Klâsik Türk Musikisi,
Yâd ettirir insana; nedir eskisi.
Alır hâlden, uçurur maziye.
Ansızın en kuytu köşelere;
Verir insana, ince bir sızı.
Parlar o anda, gönül yıldızı.
Yıllar sıralanır, göstermek için kendini…
Duyurur; bilinmez sırların, yükselen sesini.
İnsan olur artık, bir tamburun ses telleri.
Çırpınır durur boşlukta, yorgun elleri.
Ah o sıkıntılı seneler…
Ne güzel günlermiş meğer;
Kalmış güzel tarafı,
Çünkü geçmiş ahı.
Hüzün yağmuruna tutuyor,
İnsan denen şahı.
Ah o güzelim, çocukluk yıllarım…
Ah o şirin, gençlik rüzgârım!
Sizi ben, hep böyle;
Melûl mahzun anarım!
Çalarken derinden derine,
Klâsik Türk Musikisi;
Neler düşürmez ki tuzağına, gönül kafesi…
“Bir dokun, bin ah dinle;
Kâse-i fağfurdan!”
Dediği gibi şairin:
Neler kopmaz ki,
Gönül yurdundan…
Çalarken, aheste aheste…
Klâsik Türk Musikisi,
Canlanır gözde; Osmanlı Türkünün,
Eşsiz mavisi,
Mavi camisi,
Sultanahmed’in; altın sesi,
Ezan-ı Muhammedîsi…
Klâsik Türk Musikisi,
Dinlerken insan;
Dinlendirir insanı, o hoş Sada…
İster dinlemek, bir daha.
Çünkü o: Eser-i deha!
Dehâ eseri!
Çünkü Türkiye’nin, odur sultanı.
Klâsik Türk Musikisi;
Osmanlı Türkünün,
Gönül sesi.
Klâsik Türk Musikisi;
Osmanlı Türkünün,
Sönmez nefesi.