Uçuşan Kelimeleriyle Hayatımız Ve Türkiye

105

       Hiç düşündünüz mü?

       Ülkemizin gök kubbesinde her birimizin,
ülkemizin meramını anlatan milyarlarca kelime dolaşır!

       Kimimizin
derdini, kimimizin acısını, kimimizin sevinç dolu coşkusunu anlatır. Aslında o
kelimeler, o ülkede yaşananların da adıdır.

       Günün
ilk ışıklarıyla birlikte öncelikle aşağıdaki kelimeler yayılır ülkemizin her
yanına:

       ‘’Günaydın – Hayırlı İşler – İyi dersler
– Hoşça kal – İyi yolculuklar – Aloo – Merhaba – Seni şimdiden özledim  – Allahaısmarladık – Tabii – Hay, hay –
Öpüyorum – By, by – Hayvanların yemini verdin mi kızım? – Sütü sağdım ana – Bizim
köyde internet yok ki! – Babam çok fakir tablet alamaz ki! Bu yıl da mahsul elde
kaldı, ne edeceyik ki? ’’     

      Gün ilerledikçe kelimelerin ritmi de
değişir, günün ağırlaşan koşullarına uyum sağlar.

       Bu defa da;

       ‘’ Nasıl yani? – Olmaz öyle şey – Neden?
– Toplantı başladı, neden geç kaldın? Çok geç artık! – Çık dışarı – Hemen terk
et odayı! – Çok pahalı alamam! – Biraz indirim yapsanız olmaz mı? – Neee! –
Nerede? – Saatlerdir seni bekliyorum! – Çok acıktım, yemekteyim – Cep
telefonunu neden açmadın? –  Bugün aşı
olacağız unutma!- Bir kahve içelim mi? – Hayri Ağa bir tavla partisi yapalım
mı? – Bizim köyün minibüsü gelmedi daha! – Haydi kız, hayvanları topla gayrı
gün batıyor! ‘’  Kelimeleri, cümlecikleri
uçuşur her yanımızda…

         Ve akşamın gelmesiyle birlikte söylenen her
kelime, her cümlecik aslında bizi, bize anlatandır:

        ‘’Çok geç artık! – Neredesin sen bakayım? –
Gelirken, ekmek almayı unutma. – Yine geç kaldın! – Yemek hazır neredesin? –
Okuldan sonra buluşalım mı? – İş çıkışı mutlaka görüşelim. – Oh nihayet evde
olmak ne güzel! – Merhaba hayatım – Hoş geldin –  Günün nasıl geçti? – Sorma öylesine yoruldum
ki! – Babam hala tarlada ana – Hayvanları yemledim – Haydi, herkes sofraya – Of
yine mi patates anne? –  Hadi hanım
kahvemizi balkonda içelim ‘’

        Akşamın kasvetiyle sarmalanan günün son
saatlerine doğru giderken zaman;

       ‘’Of,
yarın ne çok iş var! – Haberler başladı mı? – Her gün sınav, sınav böyle hayat
mı olur ya? – Yarın alışverişe çıkacağım hayatım, kartta yeterli para var mı? –
Maaş çoktan bitti! Kartta para mı olur? – Bu ay ev kirasını da ödeyemedik! –
Çocuklara daha önlük, kırtasiye alınacak! – Bu akşam televizyonda ne var? – Yarınki
toplantıda patron ne açıklayacak acaba? – Yarınki buluşmamız için bu elbise çok
iyi –  Telefonun çalıyor açsana! – Kimden
geldi o mesaj? Bıktım artık bu hayattan? – Televizyonda dizim var benden bir
şey istemesene! –  Yeter artık saatlerdir
bilgisayarın başındasın – Ne çok yorulmuşum, şöyle bir uzanayım! – Koltukta
uyuklayacağına kalk git yatağına – İyi geceler aşkım – Tatlı rüyalar balım –
Dün gece çok horladın ‘’bey’’, bir doktora başvursana! – İyi geceler hanım sana
da – Be adam ağıldan sesler gelir bir baksan ya! ’’ Konuşulan kelimeler genelde
budur; bu cümleciklerle gün son bulur…

     Ya Türkiye’nin gündemini belirleyen
kelimeleri, cümlecikleri hiç düşündünüz mü? Onlar ki,  yaşam geleceğimize de yön verirler!

     O
kelimeleri, cümlecikleri sıralarken içlerinde kulağa hoş gelen, içimizi açan,
çevresine neşe saçan var mı onunla başlayayım diye çok araştırdım ama ne yazık
ki, bulamadım diyecektim ki!

      Dün ‘’Filenin Sultanlarından’’ kadın
voleybol takımımızdan yeni bir başarı haberi daha geldi: Avrupa üçüncüsü
olmuşlardı. Aşağıya sıralayacağım ülke gündeminin en güzel, kulağa en hoş gelen
ilk haberi buydu.

      İşte ülkemizi anlatan, yaşadığımız son
dönemde uçuşan o kelimeler paketinin öne çıkanları:

      ‘’ Pazarda dahi her şey ateş pahası! –
Mutfaklarda yangın var, et yılda bir defa yenir hale geldi – Enflasyon aldı
başını gidiyor! – Memur ve İşçi maaşlarında verilen zam enflasyon rakamının çok
altında kaldı! – İşsizlik giderek artıyor! – Ev kiraları aldı başını gidiyor! –
Ormanlarımızla birlikte ciğerlerimiz de yandı – Sel felaketinde onca kayıptan
ders alındı mı acaba? – Salgın rakamları korkutucu boyutta! – Hala aşı olmayan milyonlarca
insanımız var! – Aşı olmayanlar için bazı sınırlamalar getirildi! – Salgın her
gün yüzlerce can alıyor – Okullarda yüz yüze eğitim nihayet başlıyor –
Kırtasiye malzemeleri çok pahalı – 
Okullarda salgına karşı yeterli önlem alındı mı? – Teröre bir şehit daha
verdik – Köylünün alın teri ürünleri tarlada kaldı! – Dolar yeniden düşüşe
geçti – Suriyeli göçmenlerden sonra, bir de Afgan göçmenleri sorunu var! – Siyasilerin
söylemleri hep aynıydı: Kimine göre Türkiye son çeyrekte şahlanmış, Ağustos ayı
itibariyle enflasyon düşüşe geçecekti; kimine göreyse, ülkenin görüntüsü hiç de
iç açıcı değildi! – Dış ilişkilerimizde yaşanan önemli bir gelişme de yoktu! ‘’

       Şimdi hayatımızın uçuşan kelimeleriyle,
Türkiye’nin gündemini belirleyen kelimelerine bir bakalım:  İçlerinde içimizi açan, geleceğimize umut
saçan bir cümlecik, bir kelime var mı?

       Ülke gündeminde yaşananlar, bizlerin
hayatını o kadar çok etkiliyor ki! Konuştuğumuz cümlelerin içi, çevremizde
uçuşan kelimelerin çoğunluğu sıkıntı, keder ve acı dolu! Böylesine güzel bir
ülkede yaşamımızı belirleyen kelimeler, cümlecikler bunlar mı olmalı?

      Yoksa yaşam geleceğimizi belirleyen bizler;
etrafımızda uçuşan bu bol acılı, sıkıntı soslu kelimelere çok mu alıştık,
onlarsız yapamıyoruz artık!

      Ya
da umudun adını dahi unuttuk mu sanırsınız!

      Yok,
öyle bir şey… Bizim özlemimizde de, ülkemizin geleceğinde de yaşanacak daha çok
güzel günler var!

      Öyleyse hayatınıza yön veren, çevrenizde
uçuşan kelimelerin arasında umuda da, sevgiye de yer verin.  İnanınız umut ve sevgi; hem bizlere, hem de
ülkemize çok iyi gelecektir. 

Önceki İçerikYüz Yüze Eğitmin Önündeki Engeller
Sonraki İçerikKonudan Konuya (17)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.