Bu yazıyı okumaya başlamadan önce
kendini en net hatırlayabildiğin çocukluk yıllarına dönmeni rica ediyorum.
Okumaya devam etmeden önce de,
o yaşlara ait hatırlayabildiğin birkaç güzel
anı gözünün önüne getir!
***
Ailen ile ilk alışverişin,
ilkokula başladığın gün, ilk samimi
arkadaşın, ilk oyuncağın, ilk öğretmenin, ilk aşkın…
Bisikletten düşüp dizini kanattığın
ilk an, komşu amcalar-teyzeler, annen-baban, deden-ninen!
***
Çok şey geçti gözünün önünden değil mi?
Şimdi yazıyı okumayı bırakıp
arkana yaslan ve o yılları düşünmeğe devam et varsa albümleri
karıştır,
O resimdekiler kim bilir şimdi
nerede desem!
Bir süre
sonra duygulanıp gözlerin bile dolabilir, belki de ağlarsın!
***
Peki, şimdi ayağa kalkıp
aynaya bakmanı rica etsem, kendini hatırladığın o ilk yaşların da ki yüz hatların ile yüzünün şimdiki halini
kıyaslamanı istesem!
Resmen evrim geçirmişiz değil
mi?
Hey gidi günler hey!
Evet; Zaman durduğu yerde
durmuyor, o çocukluk yıllarımız, çocukluk arkadaşlarımız, mahalle büyüklerimizin pek çoğu!
Belki anne babamız, belki dede
ve ninemizin bazıları hayatta değil!
Tıpkı ondan öncekiler gibi.
Bu vesile ile Allah hepsine
gani gani rahmet eylesin.
Şimdi yaşayanlar da bir zaman
sonra ölecek!
Bizde!
***
Evet; İfadesi bile hiç hoş
değil ama bir gün biz de öleceğiz
Hayat böyle, düşün ki peygamberler
bile ölmüş?
Yani Allah hem geçinden hem de
sıralı ölüm versin, eninde sonunda sıra bizlere de gelecek, ne
tuhaf bir duygu değil mi?
Biz de o ne olduğunu
bilmediğimiz duyguyu bir gün yaşayacağız!
***
Kimler kimler ölmemiş ki!
Mısır piramitlerinin
inşaatında çalışan en gariban köle de ölmüş
firavun da!
Göbekli tepenin mimarı da ölmüş, etrafındaki yardakçıların tanrılaştırdığı
Kral Odin’de,
Aşık Veysel, Aristo, Pir
Sultan Abdal, Diyojen, Fatih, Atatürk …
Şimdide sıra biz de ve biz de
bizi yönetenlerde!
Yani bir gün hak vaki olduğunda Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli,
sayın
Kılıçtaroğlu ve diğerleri…
Hepsi!
Yani herkes bir gün tarih olacak, yaşadıkları ve yönettikleri dönem
gibi,
Vahdettin, Abdulhamit, İsmet
İnönü gibi, Sevdiklerimiz de sevmediklerimiz de!
Yani demem o ki şu fani
olduğunu kabul ettiğimiz dünyada her şey gittikçe
zorlaşırken ÖLÜM VARKEN!
Herkes birbirine adım atsa ve
kalan hayatı biraz güzelleştirse ne olur!
Önce kendimizle barışsak!
Sonra kiminle bir hesabımız varsa! Tabuta girmeden, son gün gelmeden!
Arayıp Desek ki, kardeş gel
bir çay içelim! Artık kiminle bir hesabımız varsa!
Helalleşsek!
Şu virüs
yüzünden kimsenin ölümüne şaşıramaz
yadırgayamaz yetişemez olduk, yakaladığını götürüyor.
***
Yani ben Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın yerinde olsam ararım sayın Kemal Kılıçtaroğlu’nu!
Ya Kemal Bey tamam rakibiz ama
düşman değiliz, siyaset bir yana ikimiz de bu ülkeyi yönetme isteği
ile yola çıktık, her seçimde halk beni seçti, gözüken
o ki 10 kere daha seçim olsa, dolar bin lira dahi olsa, bu millet yine beni
seçecek, seçecek, ama senin de ekibinin de tecrübe
ve yetenekleri var…
Hep ben seçilince sizin bu
yetenekler ziyan olacak, gel uzlaşalım!
Kürsülerden birbirimize söylediklerimize bakma, sen de ben
de bu ülkenin iyiliğini istiyoruz,
Gelin bir masa etrafında
toplanalım, Sayın Devlet Bahçeli Bey’de gelsin, sen de
topla son 5 yıl içerisinde kurulan tüm siyasi partilerin
Genel Başkanlarını sohbet edelim, görüş alışverişinde bulunalım,
millet bizi birlik ve beraberlik içerisinde görsün!
Kırıp dökmeden birbirimize
tavsiyelerimizi aktaralım, Partilerinizde görev yapan Milletvekillerinizden
alanları ile ilgili ihtiyaç varsa bakanlıklar müsteşarlıklar
talep edelim, faydalanalım!
Vatandaşlarımıza moral olsun,
dostlarımız sevinsin, düşmanlarımız
üzülsün! Dört nala geldiğimiz uzak Asya’dan Akdeniz’e bir
kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim! Dese!
***
Ya inanın bu küçücük adım var ya, şu zor günlerde
o kadar iyi gelir ki.
İnsanlarımız mutsuz, umutsuz,
gergin, parası olan da öyle olmayan da!
İşi gücü olan da böyle, olmayan da.
Toplumsal barışa acilen
ihtiyacımız var.
Lütfen
Allah rızası için, herkes kendi siyasetçilerini uyarsın, yazsın çizsin söylesin.
Toplumsal barış, evvela
siyasetçilerin barışmasından geçer, siyasetçilerin barışmasından geçer.
Onlar barışmadan yüzler gülmeyecek, en cesur
olanlar ilk adımı atsın.
Bize kürsülerden boğuk sesleri kızgın suratları ile bağıran nutuk
atanlarlar yerine, umut veren, sevgiye barışa kardeşliğe dostluğa, adalete, yoksullukla
savaşa, birlik ve beraberliğe çağıran güler
yüzlü siyasetçiler lazım.
Haberleri izleyemez olduk, lütfen şu ölümlü olduğumuz dünyada kalan ömrümüz ağız tadı ile geçsin.
Ekonomi idi, dış güçlerin müdahalesi idi,
işsizlik, kontrolsüz göç, kadın cinayetleri, ötekileşme, torpil, mülakat dini istismarı derken…
Artık bu böyle gitmez.
***
Müslüm Gürses hazretlerinin
de bir şarkısında dediği gibi!
Sev bütün insanları, say bütün insanları, kin gütme
unut gitsin, geçmişte olanları
Dürüst ol insancıl ol, düşün öbür dünyayı, rakiplerini bile, incitme sakın evlat
Şu canım memleketi siyasetçilerin
hırsları için heba etmeyelim, önce kendimizi sonra birbirimizi affedelim, amin.