Avuntu

90

 

Avuntu ne biliyor musunuz
Gökyüzünde salınan bir uçurtma ipi
Kıyıyı döven içi boş bir kayık
Uçma ihtimali olan, yaralı bir kuş gibi

 

Kanmak nedir biliyor musunuz
Hani çöle düşmüşsünüz
Su ya hasret kalmışsınız da
Mataranızdaki bir damla suya razı gelmek gibi

 

Ayrılık nedir biliyor musunuz
Hani çat çat bir kış ayazında kalmışsınız da 
Küçük bir çıra ateşinde parmaklarınızı ısıtırken
Yanlışlıkla elinizi yakmışsınız gibi

 

Beklemek nedir biliyor musunuz
Hani yüksek bir dağa tırmanmışsınız da
Avazınız çıktığı kadar bağırmışsınız
Sesiniz size hiç geri dönmeyecekmiş gibi

 

Şiir nedir biliyor musunuz
Hani bir deniz ortasında açmışsınız yelkenleri
Martılarla, dalgalarla sohbet ederken
Bir balığın kuyruğundan size sıçrayan su gibi

 

Keder nedir biliyor musunuz
Hani uzatmışsınız elinizi sarı sarı buğday başaklarına

Ekmeği, açlığı, yokluğu, değirmeni konuşurken
Boğazınıza düğümlenen kelimeleri yutkunmak gibi

 

Yağmur nedir biliyor musunuz
Hani bulutlar indirirken gözyaşlarını yere
Şiirden, kaderden, kederden söz edip 
Bir bardak şekersiz çayı yudumlar gibi

 

Yetimlik ne biliyor musun
Alamadığın pamuklu şeker, giyemediğin kırmızı elbise
Alamadığın kitap, yazamadığın defter, tutamadığın kalem
Rüzgara yenik, boyun büken kır papatyası gibi

 

Ölüm ne biliyor musunuz
Soğuk bir taş, üstü çiçekle bezenmiş toprak
Adı çoktan konmuş, iç acıtan bir veda, bir sela
Geride ne bıraktığını bilmeyen yorgun bir yolcu gibi