Yetim Kardeşim Hrant

145

Vurulmuşsun, cansız bedeninle yüzükoyun yatıyorsun yerde,
üstün örtülü.

Ekrandan ayrılamıyorum, sanki bir yetimhanede, bir kayıp
kardeşimi bulmuşum, kapısında bekliyorum,

kapıdan çıkıp bana doğru koşuyorsun, biraz sonra birbirimize
kavuşacak ve bir birimize sarılacağız, ama sen birden bire yere kapaklanıyor,
yere düşüyorsun ve boylu boyunca yüzükoyun yerdesin şimdi.

Ağlıyorum, kızım da ekran başında, o da gözlerini bana dikmiş,
şaşkınlıkla bana bakıyor.

Ekran başında ve hep aynı yere bakıyorum, ayakkabılarının
birinin altı delik.

Niyeydi yetim kardeşim Hrant, niye, paran mı yoktu ayakkabı
alacak kadar, değil, peki ama niye?

HRANT senin bir de kardeşin vardı yetimhanede değil mi?
Kardeşlik çok önemliydi, ama yetimhanedeki bütün yetimler zaten bizim
kardeşimiz değil miydi, çünkü hepimizin ortak anası babası, anasızlık,
babasızlık değil miydi?

Bir de minnacık beyninde henüz kırkı çıkmamış olayların,
milletinin başına gelenlerin acı yükleri, belki de her yer yetimhane oldu sana sonraları,
bir de galiba sen, analı babalı bir yetimdin üstelik, bu nasıl bir işti, yani
bu başka bir şey, sanki terkedilişle birlikte gelen bir yetimlik, ama küçücük
yaşımda, benim yetimliğim de bir türlü terk ediliş olmamış mıydı. Kim bilir?,
ben bilirim, bence daha ağırdı senin ki. Şöyle; benim yetimliğimde, yaşın büyüdükçe
ve ölümü kabullendikçe suçluluk duygun ezikliğin azalabilir, diğerinde
büyüdükçe, terk edilişi anlayıp kabullenmedikçe, suçluluk uygun ezikliğin
artabilir.

Sen ne kadar çok yetimmişsin be HRANT.

Peki anladım, dövüşe dövüşe yürüdün, demiri eriten kömür,
kahır olup yüreğini eritemedi, kahır eridi yüreğinde, o kadar kahırı erite
erite büyüdü yüreğin mangal gibi oldu, peki ama cehennem zebanileri yerine, o
melekler, o tül kanatlarıyla, o kanayan, fokur fokur kaynayan yüreğine nasıl
konabildi, yuvalanabildi.

Bunu nasıl başardın.

Senin ayakkabının altı niye delikti HRANT,  alacak paran yok muydu?

Hayır, sen işyerinde ya da başka birinin ofisinde bacak
bacak üstüne atıp ayakkabının altındaki deliği milletin gözüne sokuyordun değil
mi. Biliyorum, tanıyorum bu duyguyu.

Çünkü o delik, bizim o şanlı fakirliğimizin, o direniş yıllarımızın
şeref madalyası değil miydi.

Benim, sosyalist, Ermeni diasporasına posta kayacak kadar
cesur yürekli, insan evladı,

sevgili yetim kardeşim HRANT.