“Kullanılma” ve Demokrasi

102

Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, İsmet Şahin, Fikri Arıkan, Cengiz Baktemur, Ali Bülent Orkan, Halil Esendağ ve Selçuk Duracık…


Bu isimler 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra idam edilen bazı gençlerdir. Bunlar, Türkiye’deki rejimi değiştirmek için ortaya çıkmış, demokrasi karşıtı, Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerle kavgalı, milli ve manevi değerlerle çatışan ve darbe aracı olarak kullanılan isimler değildir. Bunlar, belki de faşizmle ilgili yeterli bilgiye sahip bile olmadan peşinen faşist olarak suçlanan insanlardır. Türk milliyetçiliği fikrine inanmışlardır. Asıl suçları, Sovyet emperyalizmine olduğu kadar; Amerikan emperyalizmine de karşı olmak idi. Bunlar, emperyalizmler arasında tercih yapmadılar.


12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’nin içine düşürüldüğü kanlı terör ortamında ve kargaşada her gün onlarca insanımızın öldürüldüğü ve darbeye yönlendirildiği bir dönemde yaşayan bu gençler; şuurlu vatandaş olmanın bilinciyle milli tepkisini ortaya koyan, devlet otoritesinin kayboluşuna isyan eden isimlerden sadece birkaçıdır. Bunlar, kullanılmadıkları, basından değişik kuruluşlara kadar imtiyazlı ve hayat boyu torpilli çevrelerin yakınlarında bulunmadıkları için isimlerinden pek bahsedilmez. Zaten aile yapıları incelendiğinde, bunların Türk orta sınıfının bel kemiğini teşkil eden aile ve çevrelerden geldikleri görülür. Bunlar, bazı şehir bölgelerinin şımarık ve yabancılaşmış soyguncu çocukları değildir. Maalesef kullanılmış bazı isimlerden bugün çokça bahsediyorsak ve onlara iade-i itibar peşinde bazıları koşuyorsa; bu, bazı çevrelerin günah çıkarmasıdır. Çünkü; devrim yapacağını zanneden ve yanlış adreste kurtuluş aramaya sevk edilen bu gençlerin asıl katilleri; onları olmayacak yollara sürükleyip kır veya şehir gerillasına soyunduranlardır. Devlet güçleri ile çatıştıranlardır. Bu çevrelerin ve onların bugün devamı olanların bir mahcubiyeti vardır. Günah çıkarma isteği, idam edilen bazı gençleri kahramanlaştırma çabası bundandır. 


Türkiye’de sosyalist bir rejim kurarak düzeni düzelteceğini zanneden, istismarın ortadan kalkacağını bekleyen, örtülü bir takım hedeflere varmak için teşvik edilen ve idam edilen gençler çok çirkin bir şekilde kullanılmışlardır. Kullanılanlar ile Türk Milletinin ulvi değerlerine yönelmiş saldırılara, milli bütünlüğü ve Cumhuriyeti hedef almış aşırı soldan beslenen ihanet ve tuzaklara karşı direnenleri bir göremeyiz. Aynı kefeye koyamayız. Ölen ve idam edilen herkes için üzülürüz. Ama, kullanılma kelimesini vatanını sevmekten başka bir sermayesi olmayanlara uygun göremeyiz. Kullanılma kelimesinin vatanın birlik ve bütünlüğü için kalbi çarpan, Türk Milleti ile yabancılaşmamış insanlar için kullanılması çok çirkin kaçmaktadır. Bazıları bunu anlayıp kavramayabilir. Herkesten aynı hassasiyeti de bekleyemeyiz. Kimisi hassastır, tepki gösterir; kimisi ise, her ortama ve şarta kendini uydurabilir ve tepki göstermez.


Bir dönem Sovyet tehdidi ve Leninleştirilmiş Marksizmin Sovyetlerin yayılma aracı olarak kullanılmasının milli devletleri nasıl etkilediği bilinmektedir. Bugün ise; ABD çıkarlarına hizmet anlamına gelen siyasi, iktisadi ve kültürel şekillendirme olan küreselleştirilme, Yeni Dünya Düzenine uydurulma gayretleri ile karşı karşıyayız.


Küresel gücün etkisinin arttığı bir ülkede demokrasi şeklen yaşar hale gelmekte ve kan kaybetmektedir. Bu etkinin artışı demokrasinin gerilemesi anlamını taşıdığı gibi; küresel güce hizmet eden, onunla siyasi gelecekleri için işbirliği yapanları da otoriter ve totaliter bir çizgiye sokar. Tek egemen güç olma yolunda ilerletir. Kuvvetler ayrılığı prensibi gözardı edilir. Hukuk devleti parti devletine bürünür. Güney Amerika demokrasi örnekleri gündeme gelir. Küresel güç için önemli olan; bir ülkede demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yaşaması, yaşatılması değildir. Önemli olan; işleyen düzenin demokrasi adı altında kendi çıkarlarına hizmet edebilmesi, küresel sermayenin payını arttırabilmesi, iktisadi kaynakların talan edilebilmesi, coğrafyaların vatansızlaştırılarak etki altına alınabilmesidir. Buna emperyal demokrasi de denebilir. Bu sapma yola girmemek, girilmişse bir an evvel bu çıkmaz yoldan uzaklaşmak, milli iradenin tahakkuku ve demokrasinin sürdürülebilmesi için şarttır. Yeterli bir demokrasi tecrübesine sahip ülkeler bu tehlikeyi fark ederek ortak tavır almak durumundadırlar.

Önceki İçerikŞöhret Olmaya Özenmek Virüs Gibi Zararlı mı?
Sonraki İçerikErgenekon
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)