Mübarek bir ayı tamamlayarak Ramazan Bayramına kavuşmuş bulunuyoruz. Okurlarımın Bayramını tebrik eder, en iyi dileklerimi sunarım. Önümüzdeki bayramlara ülkenin ufkuna çöreklenmiş olan karabulutlardan ihanet ve değişik tuzaklardan arınmış olarak girilmesini temenni ediyorum.
Bayramlar bize durum muhakemesi yapma fırsatını verirler. Ortak mutabakatların gelişmesine zemin hazırlarlar. Bayramların gerçek bayram olabilmesi için bugün ülkemizde karşılaştığımız bazı yanlışların, ihanet kokan uygulamaların olmaması gerekir.
Demokrasi bütün kurum ve kuralları ile işleyebilmelidir. Yasalarla korunan özgürlükler kullanılabilmelidir. Yargısız infazlar, ceza şekline dönüşen tutukluluk halleri görülmemelidir. Yabancılar, içişlerimize bu ölçüde müdahale edememelidirler. Ülke çıkarları ve ekonomik kaynaklarımız korunabilmelidir. Terörle mücadele gizli veya açık müzakereye dönüştürülmemeli ve kararlılıkla sürdürebilmelidir. Etnik taassup ve ırkçılık birlik ve beraberliğimizi bozacak noktaya tırmandırılmamalıdır. Milli kimlik ve Devlet düşmanlığı yapılmamalıdır. İtibarlı ve istikrarlı bir Türkiye için, ülke Ankara’dan yönetilmelidir.
Vatandaşın olup biteni fark edebilmesi için genelde basının basın ahlakına uyması, sorumluluk taşıması, menfaat hesaplarına göre haber değerlendirmesi yapmaması gerekir. Basının basın dışı amaçlar için kullanılması, iktidarların yağdanlığı olması, bizi bayramı bayram olarak kutlamaktan alıkoymaktadır. Şahsi, grup ve cemaat menfaatleri milli menfaatlerin önüne geçirilmemelidir.
Bu ve benzeri beklentiler ve özlemler gerçekleştiği takdirde millet olarak bayramları bayram olarak ve bayram sevinci ile karşılarız. Bu Ramazanda maalesef öyle dualar dinledik ki, doğrusu bunların çoğuna içten ve gönülden “amin” diyemedik. Vatan için, bayrak için, devletin bekası için şehit düşen Mehmetçikler bazı dualarda nedense unutulur oldu. Bazı hocaefendiler araziye uyup Cumhuriyetin kurucusu ve milli mücadelenin muzaffer komutanı Atatürk’ü bile unutuverdiler.
* * *
İzmir Foça’da askeri servis aracının geçişi sırasında düzenlenen saldırıda bir Mehmetçik şehit olmuştu. İdeolojik olarak zaten Ramazan ile ilgisi olmayan katil terör örgütü saldırılarını sürdürüyor. Ortadoğu’daki siyasi ortamdan faydalanmak ve dikkatleri Güneydoğu’ya çekmek istiyor. Türkiye’nin dış politikasında ve bilhassa Ortadoğu politikasındaki yanlışlar, kullanılan ve açılımlar ile uğraştırılan bir ülke durumuna düşürülmemiz, terörü ümitlendirmiş ve azdırmıştır. Ciddiyetten uzak hayali ve romantik projelerle terörle mücadele edilemeyeceğini ülkeyi yönetenler anlamış değildir.
Türkiye herkesle kavgalı hale geldi. Ülkemizi kullananlar yarın bize karşı başkalarını kullanabilir ve Suriye’nin karşılaştığı manzara ile yarın karşı karşıya gelebiliriz. Türkiye iç çatışmaya zorlanabilir. Zaten BOP’un hedefi de Ortadoğu’da ülkelerin sınırlarını değiştirmek ve kendi çıkarlarına uygun devlet yapıları kurmak değil midir? Güneydoğu’da halk kışkırtılmak ve güvenlik kuvvetlerine karşı kalkan olarak kullanılmak isteniyor. Örgüt kan akmasını ve yeni Uluderelerin ortaya çıkmasını bekliyor. Böylece kitle hareketleri ile kurtarılmış bölgeler hedefleniyor. Son 10 yıldır terörü azdıran uygulamalar, terörle mücadele edenlerin önüne geçmeler, “Öl ama öldürme, Savunmada kal” anlayışı terörü bu duruma getirmiştir. Terörün ekonomik kaynakları üzerine gidilmemiş, tam tersine Barzani ve Irak’ın kuzeyinin güçlendirilmesi için her şey yapılmıştır.
İzmir Foça’daki saldırı karşısında İzmirlilerin ayağa kalkışı, milli hassasiyeti ortaya koyuşu, meydanları dolduruşu, ne kadar takdir edilse azdır. İzmir adeta uyuyan, uyuşturulan ve hassasiyetini kaybederek millet olmaktan kalabalığa dönüşen birçok şehrimize örnek olmuş ve uyarıcı bir rol oynamıştır.