Asıl Lezzet Değil Cennet (7)

106

Mâna

Mânevî tartıdır sanki

Nasıl ki

Maddî şeylerin miktar ve değeri

Tartıyla anlaşılır, metreyle ölçülür, litreyle bilinir

Kıymet kazanır, bedeli belirlenir, fiyatı ödenir

Anlamak, fehmetmek, idrak de

Bir tartıdır, bir ölçektir

Ama

Manevî bir tartı, manevî bir ölçek

Tartı  ve kilo olmaksızın satış yapılablir mi?

Metresiz kumaş satılabilir mi?

Litresiz benzin verilebilir mi?

X

İşte bunlar gibi manevî tartı sayılan anlama, fehim ve idrak olmayınca; madde ve eşya mânen tartılmamış demektir. Yani mânen satın alınmamış sayılır.

Beyin, zihin ve dimağda yerli yerine konmamıştır henüz. Mânen sahiplenilmemiştir hâlâ. Mânen  kullanılacak durumda değildir daha.

Madde ve şeylerin mânen satın alınması, mâna denilen ücreti ödemekle kabil. Çünkü ancak anlaşılan, fehmedilen, idrak edilen şeyin; mânen ücreti ödenmiştir.

O artık bize ait sayılır. Üstelik kullandıkça artan bir keyfiyete de sahiptir. Çünkü para harcadıkça biter. Manevî para demek olan fehmedilen, idrak edilen bilgi ise, aksine harcamakla yani anlatmakla, başkalarına aktarmakla artar.

Mâkûsen mütenasip. Yani böylece ters orantılı bir içerik de arzeder.

X

İnanmak, bir bakıma okumak ihtiyacı; insanla beraber doğmuştur. İnsanla yaşayıp gidecektir. Ebedülâbâd’da devam edecektir. Sonu gelmeyecek bir hâldir. Hep yolda oluştur.

Çünkü bu, insanın fıtratına, yaratılışına konmuştur.

Çünkü bu, insanın yaratılış hamuruna ve mayasına derc edilmiştir.

Evet inanmak demek, varlıktaki hikmetin farkına varmak demektir.

İnanmak demek; şeylerdeki sırrın ayırdına varmaktır. Kısaca inanmak görmektir. Baktığı şeyin farkına varıştır. Dahası gördüklerinin sırrına vâkıf oluştur. Var oluş hikmet ve gayelerini anlamak ve idraktir.

Varlıktan anlam çıkarmaktır. Şeylerden mâna denen kâm almaktır. Her maddenin mânasından haber verdiğini sezmek, bu çeşit bir anlam ve fehme kavuşmaktır.

X

“Düşünüyorum o halde varım.” diyen Dekart doğru söylemiştir. Varlığını düşünmekle irtibatlamış, böyle bir bağlantı kurmuştur. Bir bakıma varlığının mânasını anlamak istemiştir.

Anlamak için düşünce yoluna düşmüştür. İnce uzun bir yolun yolcusu olmuştur. Ancak böyle bir yolcu oluşundan dolayı varlığının varlığını var bilmiştir.

Bu demektir ki, insan düşünmüyorsa yok hükmündedir.

Bu demektir ki insan düşünürse eğer insandır.

Çünkü yaratılış gerekçesi budur.

Düşünmeyen insan anlamıyor demektir. Anlamayan insan ise sîreten yâni iç yapısı, ahlâk yönüyle değil; sûreten / şekil bakımından insandır. Yani insanlık mânasını göstermiyor. Sadece şeklen insan görüntüsü veriyor.

Oysa ondan istenen, insan olan insan olmaktır. Maddesini; mânasına köprü kılmaktır.

“Vücudunu, mûcidine feda etmektir.”

 

 

Önceki İçerikTârihten ve GÜNÜMÜZDEN TÜRK DÜNYASI ESİNTİLERİ – 89 Lozan Barış Anlaşması
Sonraki İçerikAsıl Lezzet Değil Cennet (8)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.