24 Nisan 1915 Ermeni tehciri
olaylarından sonra dünyanın çeşitli devletlerinde davalar açılmasına rağmen her
defasında reddedilen asılsız Ermeni iddialarına karşı, ne hikmetse Türkiye de
her 24 Nisan yaklaştığında merakla acaba ABD ne diyecek endişesi yaşanır.
İsrail’le ilişkilerimizin iyi
olduğu dönemlerde ABD’deki Yahudi lobisi bir şekilde Ermeni iddialarının
senatodan geçmesine mâni olurdu, ancak bu defa gerek İsrail’le iyi ilişki
içinde olmayışımız gerekse ABD başkanı Biden’in eskiden beri Ermeni yanlısı
tutumundan Soykırım yalanı senatodan geçti.
ABD’nin aldığı bu kararın gerek
tarihçiler gerekse hukukçuların açıklamalarına göre hiçbir yaptırımı yok, hatta
arkanızda bıraktığınız kara lekeleriniz yoksa Tarihçi-Yazar Murat Bardakçı’nın
deyimiyle: “Nemizekadar Amerika” der
geçersiniz ancak, devlet büyüklerimizin kişisel endişeleri, milli
çıkarlarımızın önüne geçince esas problem orada başlıyor. Şahısların şahsi
kusurları, devletimiz adına uluslararası arenada tehdit unsuru oluşturuyor.
Yüzyıllar önce
gelip bu topraklara can veren, Türk-İslâm medeniyetinin mayasını çalıp vatan
yapan atalarımız, bugün bu toprağın ekmeğini yemiş bir kısım güruh tarafından
işgalci ve soykırımcı olarak suçlanıyor. Neymiş: “Rum, Süryani, Keldani, Kürt, Alevi ve Êzidîler” katliama uğramış,
vatanları işgal edilmiş.
Katliam,
Soykırım yapıldı dediklerinin arasına Alevileri de almaları yok mu tam bir
rezalet… tarih bilmezlik ve iftiradan ibaret. Bu iftiraları atanlar herhalde
Alevilerin Oğuz Boylarından, Türkoğlu Türk olduklarının farkında değiller.
Ermeniler,
Osmanlı hoşgörüsünün bir tezahürü olarak yıllardır “Milleti Sadıka” olarak tanımlanmış, Türk
askeri sınır boylarında cepheden cepheye savaşırken, onlar; Sarayda Paşa, Bab-ı
ali’de memur, İstanbul’un ticaret merkezi Kapalıçarşı’da sarraflık, Galata
Bankerlerinin arasında faizle para alıp para satıyorlardı.
Bu topraklarda
olmayan olayları olmuş gibi gösteren, tarihi olayları tamamen tersyüz eden
siyasi ve aydın geçinen ahmak değillerse bile yaptıkları hainlikleri sürekli
gündemde tutan birileri var. Karar
yazarı Ali Bayramoğlu: “Toplumsal
yüzleşme, bellek alıştırması, hatırlama, arınma derken, bugün ülkenin geldiği
yer bir kez daha kolektif ret ve öfke durağı…” diyor.
Bu Millet kiminle
ve daha kaçıncı defa yüzleşecek. İşgalci İngiliz, Fransız ve Rus bilim adamları
Osmanlıyı suçlu çıkarmak için tarihi belgeleri didik didik araştırdılar ve soykırım
suçu kabul edilecek tek bir belge olsun bulamadılar. Üstelik birçok vilayette
Ermeni çetecilerin yaptıkları katliamlarla karşılaştılar.
Timsal
Karabekir Hanımefendi babasından(Kâzım Karabekir) dinlediği şu hatırayı her
konuşmasında anlatır: “Erzurum’a
yaklaştık, uzaktan baktık, insanlar beni gülerek karşılıyor. Bir tuhaflık
vardı. Bu insanlar hiç kımıldamıyordu. Yakınlarına gidince gördük. Her biri
Ermeniler tarafından canlı canlı kazığa oturtulmuştu. Ölürken acıdan yüzleri
kasılmış, uzaktan gülüyor gibi görünüyorlardı. Allah benim gözlerimin
gördüklerini dünya gözüyle kimseye göstermesin” dedi.
Ermeniler,
1924 ben beri sürekli olayı Avrupa mahkemelerine taşıdılar başta AHİM olmak
üzere Almanya, Fransa, İspanyol mahkemeleri soykırım yalanını her defasında
reddettiler. Daha bundan alâ yüzleşme mi olur?
Biran için bu
hezeyanların var olduğunu farz edelim. Eğer böyle bir soykırım yapıldıysa bu
Ermeniler 1921 de Gümrü ve Kars anlaşmalarının altına o imzaları nasıl attılar?
Ali Bayramoğlu
aynı yazısında: “Bu topraklarda,
cumhuriyetin vatandaşı olan Ermeniler var. Süryaniler var. 1915’in soykırım
olarak niteleyenler var. Yaşananların hatırlanmasını, konuşulmasını isteyenler
var. Ermeni mallarının nereye, kime gittiğini merak edenler var. Amnezinin bu
ülkenin kurucu ideolojisi olduğunu düşünenler var. Hem de hatırı sayılır
miktarda var…”
Bu sözler gibi
ağır hezeyanlar yumurtlayan kişiler, tarihi bilgilerinin olmadığı gibi
emperyalist ülkelerin maşalığını yaptıklarının farkında değil midir?
Yıllarca
Osmanlı imparatorluğunun himayesinde yaşayan, fırsat bulduklarında Ruslarla
birlik olup Türk askerini arkadan vuran, savunmasız Türk köylerini yaşlı,
kadın, çocuk demeden vahşetle öldüren çetelere karşı Sadrazam Talat Paşa tehcir
yapmayıp ta ne yapacaktı? Kaldı ki tehcir kararı Talat Paşanın şahsi kararı
değil, hükümet üyelerinin aldığı ortak kararı uygulamıştır.
Ali Bayramoğlu,
Diyarbakır milletvekili HDP’li Garo Paylan’ın: 106 yıl sonra, soykırımın mimarı Talat Paşa isimli caddelerde
yürüyoruz. Talat Paşa isimli okullarda çocuklarımızı okutuyoruz. Almanya’da
bugün Hitler isimli caddeler olsaydı, Hitler isimli okullarda çocuklar okusaydı
nasıl bir Almanya olacaksa, öyle bir Türkiye’de yaşıyoruz”
Ali
Bayramoğlu’nun hırsını, 1915
olaylarından sonra Ermeni katillerinin yurtdışında katlettikleri Talat Paşa ve yüzlerce
hariciyelerimiz kesmemiş olacak ki Garo Paylan’a verdiği cevapla Milletvekili
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ı, hedef tahtasına oturtuyor.
Sağlıklı
kalın.