“Yalanlarını Muşi Dayı..”

65

Ben 70 doğumluyum. Hesapta Coniler 1969‘da Ay’a çıkmış, bir de bayrak dikmiş. Armstrong Efendi de demişmiş: “Bu benim için küçük, insanlık içinse büyük bir adım.”

Pek güzel de uzay aracı Ay‘ımızın neresine, nasıl inmiş? Ay‘da hazır tesis mi varmış? Hadi indi diyelim, Ay‘ın Dünya gezegeninden daha düşük olan yerçekimini nasıl aşmışlar? Hadi aştılar diyelim, Ay‘ın tabanından hangi kaldıraçla o külüstür geminiz havalanacak? Cap Caneveral Üssü‘ndeki fırlatma rampasını katlayıp da astronot efendilerin cebine mi koydunuz? Madem Jetgiller gibi istediği gezegene çivileme inen ve zıplama usulü kalkan gemi yapmışsınız, uzayı da fethetseydiniz ya.

Ben oldum 40 yaşında. Maşallah 41 senedir insan Ay‘a bir daha ayak basmaz mı? Niye Ay‘a küstünüz kardeşim? 69‘da televizyonlar siyah – beyaz tek kanalı zor gösteriyordu, şimdi şehirlerarası otobüslerde neredeyse her koltukta bilgisayarlı TV‘ler var. Teknolojinin baş döndüren hızına göre şimdi Ay’da koloniler kurmanız ve New York – Ay arasında Uzay Otobüsü işletmeniz gerekiyordu. Hatta birkaç nükleer başlığı da uzaya çoktan taşımalıydınız. Zenci kardeşlerimizi de Ay‘a biletçi, bekçi ve hamal olarak sigortasız çalıştırırdınız.

Siz Amerikalılar, Ay’ı 53. eyalet yapar, bol yıldızlı bayrağınıza bir de hilâl eklerdiniz. Mars‘a Michael Jackson‘u göndertir, adını ölmeden Kızıl Gezegen‘inin münasip bir tarafına pirinç levhayla çaktırırdınız.

Yok Yıldız Savaşlarıymış, yok küresel insan tipiymiş.. Çocuk reklâmları gibi; ortada fol yok, yumurta yok ama bol efektle ve yüksek volümle ahaliyi ‘bi koşu‘ marketlere alışverişe koşturursunuz. Hemi de eyersiz ve koşum takımsız..

Hep Yahudi zekâsı, hep ticarî mantık.. Ve pazarlama, ve satış, ve kamuflaj, ve yalan-dolan.. Ama helâl olsun. Bizim Hz. Ali cenkleriyle büyümüş, Hz. Hamza kahramanlığını dinlemiş, Osmanlı‘nın 1’e 3 / 1’e 5 zaferleriyle ilk Millî Güvenlik eğitimini almış mücahit Müslümanlarımızın bile diz bağlarını gevşettiniz ya.. Venezüellalılar, Amerika tehdidini ciddiye bile almıyor, İranlılarsa dalga geçiyor.

Mazisi kahramanlıklarla dolu Türk Milleti ise ‘Amarika‘ dendiğinde ya Cennet tasavvuru ya Cehennem tasvirinde bulunuyor. Her ikisinde de halk etme yetisine izafe var. Sanırsın Allah değil de – hâşâ – Kâinat‘ın yaratışında Amerikakünfeyekûn‘un İngilâzcasını söylemiş. Sanırsın Amerika zâtî ve subûtî sıfatların tamamını hâvi.

Allah’tan korkanların lâfta, Amerika’dan korkanlarınsa icraatta arttığı şu mavi dünyamızda Âdemoğlu bindiği dalı kesmeyi istikrarla sürdürmekte. ‘Kral çıplak‘ diyecek çocuklar Barbie‘yle, Bakugan‘la meşgul oldukları için büyüklerden de bir numara bekliyoruz.

Sanal dünyanın şampiyonu sanal iktidar.. Kolu herşeye yetişen, herkesi dinleyen, heryerde hazır ve nâzır havalarında.. Biz de yedik. Üstüne nükleer korkuları, istihbarat fobilerimizi de ekledik. “Ne iş olsa yaparım ABD’i ayağıyla iki figüranlık, bir sülfe geçinip gidiyoruz.

Aslında ben bu yazıyı bizim Yuvacık‘ta kahve işleten meşhur Muşi Dayı‘yı anmak için yazmıştım. Yine dağıtmışım. Bir koşu toparlayayım da entel terbiyemize halel gelmesin.

“Yalanlarını sevdiğimin Süper Güç’ü…”