Tam Demokratik Seçim Sistemi

102

Bilinen fıkradır:

1950 Seçimleri’nde oyunu kullandıktan sonra, köylü seçmen bir an duraklar ve sandık başkanına döner:

– Bey pusulamı geri istiyorum.

– Geri verilmez, niçin istiyorsun?

– Adres yazacağım

– Adres yazılır mı be adam!…

– ‘Geçen seçimde’ adresi yazmadık da oylar başka partiye gitti de…

* * *

7 Haziran’da bir genel seçim atlattık. O veya bu partiden ziyade hiç kimse seçimin galibi olarak çıkamadı. Ama bütün bir ülke kaybetti.

Diğer yandan şu da bir gerçekti ki; % 41 oy alan bir parti dahi tek başına iktidar olacak milletvekili sayısına ulaşamamış oldu. Oysa daha önce bu ülkede % 35 ile hem de açık ara sandalye sayısı ile pek çok hükümet kurulmuştu.

Öyleyse şu bir gerçektir ki; mevcut seçim sistemimizde ciddi bir sorun var demektir…

Bunu incelemeye başlamadan önce bir bilgiyi daha siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum:

Eğer İstanbul ya da Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerimizden birinde yaşıyorsanız ne yazık ki oyu daha az değerli vatandaş oluyorsunuz. Ama buna karşın Hakkâri veya Burdur gibi az nüfuslu bir ilimizde yaşıyorsanız oyunuz İstanbul’daki bir seçmene göre en az 5 – 6 kat daha fazla etkiye sahip!

Nasıl mı?

Türkiye’deki seçmen sayısı: 53 milyon 765 bin,

Yurt dışından seçmen sayısı ise: 2 milyon 868 bin

Toplam 56 milyon 633 bin seçmen ve 550 milletvekili koltuğumuz var.

56.633.000 / 550 = 102.969 ortalama ile milletvekili başına düşen seçmen sayısı çıkıyor.

Buna göre, basit bir aritmetik hesapla her bir milletvekilimizin 102.969 oyla seçilmesi gerekir, değil mi?

Ama bu basit hesaba rağmen İzmir’de bir kişinin milletvekili çıkabilmesi için 155.967 oy gerekirken, Tunceli’de 27 bin oy alan kişi milletvekili olabiliyor. Ve 1 Kasım’da da muhtemelen böyle olacak.

Ya da İstanbul 2 numaralı seçim çevresinde 164 bin oy alan kişi ancak milletvekili olabilirken Hakkâri’de ise 40 bin oy alan kişi milletvekili olabilecek.

Elbette hesaplar bu kadar basit değil, kat sayılar, barajlar vb. pek çok öğe var. Ama gerçek sonuç bu… 4 İstanbullu bir Hakkârili oy gücüne ancak ulaşabiliyor.

Bu da temsilde adalet ilkesinin resmen gaspı anlamına geliyor. Eğer 550 milletvekili çıkacak ise bu durumda her milletvekilinin ortalama 103 bin oy alması gerekir ki adalet olsun.

Diğer yandan mevcut sistemde nüfusu az olan bazı vilayetlerimizde terör örgütü halkın üzerinde baskı oluşturarak 27 bin oyla bir milletvekili çıkarırken, İstanbul, İzmir veya Bursa gibi şehirlerde 150 – 160 bin oyla ancak bir milletvekili seçilebilmekte. Bu ise Mecliste Milletimizin iradesinin aslında temsil edilip edilmediği gerçeğini sorgulamaya neden olmakta!

Yani; Bir Tuncelili ya da Batmanlı vatandaşımızın oyu 6 İstanbullu’nun oyuna eşit oluyor. Böyle bir durumda temsilde adaletten kim nasıl bahsedebilir?

Ya da çıkan sonuç gerçekten Türk Milleti’nin iradesi midir?

Eğer mecliste dirlik, düzen ve güçlü hükümetler istiyorsak öncelikle, seçim sistemindeki bu yanlışa çok hızlı bir şekilde son verilmesi gereklidir.

Aksi halde yüce meclis, küçük bir bölgenin ve grubun çoğunluğa tahakkümüne aracı olmaktan başka bir anlam ifade etmez. Ondan sonra da gelsin şehit cenazeleri ve hamaset nutukları…

Eğer 103 bin oy üzerinden vilayet tabanlı değil, nüfus tabanlı bir seçim sistemi oluşturulursa (yani bazı vilayetler birleştirilip 103 bin nüfuslu tek seçim bölgesi haline getirilirse) hem temsilde nispeten adalet sağlanacak, hem de terör örgütünün güdümünde siyaset yapmak zorunda olanların etkinliği azaltılacaktır.

Öte yandan; aslında bu hata düzeltilse bile sistemde yine de çeşitli yanlışlar sürmeye devam edecek elbette…

Çünkü bir diğer sorun da politik hayatımızda bir virüs gibi parti liderlerini ele geçiren lider sultası hastalığıdır. Bunun tedavisi ise asıl olan milletin, kendi vekilini gerçek anlama seçmesi, yani tanıdığı, bildiği insanlara oy vermesidir. Kısacası Tam Demokratik Seçim’dir. Kısacası partisiz demokrasi ya da diğer adıyla “Doğrudan demokrasi” uygulamasıdır. Ancak bu, temsilde adaleti ve milletin gerçekten kendini temsil edebildiği bir sistemi getirecektir.

Fakat bu ise başlı başına başka bir yazının bir konusudur…

Not: Hakkâri Dağlıca’da ve Iğdır’da kalleş tuzaklarla şehit edilen Mehmetçiklerimize ve polislerimize rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun…