûn etmek için çalışıyorlar. Onları anlamak mümkündür. Türk medyasında isim yapmış olmasına rağmen sıradanlıktan kurtulamayan entellerin Sümerlerle bağlantımız olmadığı iddialarını da anlayışla karşılayabiliriz. Zeki Velidi Togan, Âdile Ayda, Osman Nedim Tuna, Selahi Diker, Fuad Tekçe, Bahaeddin Ögel, Orhan Türkdoğan, İbrahim Kafesoğlu, Yılmaz Öztuna, Hasan Cemil Çambel, Şemseddin Günaltay, Atakişi Celiloğlu Kasım, Muazzez İlmiye Çığ ve Reha Oğuz Türkkan ile diğer ilim adamlarının, kendini Türk tarihinin derin gerçeklerini fotoğraflarla ispat etmeye adamış bu uğurda genç yaşta şahâdet mertebesine ulaşmış Türklüğün Servet’i Servet Somuncuoğlu’na rağmen masa başından ayrılmaksızın, Sümerlerin Türklerle bağlantısını reddedenleri anlamak mümkün değildir.

Yazıyı, Sümerlerde ve Türklerde müşterek olarak kullanılan bir özlü sözle bitirelim: ‘Biliyorsan öğretmelisin. Bilmiyorsan öğrenmelisin.’    

 

 


 

[1] Yeni Türk Ansiklopedisi: Ötüken Neşriyat. İstanbul, 1985

[2] Atlantisliler, Sümerler, Etrüskler Türk Mü? Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan. Nokta Kitap.

[3] Kemal Sallı’nın Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ ile yaptığı röportaj. Önce Vatan Gazetesi, 29 aralık 2008

[4] Sümerce-Türkçe Sözlük: Prof. Dr. Osman Nedim Tuna. Kesit Yayınları. İstanbul, 2010

Önceki İçerik“Benim” Diyebilmek…
Sonraki İçerikÖncesi ve Sonrasıyla Köy-Kent -1
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.