Terör olaylarındaki büyük artışın sebebini dışarıda aramayalım. Kendi çelişkilerimizi ve gaflet örneklerimizi görelim. Siyasi iktidar terördeki artış karşısında herhalde hakem değildi. Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesinden yapılan açıklamaya göre; 1994’de bölgede 3300, 1995’de 1436, 1996’da 1512, 1997’de 919, 1998’de 589, 1999’da 488, 2000’de ise 18 terör olayının yaşandığı ortaya çıkıyor. Peki bugün bu noktaya nasıl ve neden geldik? Siyasi irade bu sorumluluğun dışında mı? Şehit sayılarımız da bu artışa paralel olarak dikkat çekiyor. 2000 ve 2003’de 22 ve 21 olan şehit sayısı 2010’un ilk 6 ayında 134’e çıkıyor.
2002’den beri asla hoşgörülemeyecek öyle yanlışlar yapılıp terör tahrik edildi ve demokratikleşme oyunu altında örgüt ve siyasi yandaşları öyle şımartıldı ki; bugünkü sonuçtan başka bir şey zaten ortaya çıkamazdı. İspanya’da terör örgütü ile bağlantılı partiler kapatılıyor. Teröre bulaşmış olanlara demokratik hak zaten verilemez deniyor ve yargılanıyorlar. Bizde ise bazı belediye başkanları derebeyi edası ile devlete kafa tutabiliyor, yasaları ve anayasayı çiğneyebiliyor ama demokratikleşme adına görevden alınamıyor. Arkanızda yabancıların desteği varsa; sırtınız sürekli sıvazlanıyor.
Türkiye’de terörün hızlandırılması ve terörle ablukaya alınarak ülkenin bunaltılması, umutsuzluğun yayılması ve tavizlere zorlanması, herhalde bazı siyasilerin işine de geliyor. Anayasayı değiştirirken ve ülkenin güvenlik kuvvetleri ile mücadele ederken bunlar malzeme olarak kullanılıyor. Demokrasi, asker vesayeti altında diye hedef şaşırtanlar, küresel gücün ve Brüksel’in vesayeti altındaki bir Türkiye’yi atlıyorlar. “Gerekirse terörist başının yol haritasından istifade edebiliriz” diyen bu ülkenin başbakan yardımcısı değil miydi? Ergenekon adı takılan Ümraniye Davası dolayısıyla kozmik odalara girilip devlet deşifre edilmedi mi? Erzincan’daki Ergenekon Davasının duruşmalarında başta terör örgütü olmak üzere diğer örgütlere karşı kullanılan 329 muhbirin kimlik, telefon bilgileri, açık adresleri hatta otomobil plakaları klasörlere girip örgüt yandaşlarının eline geçmedi mi? İstihbarat eksikliğinden neden şikayetçi oluyorsunuz? Bu konuda müttefikimize güvenmek ve bel bağlamak büyük bir gaflet değil mi? Türk Milletine mensubiyet duygusu yerine; etnik ufalanmayı öne çıkaran anlayış terörle nasıl mücadele edebilir? Örgütün isteklerinden bir kısmını yerine getiren bir anlayışın terörden şikayetçi olmaya hakkı var mı? Irkçı bölücü terör örgütünü Barzani’den nasıl ayrı düşünebilirsiniz?
Yabancıları suçlamayalım. “Efendim ne iade ediyorlar; ne de yargılıyorlar; ama kaçmalarına göz yumuyorlar” şeklinde Sayın Cemil Çiçek’in aslında haklı tepkisini anlamak da zordur. Siz örgüte doğrudan veya dolaylı hoşgörü gösterirseniz; Habur’da hukuk rezaletine ve örgütü muhatap alma yanlışına ortam hazırlarsanız sözde dost ve müttefiklerimizden ne beklersiniz?
Yapılması gerekenler meçhul değildir. Siz siyasi iradeden bahsedin. Demokrasiyi küresel gücün vesayeti altına sokarsanız; yabancı etkilere göre yönlendirilirseniz; yasaları, anayasa değişikliklerini işbirlikçilerle beraber pazarlarsanız; bırakın terörü hiçbir konuda başarı sağlayamazsınız.
Irak’ın Kuzey’ini kalkındırmak ve bazı menfaatler uğruna oraya heyet üzerine heyet gidiyor. Erbil’e Avcılar’daki “Tatilya”yı gönderdik. Kerkük yerine Erbil‘de konsolosluk açtık. Peki, bunun karşılığında Türkiye ne elde ediyor? Karakol baskınları, mayınlar ve şehitler…
Türkiye’yi kendilerine çok büyük ve fazla gören, mirasyedi tavırlı bazı iş adamları ihanet kokan teklifler ileri sürebiliyorlar. Genel aftan Anayasanın iki ve üç milletli ve dilli yapılmasına, katil başının muhatap alınmasına, bölgesel özerklik ve bazı belediyelere egemenlik devrine, askerin silah bırakmasına, bir bilmece görüntülü açılımın hızlandırılmasına kadar fikir maskaralıkları ortada dolaşıyor. Bazıları ile aynı ülkenin vatandaşı olmaktan utanç duyuyoruz.
Bunlar olurken devletin TRT’si tarafsızlığı oynuyor. Hayatının bağışlanması için terörist başını nasıl pazarlık yaptığı ekranlara tekrar getirilmiyor. Devletin TRT’si ve kurumları devlete karşı yöneltilmiş bir psikolojik harekâta karşı psikolojik savaş veremiyor. Terörist başı enterne edilemiyor; ama şehit aileleri kolay kontrol altına alınıyor.