Camilerin Dinimizdeki Yeri ve Önemi

113

 

Yüce dinimizin temel müesseselerinden birisi ve en başta geleni hiç şüphesiz ki cami ve mescitlerdir.

Mescid, “Allah’a secde edilen yer” demektir. Cami kelimesi ise, toplayan, bir araya getiren anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde cami yerine mescid kelimesi kullanılmıştır. Her iki kelime de Müslümanların topluca ibadet ettikleri kutsal mekânları ifade eder. Ancak halk arasında mahallelerdeki küçük ibadet yerlerine mescid, daha büyük olanlarına ise cami denilmektedir.

Mü’minleri Allah’ın birliği etrafında toplayan; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının olgunlaşmasını sağlayan camiler, İslam’ın kutsal mekanlarıdır. Dil, renk, ırk ve kültür farkı gözetilmeksizin milyonlarca insan, her gün camilere gider ve omuz omuza saf tutar, ibadet eder ve huzur bulurlar.

Camiler; İslam tarihi boyunca sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için önemli hizmetler görmüş; insanlara barış, huzur ve güven telkin etmiş;  asırlarca ilim, bilim ve ilerlemenin mektebi, birlik ve beraberliğin merkezi olmuştur.

Camiler, ibadet yerleri olmakla beraber, eğitim ve öğretimin yapıldığı, insanlara dinî ve ahlakî konularda bilgilerin verildiği birer ilim ve irfan yuvalarıdır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe, 9/18)

İslam âlimleri, “imar etme” ile mescidlerin imarının yani inşası, onarımı ve bakımının mı yoksa manevî yönden ayakta tutulması için gerekli işlerin yapılması mı kastedildiği üzerinde durmuşlar.  Ayet her iki mânaya da açık olmakla beraber, mescitlere gereken ilgiyi gösterme, Resûlullah’ın uygulamaları ışığında caminin fonksiyonlarını belirleyip bunları canlı tutma, özellikle Allah’a kulluk ve İslam kardeşliğinin pekiştirilmesi amacına dönük faaliyetlerle mescidleri ihya etme anlamı daha güçlü bulunmuştur. (Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, C. II, Sh. 740)

Camileri imar etmenin en iyi yolu bu kutsal mekanları cemaatsiz bırakmamaktır. Bu maksatla beş vakit namazın camilerde kılınmasını teşvik eden Peygamber Efendimiz (s.a.s.), cemaatle kılınan namazın, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletli olduğunu (Riyazü’s-Salihin, C. 2, H. No. 1068) bildirmiştir.

İslam tarihinde ilk cami Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından yapılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Mekke’den Medine’ye hicret ederken, daha Medine’ye varmadan Kuba mevkiinde hemen bir mescid yaptırmıştır. Medine’ye geldikten sonra da Mescid-i Nebevî’yi inşa ettirmiş, kendisi de kerpiç taşımak suretiyle mescidin inşasında bizzat çalışmışlardır.

Peygamber Efendimiz Müslümanları cami yapımına teşvik etmiş ve “Kim Allah’ın rızasını gözeterek bir mescid yaptırırsa, Allah da ona cennette onun için bir ev yapar” (Buharî, Salat, 65; Müslim, Mesâcid, 24) buyurarak cami ve mescid yaptıranları Cennetle müjdelemiştir.

Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerdeki övgü ve teşviklerden ilham alan Müslümanlar, tarih boyunca cami yapımına gereken önemi vermişler, gittikleri her yere ev, bark yapmadan önce bir cami inşa etmişlerdir. Aynı zamanda mevcut camilerin tamir ve onarımı, temizlik ve bakımıyla yakından ilgilenmişlerdir.

Diyanet İşleri Başkanlığımız 1986 yılından 2003 yılına kadar Ekim ayının ilk haftasını “Camiler Haftası” olarak kutlamış, 2003 yılından itibaren de bu haftayı “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlamaya başlamıştır. Bu haftanın ülkemiz, milletimiz ve teşkilatımız için hayırlı hizmetlere vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyor, Diyanet İşleri Başkanlığımız başta olmak üzere merkez ve taşradaki bütün din görevlilerimizin “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı kutluyorum. Bu vesile ile vefat eden bütün din görevlilerimize de Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyorum.