Utanıyorum!

116

Ben
askerliğimi yedek subay olarak Hatay’da yaptığım için Hatay’ın bendeki yeri hep
ayrı olmuştur. İkinci memleketim gibidir adeta. Orada çok güzel dostluklarım
oldu ve o güzel dostlarımla sonradan görüşmeye devam ettik. Askerden sonra da dostları
ziyaret etmek amacıyla Hatay’a birkaç kez gittim. Antep, yüksek lisans ve
doktor yaptığım şehirdi. Orada da çok güzel dostlarım vardı. Adana hakeza yine
öyle.

 

6
Şubat sabahı yaşadığımız felaketten sabah 07:00 civarı haberdar oldum. GSM
hatlarını meşgul etmemek gerektiğini bildiğim için ne olup bittiğini bir müddet
sadece ulusal haber kanalları vasıtasıyla öğrenmeye çalıştım. Ancak saat
09:00’a kadar sabredebildim. O saatten sonra da yine GSM hatlarını meşgul
etmemek amacıyla WhatsApp üzerinden tanıdığım kim varsa hepsini aradım.
Görüştüğüm herkes hala depremin şokunu yaşıyordu. Ama iyilerdi çok şükür, bir
sorunları yoktu. Ama Antakya’dan Lütfü Yıldırım Abi’me bir türlü ulaşamadım.
Aradım cevap vermedi, mesaj attım dönmedi. Hala da ulaşamıyorum… Benim o aslan
abimin ve ailesinin iyi olduğuna dair inancımı taze tutuyorum.

 

Gerek
ulusal medyada gerek sosyal medyada depreme dair aldığımız her haber,
izlediğimiz her görüntü, pek çoğunuz gibi benim de duygu durumumda ciddi bir
tahribata yol açtı. Normalde soğukkanlılığıyla bilinen ben, üç gündür pek
çoğunuz gibi gördüğü bir fotoğrafla bile gözleri anında buğulanan, gırtlağı
dokuz boğum olan biri haline geldim.

 

Sosyal
medyada, enkaz altından kurtarılmayı bekleyen insanlara ait adres paylaşımları,
enkaz altındaki yakınlarına yardım edilmesi için çaresizce yalvaran insanların
videoları, o karda soğukta çoluk çocuk ihtiyar demeden sokak ortasında kalan
insanların halleri, kum tepesine dönen o dev binalar, enkazda cansiperane arama
kurtarma çalışması yapan ekiplerin gayretleri, kendilerinden yüzlerce kilometre
uzaklıktaki insanlara yardım göndermek için canını dişine takan onbinlerce
fedakâr insana ait görüntüler, bunların hepsi bende kendimden utanma hissi
meydana getirdi.

 

Ben,
6 Şubat gününden beri acıktığımda yemek yemeye utanıyorum. Sıcak ortamda
bulunuyor olmaktan utanıyorum. Gece rahat yatakta uyuyor olmaktan utanıyorum.
Deprem bölgesine gitsem orada kime nasıl bir yardımım dokunacağını bilmiyor
bilemiyor olmaktan utanıyorum. Deprem bölgesindeki herkese her ihtiyaç sahibine
yetişemiyor olmaktan utanıyorum.

 

Enkaz
altındaki kızının elini tutarak saatlerce yanı başında oturan babanın
fotoğrafına baktıkça kendimden utanıyorum.

 

İki
gündür cebinde sakladığı bisküvi paketini gösterip “Yiyemedim, çocuklarıma sakladım”
deyip gözyaşları içinde çocuklarının hala enkaz altında olduklarını söyleyen
babayı görünce kendimden utanıyorum.

 

Gözyaşları
içinde Antakya’da enkaz altındaki insanlar için yardım talebinde bulunan Volkan
Demirel’i, Gökhan Zan’ı izledikçe ve o enkaz altındaki insanlar aklıma geldikçe
kendimden utanıyorum.

 

“İki
gündür – üç gündür buraya gelen giden yok! İş makinesi lazım, kurtarma ekipleri
gelmesi lazım. Yakınlarımız enkaz altında” diye çırpınan insanları gördükçe
kendimden utanıyorum.

 

Haluk
Levent’in ve AHBAP’ın cansiperane mücadelesini gördükçe kendimden utanıyorum.

 

Daha
insanlar enkaz altında yaşam mücadelesi verirken, başka insanlar onları
kurtarabilmek için zamana karşı yarışırken, sağ kurtulanlar soğuğa açlığa ve
susuzluğa karşı mücadele verirken, daha depremin şoku tazeyken, inşaatında
meydana gelen deprem hasarlarını sıvayla makyajlamaya çalışan inşaat şirketini
görünce kendimden utanıyorum!

 

Çıktığı
televizyon programında “Depremden sağ kurtulmuş olabilirsin, afetzede
olabilirsin ama afetzedeler devlete yük olmamalı, başlarının çaresine
bakabilmeli” diyen ve Kocaeli gibi depremin hatıralarının hala canlı olduğu bir
şehrin üniversitesinde “akademisyen” olarak görev yapan kişiyi görünce
kendimden utanıyorum.

 

Bütün
bu olanlar karşısında asıl utanması gereken kişilerin pişkin tavırlarla, sadece
oy oranı, sadece seçim odaklı düşüncelerle, insanların hayatlarını, mağduriyet
ve ihtiyaçlarını zerre önemsemeden aheste aheste hareket ettiklerini görünce
yine kendimden utanıyorum! Bu kişilerin tek dertlerinin algı, tek dertlerinin
siyasi rant, tek dertlerinin “bu krizi nasıl lehimize fırsata çeviririz”
düşüncesi olduğunu gördükçe kendimden utanıyorum!

Önceki İçerikTürkiye Burada; Ümmet Nerede?
Sonraki İçerikKahramanlara İhtiyacımız Azalsın
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.