Beş Yıldızlı Rezalet

139

Yer, halkın tanıdığı adı ile, Derince Sopalı Hastahanesi.
Depremden sonra elden geçirilen Hastahane, adeta 5 yıldızlı bir hizmet tesisi.
Yeni bir statüye kavuştu ve Araştırma Hastanesi ünvanına sahip oldu.
İçine girince insanın içi açılıyor, morali yükseliyor, huzur buluyor.
Bu huzur bazı çalışanlar ve bazı Doktorlarla karşılaşıncaya kadar(!) devam ediyor.

Eğitimdeki çarpıklık, her alanda olduğu gibi sağlık alanında da karşımıza çıkıyor.

Eğitimin içinden gelen biri olarak, eğitim sistemimizden hep rahatsız olmuşumdur.
Bu yüzdende, bütün direnmelerime rağmen, Milli Eğitim içerisinde 9 yıl tahammül edebildim ve sonrasında o camiadan ayrıldım.

Milli Eğitim denilmesine bakmayın, müfredatı eğitime değil, öğretime dayalı ve o da vasatın epey altında bir seviyede.

Öğretilen meslek ne olursa olsun, önce insan psikolojisi okutulmalı herkese bence.
Herkese mesleğinden önce insan öğretilmeli.
Bir insan neye nasıl tepki verir? Hangi davranış onu rahatlatır, hangi davranış asabi yapar? Bu yetenek, herkesten önce hekimlerde olmalı.

Ciddi hekimlerin iddiasına göre sağlıklı yaşamanın sırrının %97’si moralde gizliymiş.
O halde neden bu çok kolay yola pek başvurulmaz da, Kaf dağının yaratıcısı moduna girerler.

Tarih: 07.07.2009
Bu tarih, yeğenimin yaş günü. Ve böyle bir günde yeğenim rahatsızlandı, oğlum da en yakını olan Derince Sopalı Hastahanesine kaldırmış.
Birtakım tetkikler yapılmış ve serum bağlanmış.
İş çıkışı direk hastaneye gittim ve bağlanan serum bitmek üzere.
İlgili birine, “serum bitmek üzere, şimdi ne olacak” diye sordum.
Dr … Bey’e sorun.
Dr nerede?
Falan yerde.
Falan yerin iki girişinden birinden girdim, Dr diğer kapıdan hasta koğuşuna geçmiş.
Dr    Bey
Benim.
Dr beni duyuyor ama görmüyor, çünkü bakma gereği bile duymuyor.
En az Dr. u sorduğum görevli kadar soğuk.
Belli ki Yeşilçam Tıp Fakültesinden mezun olmuş.
Anladım ki yeğenime bakması için kendisinin arzuladığı vakit beklenecekti.
Lütfettiler bir müddet sonra.
Yeğenime durumunu sordu, yeğenim bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu.
“İyiyim, ancak karnımın alt kısmı hala ağrıyor” dedi.
Yanındaki görevliye “Kan tahlili tekrarlansın” dedi.
Tahlil alındı, 2 adet ilaç yazıp taburcu etti.
Çocuk eve geldi ama, acı gittikçe artıyordu.
Eşim biraz meraklıdır, internetten ilaçları inceledi ve güvenip çocuğa içiremedi.
İyi ki de içirmemiş.
İçseydi belki ağrı hafifleyecek ve çok tehlikeli bir hal çıkacaktı ortaya.
Çocuğun durumuna bakınca “ciddi birşey var” endişesiyle başka bir Hastahaneye götürme kararı aldık.
İlk aklıma gelen Yeni Doğan Hastahanesi oldu ve Derince Sopalı Hastahaneside yapılan tahliller ve çekilen filmi de alarak, apar topar girdik hastaneye.
O Hastanenin çalışanları bir başka sıcak geldi bana.
Biraz bekledik, sıra geldi girdik içeri.
Doktorun ilgisi ve tavrı, hastadan önce bizi tedavi etti.
Hemen tomografi çektirdi ve çocuğun apandisitinin patladığını teşhis etti.
Hemen ameliyat kararı aldı…
Normalde 30-40 dakika süren müdahale 1,5 saat sürdü.
Operasyondan sonra ki doktorun ifadesi; “durumu çok kötüydü”.
Yeşilçam mezunu doktorun ağrı kesicisini kullansaydık bu ifadenin yerini nasıl bir ifade alırdı acaba?
İşin kötüsü, bu olayı anlattığım bazı çevreler de, kendi adlarına benzer olayları yaşadıklarını ifade ediyorlar.

Şimdi kime kızacağımı düşünüyorum: Doktora mı, Doktorla beraber hastane çalışanlarına mı, Başhekime mi yoksa yukarıda da sızlandığım gibi eğitim sistemine mi?

Eksiklik nerede olursa olsun, bize İslam’dan ve Türklükten gelen bir terbiye vardır, o terbiye bile yetmeli.

Genlerimiz aracılığı ile nesilden nesil’e gelen bu terbiyeyi istismar etmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur.