Al Bayrak

103

               Al Bayraklarla süslendi baştan başa ülkem

               İsterim ki ömrü vatan yolunda tüketem

 

               Meş’um bir el Al Bayrağı vurdu yerden yere

               Lakin daha çok yükseldi Bayrağım göklere

 

               Aldatılmış gençler hiç mi sızlamadı vicdanınız

               Halbuki Bayrakla sembolleşiyor Milli Andınız

 

               Bu göklere Ay -Yıldızlı Türk Bayrağı yakışır ancak

               Düşürülmedi yere düşürülemez asla bu sancak

 

               AB uğrunda ABD’ye karşılıksız dostlukta

               Başka değil bulunur yer ancak en arka kuyrukta

 

               Nitekim AB ve ABD’nin arka çıkması sonucunda

               Vatan sözde sahte bayrakımsı paçavraların kıskacında

 

               Yırttılar perdeyi kaldırdılar aradan gizi

               Sizi gidi vesvasi’l-hannas şeyatinler sizi

 

               Sızıp yığınların arasına üflüyorlar sinsice

               Aslında biz sizinleyiz diyorlar arkadan gizlice

 

               Korkutuyor baş başa vermiş olan bu ikiliyi Türkiye

               Birbirinden kurnaz Tilki de olsalar bu hususta nafile

 

               İçlerinde var ne hikmetse iflah olmaz Türkiye korkusu

               Ne yapsalar olmuyor yine de onların kaçıyor uykusu

 

               Menfur gayeleri Türk’ü Kürd’e Kürd’ü Türk’e karşı kışkırtmak

               Akılları sıra iki pehlivanı birbirine kırdırtmak

 

               Yok öyle yağma Türk-Kürt asırlardır ayrılmaz kardeştir

               Aramıza fitne sokan hainler elbette kalleştir

 

               “İnneme’l-mü’minine ihvetün” diyor İlahi yüce ayet

               Kim bu gerçeği ortadan kaldırabilir ki doğrusu hayret

 

               İşte bu kat’iyyen kopmayacak olan  “urvetü’l-vüska”

               Denen ip oldukça arada hiç korku yok bu hususta

 

              Onların rağmına bu ülke daha da kenetlenecek

              Onların rağmına bu ülke daha da kuvvetlenecek

 

               Çünkü bilsin onlar “Bir şem’a ki Mevla yaka”

               Kimin haddine düşmüş onu peşine taka

 

               Dünyada var m’ola böyle bir nazlı Bayrak

               Kalpleri onun gölgesinde rahat bırak

 

               Kalk da Türkiye’ye yukarıdan bir bak

               Milletin kalbine bir yıldız gibi ak

 

               Bu millete kefen biçen irili ufaklı soytarılar

               Çiçek çiçek gezen değil de sanki zehir saçan arılar

 

               Önceden bu günler için denirdi hep boş kehanet

               O gün dudak bükenler gördü bugün nedir ihanet

 

               Çocuklarımız yabancı ellerde oluyor oyuncak

               Ne dersiniz Beyler bu gidişatın sonu ne olacak

 

               Yanlış hesap her zaman Bağdat’tan döner derler ya

               Hani insanı yaptığına pişman ederler ya

 

               Elbette oturur taşlar zamanla yerli yerine

               Yoksa tarih affetmez gafilleri çeker derine

 

               Tarih boyunca ne ihanetler gördü millet

               Son Bayrak olayı bunlardan biri nihayet

 

                Fakat ne acı ki kendi öz yurdunda

                Dağında taşında kuşunda kurdunda

 

                Nefretle anılacak varsa bir şey eğer

                Elbette milletin şahlanmasına değer

 

                İstiklal ve Cumhuriyet’in Bayraktır ilan-namesi

                Ona el kaldıranın artık hiç okunmaz esamesi

 

                Bayrak deyip geçme o Bu Millet’in varlık sebebi

                İstiklal Marşı’nın henüz kurumadı mürekkebi

 

                Uğrunda kan dökülür can verilir o Bayrağın

                Altını üstüne getirsen kan kokar Toprağın

 

                Bırak yerin üsttekilerini sahip çıkar alttakiler

                Boşuna mı öldük derler vefasız sözde Müttakiler

 

                Tarihte bin dört yüz yıllık bilinen geçmişi var

                Ay-Yıldızlı Bayrak sürecek Kıyamete kadar

 

                Günümüzde daha yeni bulundu Gök-Türkler’in parası

                Gelsin beri tüm Türklerle gerçekten iyi olan arası

        

                 Paranın üstünde var ap açık üç Ay-Yıldız

                 Belli ki İslam’dan önce de Biz Hak Yoldayız

 

                 Bayrak aynı zamanda gösteriyor bizlere Milli İnancı

                 Aklını başına al hisseden kendini Bayrağa yabancı

 

                 Milletin müşterek çatısıdır dalgalanan Al Bayrak

                 Gölgesinde şerefimiz ana sütü gibi ak mı ak

 

                 Bayrağa uzanan menfur eller millet gözünde talancı

                 Yazık böylelerine ki ecdada karşı olmuş yalancı

 

                 Bir gelin gibi süslendi ala döndü tüm yurdum

                 Asırlarca düşmana ben onunla karşı durdum

 

                Ey mavi göklerin İlahi görkemli Yıldızı

                Yurdumun semalarını süsleyen nazlı kızı

 

                Bayrağımız ta asırlar ötesinden gelen baş tacı

                Ona kem gözle bakanlar düşündürmeli acı acı

 

                Rengi şehit kanından alınmıştır Ay-Yıldız’ı gökten

                Kim indirebilir ki Onu o İlahi Yücelikten

 

                Korkma sakın Al Bayrak hiç düşmez asla yere

                Tarihe bir baksana hep yükselmiş göndere

 

                Olmuş bu millet Şanlı Peygamber’e asırlarca Bayraktar

                Kalbimiz Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed için atar

 

1 Nisan 2005

Bar Hill-Cambridge-England

 

     “Şanlı Türk Bayrağı”nın değiştirilebileceğini hayal etmek isteyenlere yine hatırlatmak isteriz ki:

 

                    Bu Bayrak tesadüfen yolda bulunup da alınmış değil

                    Alın sözünüzü geri ve olmayın müptezel ve sefil      

 

Önceki İçerikDünya Ahiretin Tarlasıdır
Sonraki İçerikSeçimler ve Türkiye Resminden Bir Kesit
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.