Terör örgütü ve siyasi uzantılarınca çözüm süreci adı altında iktidara verilen 10 maddelik talimatın hemen hemen her maddesinde demokratik kelimesi geçiyor. Ayırım yapmadan binlerce vatandaşımızın katili olan kanlı terör örgütü ve başındaki baş katil maalesef bazılarına demokratikleşmede rehber oluyor! Barış elçisi hatta barış güvercini rolüne soyunuyor. Bu suçlu ve mahkûmdan ilham alan bazı bakanlarımız ve bakmayanlarımız var. Silahlarını bırakmamış terör örgütüyle görüşenler, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmeyen ve onun uzantısı olan malûm partiyi aracı ve postacı olarak kullananlar, maalesef kullanıldıklarının farkında değillerdir.
Dış kaynaklı Türkiye projesine “yeni” sıfatını takanlar yavaş yavaş ve hazmettire hazmettire “ara rejim” veya “tarihi mola” olarak gördükleri 1923 sonrasını, milli devlet ve cumhuriyeti adeta tasfiye operasyonunu sürdürüyorlar. Bu yeni Türkiye bilmecesini sözde çözüm süreci gibi topluma birden kabul ettiremeyeceklerini bilenler; damardan ilacı ölçülü veriyorlar. Türkiye artık Cumhuriyeti dışlayarak, milli kimliksiz, ulus-devlet olmaktan uzaklaşmış, çok ortaklı, egemenliği paylaştırılmış ve Türk Devleti olmaktan çıkmış hale dönüştürülmektedir. Yeni anayasa da bu yeni Türkiye tuzağına bir merdiven olacaktır. Almanya’da, Fransa’da ve birçok ülkede etnik çağrışım yaptığı iddiası ile anayasalardan çıkarılması düşünülmeyen milli kimlik, sadece Türkiye’de ayırımcılık sayılmaktadır.
Demokratikleşme özgürlük gibi kavramların istismar edilerek etnik ırkçılığa yol yapılması gülünç, üzücü ve düşündürücüdür. Anayasanın eşitlik ifade edilen maddeleri, milli birlik ve bütünlük, millet gerçeği dışlanarak birilerine imtiyazlar sağlanması demokrasi ile çelişir. Aslında bu demokrasi ve demokratik kelimelerinin başlarına gelmedik kalmamıştır. Kanlı terör örgütünün başı bile 10 maddelik teklifleri arasından demokratik güvenlikten yani teröre güvenlik sağlanmasından bahsediyor.
Ülkenin içine sürüklendiği kargaşa ortamında sürekli bir kavram tartışılıyor: Eritme (Asimilasyon). Eritme, azınlık grubunun ana grupla sosyal mesafeye dayanan özelliklerinin ve hayat tarzının hâkim (dominant) gruba uydurulması sürecidir. Asimilasyonda kültürel baskı ve zorlama aranır. Asimilasyon, azınlıkta kalan grubun değer hükümlerinin ve davranış şekillerinin çoğunluk gruba veya ev sahibi (host culture) kültüre zorla benzetilmesi, çoğunluk kültürü içinde emilmesi, eritilmesidir.[1] Asimilasyon; farklı dil, din, örf ve âdete yani tamamen farklı kültüre sahip sosyal gruplar arasında söz konusu olabilir.
Asimilasyonla birlikte kullanılan, aralarındaki fark anlaşılamayan bir kavram da uyum (accommodation) ve kültürel etkileşimdir (cultural interaction). Uyum, birbirlerinden farklı kültür veya kültürler söz konusu olduğu takdirde, sosyal ve kültürel bir süreç içinde baskı unsuru kullanılmadan bir nevi kültürleştirmedir. Milletleşme sürecini asimilasyon olarak anlayan görüşün sosyolojik bilgi ve birikimi eksiktir. Bu anlayış etnik ırkçılığa dayandığı için zaten milletleşmeyi kabul etmemekte Anadolu’da Türk’ü ve Türk kültürünün hâkim kültür olma özelliğini benimseyememektedir. Terör örgütü ile yapılan müzakerelerde asıl yanlış; milletleşme sürecinden vazgeçip ırkçılığa verilen tavizdir. Bunu hiçbir ciddi ülke yapmaz.
Bazıları o kadar Türk düşmanlığına soyunmuştur ki, Türk medeniyet ve tarihini inkâr edebilmektedirler. Herhalde, Çin Seddi’ni Çinliler Türklere karşı değil de Hollandalı, Fransız veya Belçikalılara karşı yapmaya mecbur kalmışlardır!