Bugün iki konudan bahsedip Türk Milleti’nin içine düştüğü durumu özetlemek istiyorum.
Ahmet Necdet SEZER, 167.4 milyon TL’yi 7 yıllık görev süresince harcadı.
Abdullah GÜL, 722.3 milyon TL’yi 7 yıllık görev süresince harcadı.
Recep Tayyip ERDOĞAN göreve gelir gelmez harcama yetkisi yüzde yüz artırıldı ve son dakika önergesi ile de bütçenin binde beşine denk gelen 2.3 milyar TL harcama yetkisi verildi ve 16 ayda harcama yetkisi 2.8 milyar TL oldu.
Basına yansıyan bu bilgiler ışığında, insanımızın neyi, nasıl düşünmesi, değerlendirmesi gerekir?
Her şeyden önce Dinimizde, İsraf Haramdır.
Dinî değerler ışığında bakarsak, 16 aylık olağanüstü harcama yetkisini hangi ölçülere sığdıracağız?
Ekonomik ölçüler ışığında bakarsak, borç batağına sürüklenmiş, dövizin olağanüstü yükselişini önleyemeyen, yediği ekmeği bile borçlanan ve bugün, dünyanın en kırılgan ülkesi haline gelmiş ülkemizde, bu harcama yetkisini hangi ölçülere sığdıracağız?
İnsanî değerler açısından bakarsak, asgarî ücretin 1000 TL olduğu, işsizliğin zirve yaptığı, insanların çöpten yiyecek aradığı, insanımızın borç ödeme imkânının yüzde elli azaldığı, iş hayatının durma noktasına geldiğiböyle bir dönemde, bu harcama yetkisini hangi ölçülere sığdıracağız?
Bu harcama ve israf ne için? Bu para ile ne yapılmaktadır? Bu para nereye harcanmaktadır?
Bu sorular bir sır olarak mı kalacaktır?
Eğer, bu konu da bazılarının gözünü açmasını sağlayamayacaksa, ne yapalım, onlar da kör kalsın!
Bir de şu Türk Bayrağı meselesine değinelim.
17 Eylül 2015 Perşembe günü, TOBB önderliğinde Türkiye’nin bazı büyük Sivil Toplum Kuruluşları, Türk Bayrağı ile yürüyüş yaparak terörü lanetleyecekler.
Beyanatlarında, aslında Türk Milleti için yürüyüş yaptıklarını söylemeleri gerekirken, herhangi bir ayırım yapmamalarına rağmen, sadece, Türk Bayrağı ile yürümeleri Pkk’nın siyasî kanadının başı olan Selahattin DEMİRTAŞ’ı çok rahatsız etmiş.
Çok ilginç değil mi?
Seçimden önce, birkaç tane Türk Bayrağı ile miting yaparken, bu nasıl oluyor diye soranlara, bu bayrak bizim de bayrağımız diyen kişi, bugün, Türk Bayrağı taşıyanların bölücülük, ayrımcılık yaptığını söylemektedir.
Anadolu Türklüğü, çok zor bir dönemeçten geçmektedir.
Kırk katır mı, kırk satır mı dayatması tam da budur.
Bir tarafa dönüyorsun, israflarla, kandırılmalarla, yolsuzluklarla, yalanlarla, korkutmalarla, dayatmalarla, aldatmalarla, hakaretlerle zorla yürütülmeye çalışılan bir düzen, bir tarafa dönüyorsun, hem öldürüp, şehit edip, hem de barış isteyen bir düzen.
Türk milleti için, 1918 yılının Millî Mücadele, Millî Müdafaa şartları yeniden oluşmuştur.
Yani, Anadolu Türklüğü için, meşru müdafaa hakkı doğmuştur.