La Tehaf! / Korkma! / Don’t Fear!

89

 

“Kulnâ; Lâ tehaf, inneke ente’l a’lâ / Şöyle dedik; Korkma, üstün gelecek olan sensin!”    
“Kalû; Lâ tehaf velâ tahzen / Dediler ki; Korkma ve üzülme!”

Samimi olarak Müslümanlığa inanan fakat Kur’an bilmeyen, gâvuru sözde küçümseyen fakat özde korkuyla benimseyen ve üstelik can boğaz tokluğundan düşmediği, düşman mercimek tarlasını deşmediği sürece savaşa yanaşmayan bezgin bir milleti Allah‘ın hitabıyla şokladı: KORKMA!

Milletin derin bir umutsuzluğa ve yeis girdabına düştüğü bir demde “Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye haykırdı ve “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” diye de işgalcileri işbirlikçilerle birlikte tehdit etti.

Sevgilinin bir kaşına bir eyaleti bağışlayan balıkperestlere ve bir taşına Acem mülkünü bağışladıkları payitahtın işgaline gık diyemeyen tereslere inat ‘Nazlı Hilâl‘i yar bilip “Çatma, kurban olayım çehreni” diyerekten canı pahasına sadakat göstermiştir. Şimdiki gibi o zaman da birilerinin Türklük – Mürklük umursamadığı ve milliyeti ayaklar altına aldığı hengâmede “Kahraman ırkıma bir gül” diye dua etmiştir.

92 yıl önce yazılan bu mübarek ve millî marşımızın 3’ncü kıtasını “Ya istiklâl ya ölüm“cü milletin meclisinin 3’te 2‘sini kaplayan İktidar gurubuna gönderiyorum. Marşın sahibi yani milletin ta kendisi olaraktan ve eğer istek parçaları dağıtımı gibi algılanmayacaksa 4’ncü kıtayı AB’ye ve AB emir erlerine, 5’nci kıtayı muhalefet partilerine, 6’ncı kıtayı “Ver başkanlığı, al federasyonu” pazarlıkçılarına, 7’nci kıtayı dünyada cehennem azabı çektirdiğimiz ve ayaklarına kapanılası, elleri öpülesi Şehit – Gazi derneklerine (Önüne gelen kim kurduysa), 8’nci ve 9’ncu kıtaları 3 büyük putun (koltuk, para, kadın) bozamadığı saf ve samimi Müslümanlara armağan ediyorum.

Son kıtayı – son satırı hariç – hâli hazırda birilerinin etnik merakına ilaç olsun diye Arnavut asıllı Türk “Festakim kema ümirt! / Emrolunduğun gibi dosdoğru ol“arak yaşayan, adam gibi adam, dava ve dürüstlük timsali, aynı zamanda ırk ve millet kelimelerini aynı anlama matuf kullanmaktan çekinmeyen merhum Mehmet Akif Ersoy‘a fatihalarla birlikte takdim ediyorum.

Son satırı ki tek tekrardır; “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl” o Sarı Gazi‘ye, o Halâskâr Kumandan‘a hediyemizdir. Zira o büyük ruh, o mısrayı milleti gibi çok severdi. Yeterince sevemediğimiz, Ürdün Kralı kadar bile kıymetini anlayamadığımız ve fikirleriyle ideallerine sahip çıkamadığımız muhterem Atatürk‘ün ruhu da Cumhuriyetin o aziz kadrolarıyla birlikte şad olsun.

41 mısra, ‘41 kere maaşallah‘tır sevgili Kocaelililer. Bu tip yazılar “Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın“la biterdi. Artık devir değişti; “Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı çözdürmesin” diyoruz.

Ve kaseti başa sarıyoruz: Yüzde 90 küsuru İslâm‘a inanan fakat Kuran‘a tütün balyaları, fındık alım fiyatları, borsa bilgileri, meteoroloji verileri, maç istatistikleri, dizi geyikleri kadar kıymet vermeyen ve bunları onyıllardır duyduğu – dinlediği halde tavrını değiştirmeyen; ABD deyince dizlerinin bağının gevşediği, AB deyince gözlerinin kapağının kamaştığı 76 milyon halkıma anlayacağı dilden seslenmek istiyorum; DON’T FEAR!