Konudan Konuya (17)

100

Dinin lübbü / özü gitmiş, kışrı / kabuğu kalmış!

     Hayatımız, Batı’yı
bile şaşırtacak bir hâl almış!

 

     Mânâyı terkedip
sırf koşuluyor maddeye, son hızla.

     Ahlâk da neymiş
beyler! Yüz çevirdik ondan son nabızla.

                                  x

     Taşlaşmış taş
kafa,

     Bulamaz hiç safa!

 

     Olur olmaz karışan
lâfa;

     Değer mi hiç affa?

                                  x

     Okumak için
Yûnus’u, hep beraber;

     Girelim sıraya
hemen, birer birer.

 

     Olalım bu hususta,
gerçek bir er.

     Yaratılmışları
seviyorsak eğer.

 

     Çünkü çıkarıyor
bizi, Yaratan’ın önüne.

     Saygı duyuruyor,
yaratılmışların tümüne.

 

     Dağlar ile taşlar
ile Davud misali,

     Öpelim, evreni
kucaklayan mübarek eli.

 

     Deseler de bize,
bakın şu delilere!

     Yûnus tanış ediyor
bizi, nice gönüllere.

                                  x

     Arkadaşımı yorgun
ve uykusuz fakat, mütebessim / tebessüm eder bir hâlde buldum ve sormadan
edemedim:

     “Hayırdır seni
içten içe sevince gark eden husus nedir?”

     “Sorma dedi
arkadaşım ve devam etti: Dün gece, üç yüz sayfalık bir kitap okudum. Sadece
bilmediğim yepyeni bir kelime öğrendim ve çok sevindim. Yüzüme akseden
memnuniyetim ve yüzümdeki sevinç izleri bu yüzden!”

     Bu cevap benim:
”Bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum!” meal ve anlamındaki, Hz.
Ali’nin çok değerli sözünü daha iyi anlamamı sağladı.

                            
     x

     Ben, herkesin en
büyük hilekâr / hileci, aldatan ve aldatıcı olmasını istiyorum! Hayır hayır
yanlış okumadınız. Evet, ben hepimizin en büyük birer hilekâr olmamızı
istiyorum!

     “En büyük hile
nedir?” diye soracak olursanız dostlar derim ki:

     “En büyük hile,
hilesizliktir. Yani olduğun gibi görünmek, göründüğün gibi olmaktır.”

     İşte ancak bu
durumda, rahat yüzü görür. Rahatsız edilmeyiz. Kimse bizi “Söylerim! Açıklarım
ha!” diye tehdit ederek, pis işlerine âlet edemez. Yani başımızı ağrıtamaz.
Bize istediğini yaptırmaya kalkışamaz.

                                  x 

     Bazan zıt, zıddını
içine alır. Zaman olur zıt, zıddını saklarmış. Siyaset dilinde lâfız / söz,
mânânın zıddıdır. Adalet külâhını, zulüm başına geçirmiş; hamiyet / gayret
libasını / elbisesini, hıyanet ucuz giymiş. Cihad ve hem gazâya, bâgi / âsî
ismi takılmış. Hayvanî duyguların esîri olmaya, şeytanın boyunduruğu ve emri
altına girmeye, hürriyet namı / adı verilmiş. Zıtlar, birbirine benzer olmuş!
İsimler, suretler ve makamlar yer değiştirmiş, birbirinin yerini almış!

Önceki İçerikUçuşan Kelimeleriyle Hayatımız Ve Türkiye
Sonraki İçerikHemşerim Malaya’nın Neresindensin?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.