“Yalan Seyrediyorsun, Yalaaann! ”

92

TV bir iletişim aracı sayılsa da halkımızın ki tren kompartımanının ayyıldızlı penceresinden hızla akan otlak ve sulak alanları seyretmekle sınırlı bir bağ. Ve onun üzerinde de yeni Bakan Avcı’nın eskimez ‘Enformatik Cehalet‘ini iki at boyu geçen ve Facetik & Twitterik Cehl ü Cesaret olarak temâşalanan dünyanın bütün balıkçılarının ortak imalâtı olan bir ağ.

Eski Türk filimlerinin replikleri siyaset üzerinden kanalitik tiyatoraya, maç ve müsabaka kültürümüz de kahvehanevi muhabbet üzerinden politik pandomimaya hisse senedi olarak tahvil oluyor. “Her dem yeniden doğan” başlıktaki ifadenin yanındaki yastığa “Size sayın diyebilir miyim amca, pardon Apo?” modüler olarak iyi gider.

Gelelim türkülere, deyişlere ve çiğ gündemli gevişlere soracağımız YGS dışı ahiret sorularına: “Çanakkale içinde vurdular / Ölmeden mezara koydular”; kimi? Şehit analarını ve gazileri.. Niye? “Analar ağlamasın” diye. Ya o anaların gözlerine kim mil çekti? Onların “be-l ehya’un” sırrınca hâlâ kanayan yüreklerine paslı çiviyi kim çaktı?

Öğretmenliği yarıda bırakıp gönüllü komando olarak askere koşan, 92-93’lerde Silvan dağlarında ve ova köylerinde dolaşan birileri “Diyarbakır münit! Daha Davos’a, Sason’a gitmem; çocuğumu da göndermem” noktasına geldiyse izanımıza, idrakimize ve inancımıza kim darbe yaptı? Behey “Şehit tahtında Rabb’e gülümser” ümitçileri, bu nasıl inkılâptı?

Utanmasam başlığı “Apocular Ölmez, BOP’tan Dönülmez!” koyacağıdım. 78’de Lice’nin Fis köyünde kurulan örgütün sempati alanı “Bir Güneş Doğuyor Cezayir’de“ci FİS-sever (İslâmî Selâmet Cephesi) İktidarımızı bile kapsamış. Kıskanmıyoruz, n’apıyoruz; Turkcell yerine “Ne mutlu Avea’lıyım diyene!” diyoruz. Bir de istek parçası gondertiyoruz:

“Örgüt suçlarını BOP’un gönlüne
 Bağlamışlar çözülmüyor Erdoğan
 Bakma İsrail’in Mavi özrüne
 Boşa hudut çizilmiyor Erdoğan”
Bayram değil, seyran değil‘ demen bre gafiller Great Kürdistan‘ın kuruluş bayramı ve 76 milyonun ortak seyranı üzerine eniştemiz olan İzrael bizi nasıl öpmesindi? Ne demişler; milyonlarca kaz gelecek yerden özür – ki bir Gencebay şarkısıdır – esirgenmez:

“Konuşma, konuşma; düşünmeden konuşma”
 Unutma, unutma; bugünün yarınları da var”

Yenen tüm bu naneler Özal‘ın 1 koyup 3 almağıysa, Genişletilmiş Ortadoğu‘nun 4 parça zigon sehpa gibi Kürd-israil‘inin bereketli Mezopotamya coğrafyasında Halil İbrahim sofrası gibi kurdurulmasına karşın “İsminizi değiştiregelin, federasyon olarak Musul-Kerkük-Halep hatta Urmiye’yle birleşin“se çok şirin Şirin Baba. Bu Gargamel‘in Misak-ı Millî sınırlarını bile aşıyor. Tabi, yersen veya Danimarka’dan Kerizsen.

Yok, yalnızca Cumhurbaşkanlığı yada Başkanlık “Sophie’nin Seçimi“yse o zaman ayvayı yediğimizin resmidir. “Ne bilsin âlemde ne mevsimidir!

Kur’anca: “Diri diri toprağa gömülen kızcağıza hangi günahtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman!“dır bu zaman. Ey Allah yolunda öldürülen “sebîl’u-llahi emvât“, hangi günahtan dolayı Rabb katında rızıklandırılırken ve tekrar şehit olmak dilerken devlet politikası adına öldürüldünüz?

Elest-ü bi-Rabbiküm? Para! Krediyi veren “newroz piroz be” düdüğünü de çalar. Sofrayı kuran federasyonu da kaldırsın! İmza: Rizeli Çaycı Dursun.