Abdullah Gül ve Serj Sarkisyan Nobel Barış Ödülüne Aday!

117

Bugün 14 Ekim 2009. Bursa’da, Türkiye-Ermenistan Milli Futbol Maçı var… Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan maçı seyretmeye geliyor. 30.000 (otuzbin) polis emniyeti sağlamak için görevlendirilmiş… Ermenistan futbol takımını da 300 (üç yüz) polis koruyacakmış. Yani 11 kişiye 300 kişi… Yaklaşık her futbolcuyu 30 polis koruyacakmış… Vay o futbolcunun haline!

Tribünler de seçilmiş seyirciyle doldurulacakmış. Askeri ve polis okulu öğrencileri sivil kıyafetlerle stadın tribünlerini dolduracakmış… Sadece Bursalı taraftara, milli takım taraftarına 3.000 (üç bin) (eğer doğru ise) bilet ayrılmış. Bu üç bin seyirci de “seçilmiş taraftar” olacakmış, uslu gençlerden, cemaat, tarikat ve de ABC partisinin gençlik kollarından…

Azerbaycan bayrağı ve Kuzey Kıbrıs Türk Devleti Bayrağı yasak denilmiş, ama Ermenistan Bayrağı, Fransız, İngiliz, ABD bayrağı serbest bırakılmış!

Gözünüz aydın Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül…

Sizi kutluyoruz…

Muradınıza erdiniz…

Dört gözle beklediğiniz mevkidaşınız, nihayet teşrif etti, bugün Bursa’da olacak… Muhtemeldir ki önce birlikte “dostluğa” kadeh kaldıracaksınız, yemek yiyeceksiniz… Heyetlere başkanlık edeceksiniz…

Belki de Çankaya’da devlet töreni ile ağırlanacak…

Sonra tribünlerde millete “gülücük” maskesiyle görüneceksiniz…

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile şeref locasında yan yana “ağababalara” mesaj niteliğinde duruşlar sergileyeceksiniz.

Sizin başarınızı alkışlayacaklar ülkeler ötesinden…

Başarınızla övünerek…

Ne güzel bir sonuç değil mi?!

Mevkidaşınız, kimine göre “büyük devlet adamı”, Ermenistan Cumhurbaşkanı da bu sonuçtan çok mutlu olmalı…

Çünkü her istediğini aldı… Verdiği tek dirhemlik şey yok!

Bugün Türk milleti Türkiye-Ermenistan milli maçını heyecanla izleyecek. Aman ha, “olay çıkmasın” diye meraklanacak… Resmi ve sivil herkes tetikte olacak! Ulusal ve uluslararası tam 93 gazeteci, televizyoncu olayı anında takip edecek…

Büyük tarihi bir gün… Ermenistan Cumhurbaşkanı “misafirimiz” diye!

Fakat o cumhurbaşkanı sabahleyin uçağına binmeden, Ağrı Dağına dönerek ve muhtemelen “ey Ararat” diyerek, “sabah milli yeminini” yaparak başladı güne…

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu içine alan “Batı Ermenistan” hayalini tazeleyerek başladı “dostluk seferine” (!)… Türklerle olan problemleri unutmak ve 95 yıl öncesine dayanan yakın tarihe rağmen yeni ve temiz bir sayfa açmak için “dostluk seferine” (!) başlamış olmalı…

Sizin için de bu sefer son derece önemli olmalı; geceleri uykunuzu bölen şu “Ermeni açılımı” nihayet gerçekleşiyor, Allah’a dualar ederek iki rekât “şükür namazı” da kılmalısınız.

Ne demiştiniz memleketiniz Kayseri’de; hani Ermenistan-Türkiye arasındaki tarihi problemleri “buz dağına” benzetmiştiniz ya, “..Buzdağı hemen ertesi gün erimez” buyurmuştunuz! İstenirse buz dağı da erir, Uludağ’daki kitle karlar da erir… Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın “sıcaklığına” ne dayanır ki!?

Türk milleti olarak, “erimez” dediğiniz buzların eriyip “çağlayan” olması için elinde geleni yapıyor… Vatandaşlar olarak görevimizi kusursuz ifa etmekteyiz; “..hepimiz Ermeniyiz”, “..hepimiz Hırantız”,hepimiz Sarkisyanız”, “karındaşımız Ermeniler..” diyoruz…

Daha ne yapalım ki?

Bu kadar yakın ve sıcak ilgiye karşın, bu kadar emniyet gücüne ne gerek var ki?

Hiç merak etmeyiniz Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, vatandaş olarak hiç kimse sizi mahcup etmeyecek, “dostunuz” ve de “mevkidaşınız” Serj Sarkisyana, Ermenistan futbol takımına asla ve asla yan gözle bakmaz, bakamaz…

Bugün 14 Ekim 2009, “Yeşil Bursa” Ermenistan Bayraklarıyla süslenmeli! Fakat Azerbaycan Bayrağı hiçbir yere asılmamalı! Her sabah Ağrı Dağına karşı Türkiye’ye… söyleseler de Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan mutlaka çok iyi ağırlanmalı, Türk misafirperverliği en iyi şekilde gösterilmelidir.

Diğer yandan, “Ermeni karındaşlarımızı memnun ve mutlu etmek için” bir zamanların “özürcü” “eksantrik aydınları” toplu halde stadyuma davet edilmeli, onların eline birer Ermeni bayrağı verilmeli ve “ya ya.. şa şa.. Sarkis Sarkis sen çok yaşa..” diye tempo tutturulmalı… Sonra, “hepimiz Ermeni’yiz, hepimiz Sarkisyanız” pankartları açılmalı…

Eeee canım ne buyurmuş Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül; “Niyetler sağlam olunca neticeye ulaşılır… Ona göre davranmak gerekir…

Bugün 14 Ekim 2009, tarihi bir gün…

Dostluk seferine gelmiş bugünün Ermeni temsilcilerine yanlış bir davranışla karşılık verilmemeli. Biz onları hep “karındaş” olarak andık ya… Sonuçta iki “karındaş” milletin futbol takımları maç yapacak. Güney Afrika’da yapılacak Dünya Kupasına katılma ümidini mangalda kebap eden Türk milli takımı, komşusu, tarihi “karındaşı” Ermenistan’a güzel bir galibiyeti armağan etse ne kaybeder ki?

Ermeni karındaşlarımızın üzülmesine razı olmamalıyız. Eh, haydi diyelim ki “dostluk kazansın” o zaman, “beraberlik” de fena sayılmaz. Dış İşleri Bakanlığının bunca başarılı faaliyetine (!) spordan sorumlu bakanlık da gereğini yapmalı, futbolcularımıza ve teknik heyetimize gerekli “sinyalleri” göndermelidir!?

Sonra birileri çıkıp diyorlar ki, siz elinizi veriyorsunuz, karşıdakiler “lütfedip” tutarsa tutacak, yoksa siz el tutmuyorsunuz!?

İyi de, mademki öyle bu “tantanalar” niye?

Dirayetli devlet adamı Serj Sarkisyan protokoller için, “..mademki onaylanmayacaktı neden imzalandı?” diyor… Yerden göğe kadar haklı… Belge imzalıyorsunuz, sonca “cığızlık” yapıp ipe un seriyorsunuz… Neymiş efendim, “Karabağ sorunuymuş…” Yok, efendim, Azeri’leri sakinleştirmek için “İki Devlet Bir Millet” nutuklarıymış…

Geçin beyim geçiniz onları…

Belgede buna bir vurgu var mı?

Yok…

O halde?

İmzaladığın metne bak önce, onlar bağlar sizi…

Serj Sarkisyan böyle bir vaatte bulundu mu?

Hayır…

Bizim Harput’ta bir deyim vardır; “Yeni testi su soğutur.”

Eh, yeni dostluklar peşinde olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ortalığı soğutmaya çalışıyor gibi… Sakın ola ki özürcü eksantrik aydınların hilafına, 1973-1985 yılları arasında Ermeni Terör Örgütü Asala tarafından katledilen diplomatımızın şahadetleri Serj Sarkisyan’a hatırlatılmasın… 1914-1915 de devletine isyan ve ihanet eden Ermenilerden de bahsedilmesin… Ama “zorunlu göç” nedeniyle eşkıyalar tarafından soyguna uğrayan Ermeniler için “soykırım” denilsin tabii ki!!!

Değil mi ya canım, yeni dostumuzu kıracak değiliz ya…

Sakın ola ki geçmişin kangren yaraları kaşınmasın…

Ne diplomatlarımızın şehitliği, ne yüz binlerce sivil Müslüman’ın katledilmesi, ne de Karabağ konusu gündeme gelmelidir…

Öyle ya, söz edersek sanki Ermenilerin katlettikleri diplomatlarımız geri mi gelecek!?.. Baksanıza, sadece “niyete de Nobel ödüllü” verilebildiğine göre, cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Serj Sarkisyan bu kadar efor harcadıklarına göre, neden 2010 Nobel Barış Ödülü almasınlar ki?.

Bunu düşünerek “gündemi bulandırmayalım” dersek yanlış olmaz…

Abdullah Gül-Serj Sarkisyan dostluğuVatana millete hayırlı olsun” deyip dua edelim

14 Ekim 2009 tarihi, Abdullah Gül-Serj Sarkisyan dostluğu için bir “milad” olacak!

Serj Sarkisyan bundan böyle Ağrı dağına “Ararat” demeyecek, her sabah ona dönüp “er ya da geç, “Batı Ermenistan” topraklarını geri alacağız” yeminini etmeyecek!?

Milli sınırları tanıyan Kars Antlaşmasını kabul edecek!

Dağlık Karabağ işgaline son verecek!

Peki, biz ne vereceğiz?

Elimizi…

Lütfedip tutarlarsa tutacaklar, sonra kolumuzu kurtarmak için çalışacağız!!!

Başka ne vereceğiz?

Tüm sınır kapıları, hava sahası, deniz sahası, limanlar sonuna kadar açılacak Ermenilere… Ve ekonomik sıkıntı çeken Ermenistan’ı dünya ile kucaklaştıracağız…

Asala tarafından katledilmiş diplomatlarımızı, “iki devlet tek millet” sloganını unutacağız ve hep birlikte “Hepimiz Sarkisyanız” diye bağıracağız!!!

Beğenmediniz mi yoksa?

“Nobel alan cumhurbaşkanımız da var” dedirtmek için buna değmez mi yan?

Bence denemekte yarar var!!!

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dan Abdullah Gül’e bir soru;

Peki ala, Serj Sarkisyan tüm bunlara rağmen, dönüp Abdullah Gül’e dese ki, “Ekselans Gül, siz 15 yıl önce, 1993 yılında, bir cenaze töreni dolayısıyla Türkiye’ye gelen Ermenistan Cumhurbaşkanını gerekçe göstererek, Refah Partisi Milletvekili olarak, zamanın Demirel Hükümeti hakkında gensoru dolayısıyla şöyle konuşmuştunuz;

“Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanının cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir. Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiye’nin menfaatleri söz konusu olduğunda, sizin şahin gibi davranmayacağınızı bildiği için, yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, Bunun müsebbibi Türkiye’dir’ diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır’ diye açıklamalar yapacak; Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız!..”

Şimdi de beni, Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı olarak en üst düzeyde ağırlıyorsunuz. Bunun sebebini öğrenebilir miyim?

Sizce Abdullah Gül bu soruya ne cevap vermeli?