“Ne Kadar Lanetli Varsa Dindar Kesildi”

108

“Her saçını uzatan kendini derviş sayıyor
Bu din satan tüccarlardan el aman !”

Bu sözler Pakistan‘ın Mehmet Âkif‘i Muhammed İkbâl‘in. 20.yy‘ın iki büyük vicdanıdır Âkif‘le İkbâl. Hem çağdaşı hem adaşı hem de gönüldaşı. Her ikisi de Milli Şâir. Âkif 4 yıl erken geldi, 2 yıl erken gitti. İkbâl ise 1877‘de doğdu, 21 Nisan 1938‘de rahmet-i Rahman’a kavuştu.

Akif, İstiklal Marşı‘na ‘Korkma‘ diye başladı. İkbâl ise ‘Lâ tehaf‘ ne demektirin şiirsel tefsirini yaptı. Beraber emperyalizmle ve meskenetle mücadelenin öncülüğünü yaptılar. 1910‘lu, 20‘li yıllarda günümüz İslâm Dünyası‘nın ve Batı Emperyalizmi‘nin fotoğrafını çektiler.

“Bizi Frenk büyüsü bağlamış”

Bunu Avrupa‘da felsefe tahsili yapan ve 6 dil bilen İkbâl söylüyor. Yabancılaşmadan kurtulup fıtrata dönmeyi ve Kur’an edebiyle edeplenmeyi tek çıkış olarak ortaya kor.

“Bizim vücudumuz evrende sessiz harflerden ibarettir
Risalet onları seslendirdi
Ve bir şiirin mısraları haline getirdi”

O bir Peygamber aşığı ve Mevlâna Celâleddin şakirdidir. ‘Bizim Leylâmız şehre yerleştiğinden beri çöllerin yüzü Mecnun görmez oldu‘ derken bunu kasteder. Ve ekler; ‘Canım yıpranmış bir bedende toza bulanmış bir âhın cilvesi gibidir.’

Âriftir, şâirdir, düşünürdür. Âlem-i İslâm‘ı kimi zaman Eflâtun hakkında uyarır: ‘O insan kılığına giren bir koyundur .’ Kimi zaman da ‘Fertlerin imanı milletlerin yükselmesinin sermayesidir‘ diyerek terakkinin hammaddesini ifşa eder.

“Başını ver ama namusunu verme
Sen Yusuf’sun kendini ucuza satma”

O bir yol işaretçisidir aynı zamanda. Ümmetin kangren olmuş yaralarına ve kronik hastalıklarına mısralarıyla reçete yazar.

“Biz hepimiz toprağız
Kur’ansa gönüldür
Öylesine topraklaş ki
Secde seninle birleşsin”

Tevhid der, birlik der, başka bir şey aramaz. Renkleri tek bir renge ve yek âhenge davet eder. Ve yüreklendirir Türk‘ü, Arap‘ı, Acem‘i; Hint Yarımadası‘na sığmayan yüreğ

“Ben daha harekete geçmemiş bir civayım
Ruhumda uykuya dalmış yıldırımlar yatar
Ben aşığım ve feryadım benim imanımdır”

Müslümanlık adına Kur’ansız, iz’ansız ve vicdansız yaşantıyı yaşam olarak kabul etmez. ‘Puthaneler ihtiras putlarıyla dolu‘ diyerek Müslüman gönüllerde ‘Lâ ilâhe illallah‘ haricindeki yabancı cisimciklere dikkat çeker. Ve der ki ‘Eğer bir kılıç Allah’ın yolunun dışında çekilmiş ise çekenin göğsüne saplanmalıdır. Belki orada uyur ve rahatlar .

Her şeye rağmen ümitvardır ve en büyük ateşli silahı da ümit olarak görür. Hicaz toprağından muştulanır ve muştu saçar. Uyuyan bir kıtanın bahtını sözün tılsımıyla açar.

“Ben bu çiçeği senin yakana takacağım
Derin uykundan bir mahşer kaldıracağım”

Rabb’im rahmet eylesin. İzini kaybettirmesin.