18 Mayıs 1944 tarihinde, Kırım Tatar Türkleri tarihte eşi emsali görülmemiş bir insanlık dramı ile karşı karşıya kalmışlardır. Âdeta dünyadan topyekûn yok edilmek, silinmek istenmişlerdir.
Kırım Türkleri 18 Mayıs 1944 günü sabahın ilk saatlerinde evlerinden zorla çıkartılarak dede, nine, çoluk çocuk, ana baba demeden ite kaka tren garına sürülmüş ve hayvan vagonlarına doldurulmuşlardır. Böylece Sibirya’ya sürgün başlamıştır.
Günlerce, haftalarca süren ve korkunç koşulların baskısı altında geçen bu yolculukta, aç susuz bırakılan soydaşlarımızın büyük bir bölümü yaşamlarını kaybetmişlerdir.
Ölenler uzun süre vagonlarda kalmış, ancak verilen kısa molalarda trenden araziye indirilebilmişlerdir. Soydaşlarımız çaresizlik içinde dinî merasim bir yana, ölülerini gömme fırsatı bile bulamadan tekrar yolculuğa devam ettirilmişlerdir.
Bu akıl almaz, insanlık dışı sürgünde binlerce çocuk ailelerinden koparılmış, analar babalar dağıtılmış ve korumasız kalan ailelerin her türlü vahşete ve tecavüze uğraması için adeta, özel bir zemin hazırlanmıştır.
Bütün bu aşağılık uygulamalar ve korkunç vahşet altındaki sürgün yolculuğu, öz vatanları Kırım’dan binlerce kilometre sonra sona ermiştir. Zorunlu iskân bölgeleri olan Sibirya, Urallar, Tacikistan ve Özbekistan halkları da, türlü hile ve yalanlarla Kırım Tatar Türk’lerine karşı olumsuz yönde şartlandırılmışlardır.
Böylece perişan ve aciz bırakılan soydaşlarımızın, bilmedikleri, tanımadıkları yerlerde bir süre daha çile çekmeleri sağlanmıştır. Kırım Tatar Türk halkı, farklı iklim, açlık, hastalık ve sefaletle, yeni yerleşim yerlerinde tam bir cehennem hayatı yaşamışlardır.
Bu insanlık tarihinin yüz karası olayın başı, kötü bir Ortodoks papazı olan Josef Stalin’dir. Aslen Gürcü olan ve küçük yaşta girdiği papaz okulundan mezun olduktan sonra, Kilise’den istifa ederek Sovyet Sosyalist Komünist Partisi’ne girmiş ve başkanlığa kadar yükselmiştir.
Sürgün olayını başından sonuna kadar yönetmekle görevli olan kişi de, bir başka gaddar ve zâlim adamdır. Bu zat Sovyet Komünist Partisi Gizli Polis Teşkilatı başkanı Beria’dır.
Yalan dolanla Kırım Tatar Türkleri’ni vatanlarından eden bu çağ dışı vahşeti idârede gösterdiği başarı nedeniyle, mareşal rütbesine yükseltilmiştir.
Stalin’in ölümünden sonra Beria’nın yıldızı sönmüş, işlediği her biri insanlık vahşeti olan diğer korkunç suçlarından ve vatana ihanetten yargılanarak idam edilmiştir.
Yaşadığı her ülkede uyumu, çalışkanlığı ve yurtseverliğiyle temayüz eden Tatar Türk halkı, bu kara günün hüznünü, acısını her yıl 18 Mayıs günü yüreğinde hissetmektedir.
Bu çağdışı ve kabul edilemez insanlık suçunu bir kez daha yürekten lânetlerken, yaşamını kaybeden soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz.