8 Mart Değil, 20 Mart Türk Kadınının Günü

100

At üstünde doğup at üstünde ölen savaş meydanlarının yadigârı kınalı eller. Son yaşanan asırdan, yaşadığınız çağlara inerek otağınıza konuk olmak istedim. Sizleri kıskandığım gün yüzü gibi aşikâr.

Ey şanlı tarihimin baş tacı; onur haysiyet şeref timsali Türk kadını! Toplumu doğuran ve yoğuran, evdeşini devletin bekasına mücadelesiz teslim eden, atam Metehan’ın kutlu sevdası anam, hürmetten kutlu elini öpmeye geldim. Bilirim ki kadınlar günü diye bir günün yoktur senin. Sizsiz geçen asırlara yemin olsun ki böylesi bir gün lügatimde hiç yer almadı almayacak.

Çadırınızı topladığınız vakitten bu yana Mart ayı gelende bir sızı düşer yüreğime. Dünyanın her bir karışında aynı coşku yaşanırken bir başka dağlanır yaralarım.  Büyük şirketlerden, büyük sivil toplum örgütlerine dek bütün kurumlar tebrik mesajları yayımlarlar. Ölüsünün de dirisinin de üzerinden kar amacı güdülen Dünya Kadınlar Günü niyetine süslenir en kuytu köşelerdeki iş yerleri bile.  Kutlu olsun demeyi ne kadar isterdim. Ama Irak’ta, Bosna’da ve dünyanın birçok yerinde cinsel istismara uğramış kadınlar sözcükleri boğazıma tıkarlar. Medeni dünyaya bakarım. Önce kadının hakkını elinden alıp, sonra birkaç demet çiçekle hak yükleyen dünyaya!

Haykırmak gelir içimden… Ey koca dünya! Üç beş yıl önce, Irak’ta yaşananları görmezden gelen dünya! Doksanlı yılların başında karnından bebesi Hocalı’da canlı canlı yarılarak çıkarılan dünya! Bosna’da kadınları kamplara toplayarak en önemli mensubiyetlerine namuslarına göz diken dünya! Kutladığın günün kutlu mudur?

Holdingleşen dünyada holdingleşen patronların icraatı kermeslerle Vakko örtülü bayanlar türedi kollarını kaldırıp Gazze savunucuları olarak. Lüks ciplerinin pencerelerinden görülmeyecek kadar ıraktı, IRAK! Bal tutan parmaklarına armağan olarak sunuldu plaketler. İffetleri örtüleri adına el ele vererek boğaza kadar uzanan zincirin halkaları gözden kayboldu yıllardır. Çiğnenen bir milyon kadının namusu zincirin halkaları olamadı yaşanan dünyada.

Secde aydınlığındaki ay yüzlü sultanlarım;  Sıratı dünya üzerinde yürüyenlerim;Farklı düşünenlerin yüzlerce binlerce günü olsun kendilerini avutmaktan öteye gitmedikleri dünyalarında. Benim önce sömüren sonra hak verenlerle aynı anda kutladığım bir günüm olmasın varsın. Eğer ki bir gün kutlamam gerekiyorsa; bundan böyle benim günüm 20 Mart 1930″ da Türk kadınına dünyanın en büyük lideri tarafından sunulan seçme ve seçilme hakkının veriliş günüdür.

Türk kadınını tarihi mirasına sahip çıkmaya beklerken büyük ATATÜRK’ün elmas sözlerine emanet ediyorum:

“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.”