Sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun bir kısmında değil, BTP’nin “Kürdistan sınırları” olarak ilan ettiği bu bölgemizin dışında da PKK, terör eylemlerini hem sayıca ve hem de nitelik olarak artırdı. Askeri birlikleri hedef alan saldırılar yanında, şehir merkezlerinde planlanıp, gerçekleşmeyen şok edici eylemler dikkate alındığında PKK’nın bu yaz çok kanlı eylemlerle gündemde kalacağı anlaşılıyor.
PKK terör örgütünü İmralı’dan yönetmeye devam eden Öcalan‘ın avukatları aracılığıyla şu mesajı verdiğinden beri bu olaylar zaten bekleniyordu: “31 Mayıstan sonra ben yokum. Olacakların muhatabı ben değilim.”
Fakat bu olayları yorumlayanlardan bir kesimin, “PKK, açılımları istemediği için terörü azdırdı” tarzı açıklamalarını anlamakta güçlük çekiyorum.
AÇILIM NEDEN DOĞMUŞTU? Şimdi bir hafızamızı tazeleyelim. “Kürt Açılımı” kavramını ilk duymaya başladığımız zaman ile Cumhurbaşkanı Gül’ün “iyi şeyler olacak” açıklaması aynı döneme rastlıyordu.
Obama yönetiminin iş başına gelmesinden sonra ABD, Irak’tan silahlı kuvvetlerini çekme planını açıklamıştı. ABD silahlı kuvvetlerini Irak’tan çekerken geride petrol kaynakları ile nakli sağlayan boru hatlarının güvenliğinin sağlandığı bir düzen kurmayı istiyordu.
İstenen güvenli bölge için PKK’nın tasfiye edilmesi veya uzun süre kuluçkaya yatırılması gerekiyordu. Bu noktada Türkiye ile ABD’nin menfaatlerinin örtüşüyor olması bir şans olarak telakki edildi.
Ancak bu operasyonun yapılmasının bir “siyasi çözüm” üzerine inşa edilmesine bağlı olduğu dayatılıyordu. Siyasi çözüm için bir yandan PKK ve yandaşı ayrılıkçı Kürtlerin, diğer taraftan Türk Milletinin (ayrılıkçı Kürtlerin dışındaki tüm Türkiye Halkının) ikna edilmesi gerekiyordu.
AÇILIMIN GELİŞİMİ: Açılımın adı bile şiddetli reaksiyona yol açtığı için “Kürt Açılımı” adından vazgeçilerek “demokrasi açılımı” denilmeye başlandı. Açılımın dışına da şık bir ambalaj sarıldı, “analar ağlamasın, evlatlarımız ölmesin, acılar son bulsun.”
İmralı ile yapılan görüşmelerden sonra ilk deneme yapıldı. Öcalan’ın talimatıyla “Habur‘dan giriş yapan PKK’lı gruba karşı DTP öncülüğünde yapılan karşılamada teröristlere kahraman muamelesi yapıldı. Türkiye Devleti hukuku ve devlet ciddiyetini sarsan komik bir yargılamadan sonra bunları serbest bıraktı.
Öcalan bu hamlesiyle PKK üzerindeki mutlak otoritesini ortaya koydu. “Eğer PKK’yı devreden çıkarmak istiyorsanız bunun bir tek yolu vardır, benimle pazarlık etmek” mesajını verdi.
Fakat ikna edilmesi gereken diğer tarafın, yani Türk Milletinin şiddetli reaksiyonu ve seçimlerin yaklaşmaya başlaması Öcalan’la pazarlığı imkânsız hale getirdi.
İşte bu noktada Türkiye Cumhuriyeti Devletini istediği noktaya getirmeye ramak kaldığını düşündüğü sırada, bütün kozların elden çıkma ihtimaline karşı, Öcalan terör örgütlerinin klasik tavrına geri döndü: Halkı ve devlet adamlarını yıldırmak, öfke ve çaresizlik içinde tavizkâr hale getirmek.
Öcalan’ın hayali: Öcalan’ın bir tek hedefi var: Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin yaptığını yapmak. Yani hapisten çıkmak, siyaset yapma imkânı elde etmek. Ve bir federe devlet yapısı oluşturarak bu devletin başına geçmek. Sonraki aşamada Irak’ta bir bölünme olması halinde Büyük Kürdistan’ı oluşturmak üzere bu toprakları Türkiye’den koparmak.
İşte 31 Mayıstan itibaren büyük terör eylemlerini başlatacağını duyuran Öcalan, “bunları durdurmak sadece benim elimde. Gelin benimle masaya oturun” mesajını veriyor.
40 binden fazla vatan evladının kaybına ve milyarlarca dolarlık ülke kaynaklarının heder olmasına sebep olan adamın, Türkiye Cumhuriyetine kafa tutmasıdır bu.
TERÖRLE MÜZAKERE: Terörü, teröristle müzakere ederek çözebileceğini sananların, verdikçe daha fazlasının isteneceğini görmeleri gerekiyor. Bugüne kadar “terörle bir yere varılmayacağı” hep ifade edilmekle beraber, uygulama “terörle bir yerlere gelindiğini gösteriyorsa” daha fazla terörle, daha ileri noktalara varılmak istenecektir.
Sonuçta vatan topraklarının bir bölümünü vermeden, müzakere ile terör durdurulamayacaktır. Vatan toprağından bir karışı dahi vermek konusunda ise hükümet te dâhil hiçbirimizin hakkı ve yetkisi yoktur.
PKK KÜRT HALKINI TEMSİL EDİYOR MU? Kürt halkının bir kısmının PKK hedeflerini benimsemesi söz konusudur. Ancak hâlâ büyük kısmı Devletimizin yanında, birlik ve kardeşlikten yanadır. Silahlı terör örgütünün bütün baskı ve dayatmalarına rağmen bu akımın siyasi kolu %6 oy mertebesini aşamamaktadır. Terörün baskısı azaltıldığı zaman bu oy oranının da düşeceği görülecektir.
Devlet teröre karşı tavizsiz bir mücadele (dış boyutlarını ve finans kaynaklarını da dikkate alarak) yapmak durumunda. Ancak halkı kucaklayıcı tedbirlerle, özellikle işsizlik ve fakirlikle mücadeleyi öne çıkaran ekonomik ve sosyal tedbirlere ağırlık vererek, çareler üretmemiz gerekiyor.
Sabırlı ve uzun soluklu bir mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Başbakan’ın meşhur sloganını biraz değiştirerek ifade edelim: Yılmak yok, mücadeleye devam.