Türkiye’de seçimi en çok kim ister diye sorarsanız bana, hiç tereddütsüz Başbakan R.Tayyip Erdoğan derim. Zira, bizleri umutsuzluğa düşüren tablonun tamamını en yakından gören O.
Ekonomideki kötü gidişten bahsederken, bizler yalnızca TUİK’in kamuoyuna açıkladığı rakamlardan yola çıkıyoruz. Ya açıklanmayanlar? Buzulun görünmeyen, kamuoyundan gizlenen gerçek yüzünü Başbakan’dan daha iyi kim bilebilir ki?
Bakın AKP’nin ilk hükümete geldiği 2002 yılından bu yana takribi 50 milyar dolar tutarında bir özelleştirme yapıldı. Üstelik bu özelleştirilmeler yapılırken yerli sermaye yabancı sermaye falan da gözetilmeden milli şirketler, oldu sırayla uluslararası şirket. İlk aklıma gelenleri sayayım hemen size.
2002’de Türk Telekom Türk müydü?
– Türk’tü.
AKP Hükümeti bunu Araplara sattı değil mi?
Telsimi İngilizlere, Ada bank’ı Kuveytlilere, Kuşadası Limanı’nı İsraillilere, araç muayene işini Almanlara, İzmir Limanını Hong Kongluya, Avea yı ve MNG Bank’ı Lübnanlıya, TGRT yi Amerikalıya, Süper FM’i Kanadalıya sattılar mı?
– Sattılar.
Çok değil, 2002’de bunlar Türk müydü?
– Türk’tü.
Ya şimdi?
Şimdi bunların hepsi yabancıların elinde.
AKP iktidarında özelleştirmeyle sattıkları fabrika, tersane, tesis, liman, arsa, bina sayısı kaç, biliyor musunuz?
Özelleştirme İdaresi’nin web sayfasında yazılı bunlar.
– 721 adet.
Bir Allah’ın kulu çıksın buraya, desin ki bana; “AKP, sekiz yıla yaklaşan iktidarında bir tane fabrika yaptı.”
Bir tane yaptı mı, bir tane?
– Hayır.
50 milyar dolar özelleştirmeden gelen para.
300 milyar dolar borçlandılar.
500 milyar dolar da 7 yılda vergi yoluyla toplanılan para.
Etti mi size 850 milyar dolar.
Şimdi soruyorum ne yapıldı bu parayla?
Var mı bilen?
Kaynaklar peşkeş çekilmese, mirasyedi gibi çarçur edilmese, bu kadar para ile bu ülkenin fakiri fukarası mı kalır?
Bir torba kömür peşinde, 2 paket makarna peşinde koşan garip gurebası mı kalır?
Bu ülkede 10 milyon yeşil kartlı var, 9 milyon emekli var, 5 milyon asgari ücretli var, 6 milyon işsiz var.
Bunlar mı zenginleşti?
BAĞ-KUR primini ödeyemeyen esnaf mı, ürünü dalda kalan çiftçi mi zenginleşti?
Kim zenginleşti?
Bunun cevabını maalesef Başbakan da biliyor, dert havuzunda çırpınan Türk Milleti de…
**
Gerçi Sayın Başbakan, mağdur olan Tekel işçileri hakkında konuşurken; “Ben, Devlet’in malı deniz, yemeyen domuz diyenlere fırsat vermem” diyordu demesine ama kazın ayağı hiç öyle değil.
Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in oğlunun da yönetim kurulu üyesi olduğu şimdi Sigara A.ş olan Tekel’i kaça sattılar biliyor musunuz?
– 292 milyon dolara.
Peki, alanlar çok kısa bir süre sonra kaça sattılar?
– 920 milyon dolar.
Aradaki 628 milyon dolar tutarındaki devletin denizini hangi domuz yedi sizce?
**
Dünyanın en iyi beş ekonomistinden biri olarak gösterilen Harvard Üniversitesi profesörü Kenneth Rogoff geçen haftalarda BBC’de bir açık oturuma katıldı. İşte size Rogoff’un, Başbakan’ın Türk Milleti’nin duymasını istemediği şok sözler!
“Türkiye kriz yokmuş gibi davranıyor ama kriz giderek daha etkili olmaya başladı. 2001 krizinden farklı olarak uçuruma yuvarlanan Türkiye’nin çevresinde tutunabileceği bir dal da yok, çünkü herkes kendi derdinde.”
**
Ekonomideki fotoğraf böyle iken, yapılanlar herkes tarafından alenen bilinirken, bu ülkeyi yönetme iddiasında olmak artık gülünç kaçıyor.
Türkiye’nin kanayan yarasını iyileştireceğim diye başladığı “Kürt”, olmadı “Demokratik Açılım” , aslı “Kuzey Irak Açılımı” olan “açılım safsatası” sebebiyle, ülkemiz insanlarını bir arada tutan ne kadar değer varsa hepsinin alaşağı edildiği proje fiyasko oldu.
Ermeni Meselesi’ni çözerim diye başladığı “Ermeni Açılımı” nın başımıza açtığı sıkıntılar yetmezmiş gibi, şimdi de İsrail ile gerginlik meselesi başımıza çıktı.
Soruyorum size, Başbakan seçime gitmeyip de ne yapacak Allah aşkına.
Türkiye’nin baş aşağı gittiğini O da görüyor ve seçimi en çok O istiyor.