Kaprislerimiz ve İnatlarımız Gençlerimizi Üzmesin

67

Bazı uygulamaları kabul etmek zorunda kalıyoruz. İçimize sinmese de, yasalara saygılı olmak gerekiyor. Örneğin, üniversiteye giriş sınavlarında uygulanan yöntem. Düz lise mezunlarıyla, meslek lisesi mezunları arasında yaratılan eşitsizlik gibi.

Eski yıllarda böyle bir ayırım yoktu. Bütün aday öğrenciler eşit koşullarda sınava girerler ve başarıları ölçüsünde üniversitelere yerleştirilirlerdi.

Bu yöntem Temmuz 1999 yılında bazılarının gördüğü lüzum üzerine değiştirildi. Oysa bütün çağdaş ülkelerde, o gün de bugün de üniversiteye girişler, öğrencilerin eşit koşullarda katıldıkları sınavlarda gösterdikleri başarılara göre değerlendirilir. Doğru olan da budur.

Oysa 21 Temmuz 1999 tarihinde, YÖK yetkilileri yaptıkları değişikliklerle, üniversitelere girmek isteyen adaylar arasında, eşit puan sistemli sınav uygulamasına son vermişlerdir.

Öngördükleri yeni sınav kuralları ise, meslek lisesi mezunlarına negatif ayrımcılık getirerek, üniversitelere girişlerini zorlaştırıyordu.

Danıştay nezdinde yapılan itirazlar ise, “yetki YÖK yönetimine aittir” gerekçesiyle geri çevriliyordu.

Bu arada pek çok uzman, yazar ve bilim insanı tarafından eleştirilen bu uygulamanın esas nedeninin, imam hatip lisesi mezunlarının ilâhiyat fakültesi dışındaki fakültelere girmelerinin önlenmesi olduğu ifade ediliyordu.

Kararın haksızlığı, eşitsizliği ve ayrımcılığı hakkında çok sayıda görüşlerin ortaya konulmasına rağmen uygulama uzun bir süre değiştirilmedi.

Öğrenci velileri, çocuklarını, üniversitelere girebilmesinde önemli avantaj sağlayan bu ayrıcalık nedeniyle, düz liselere göndermeye özen gösterdiler.

Günümüzde ise bu uygulamaların sonucunda, düz liselerde yaklaşık iki milyona yakın öğrenci eğitim ve öğretim görürken, meslek liselerinde ise bir milyon civarında öğrencinin bulunduğu ifade edilmektedir. Oysa çağdaş batı ülkelerinde ise bu durumun tam tersi bir sonuç görülmektedir.

Bu deformasyonu gören YÖK yönetimi, yeni bir görüşle, üniversiteye giriş sınavlarında uygulanmakta olan, ayrımcılıklı kat sayı uygulamasına son verdi(Temmuz 2009).

Üniversitelere girebilmek için sınava katılacak olan öğrencilerin, nereden mezun olduklarına bakılmaksızın, sınavdaki başarısı ölçüsünde yüksek öğrenim programlarına yerleştirileceklerini öngören kararını açıkladı.

YÖK yönetiminin yeni uygulamasına, Danıştay “durdurma” kararı verdi. Karar büyük tartışmalarını beraberinde getirdi. Daha önce  “yetki YÖK yönetimine aittir” yorumunu yapan Danıştay Dairesi bu defa yürütmeyi durduruyordu.

Bu karar pek çok ilgililer, yazarlar, bilim insanları tarafından, hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirilmektedir. Uygulamanın durdurulmasının esas nedeninin, imam hatip lisesi mezunlarının üniversitelere girişlerinin engellenmesini isteyen bir ideolojik görüşten kaynaklandığı yaygın olarak vurgulanmakta, yazılmakta ve söylenmektedir.

Türkiye’de, üniversite sınavları için hazırlanan öğrencilerin % 65’i düz liselerde, % 35’i ise meslek liselerinde okumaktadırlar. Korkulan ve endişe duyulan imam hatip liselilerinin oranı ise % 4’tir. Ve bu çocuklar Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarında belli bir eğitim ve öğretimi yine bakanlığın atadığı öğretmenlerin elinden görmektedirler. Hepsi bizim çocuklarımızdır.

Yaşanmakta olan bu sorun, aklıselimle çözümlenmelidir. Ayrımcılıklarla, haksızlıklarla ve engellemelerle bir yere varmak olanaklı değildir.

Geleceğimiz olduklarını her fırsatta söylediğimiz gençlerimize karşı, vicdanlarında yaşamları boyu olumsuz iz bırakacak,  yanlı davranışlardan vazgeçmeliyiz. Gençlerimizi evrensel hukukun, temel hak ve özgürlüklerine uyumlu, eşit koşullara uygun bir ortamda yetiştirmeliyiz.