Ramazan, Oruç ve Huzur

47

 

Merhaba saygıdeğer okurlar. Bu Ramazan’a da içimiz buruk başlıyoruz. Müslümanların yaşadıkları yerler kan gölü gibi… Müslüman, üstelik de İslam adına, gözünü kırpmadan bir başka Müslümanı öldürebilmekte… Olup bitenleri içine sindiremeyenler, “böyle Müslümanlık olmaz! Bunlar, Müslüman olamaz!” demekten kendilerini alamıyorlar. Ne var ki, bu tür cümleler kurmak, çözüm değil. Artık bir gerçekle yüzleşmek zorundayız: Mevcut Müslüman kültür, maalesef şiddet üretmektedir. Tanrı’nın verdiği yaratıcı yetileri, iyilik, güzellik ve doğruluk yolunda kullanamayanlar, öldürerek, yakarak, yıkarak var olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. İşte bu yüzden, Ramazan’ı fırsat bilerek, önce insanı, sonra da İslam’ı yeniden keşfetmekten söz ediyoruz.

Ramazan’ın bir adı da Kur’an ayıdır. Kur’an, bu ayda, Kadir Gecesi’nde insanla buluşmuştur. Tanrı, akla destek olsun diye vahiy göndermiştir. Kur’an’ın ilk emri “oku!”dur. Buradaki “oku!”nun anlamı, esas itibariyle verilere dayalı düşünmek, ilgi alanına giren her şeyi, doğru olarak anlamaktır. Ramazan, bütün kudsiyetini Kur’an’dan ve oruçtan alır.

Oruç, uygulamaları farklı olsa da, hemen bütün dinlerde mevcut olan, üst seviyede birey bilincini gerektiren bir ibadettir. Anlamı, “Tanrı’ya ibadet amacıyla yeme, içme vb. şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma” şeklindedir.

Oruçla ilgili olarak Bakara suresinin 183-185. ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sayılı günlerde size de farz kılındı, ki Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır. Kur’an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak Ramazan ayında indirilmiştir. Sizden bu aya erişen onda oruç tutsun; hasta ve yolculukta olan tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Ama belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı yüceltmenizi ve O’na şükretmenizi ister.”.

Bu ayetler bize, oruçla ilgili ana çerçeveyi vermektedir. Çıkan ilkeleri şöyle maddeleştirebiliriz: 1. Orucun amacı, insanın varoluşla ilgili bilincini ve sorumluluk duygusunu geliştirmektir. 2. Oruç tutmamasını gerektiren sağlık sorunu olanlar, oruç tutarlarsa kaş yapayım derken göz çıkarmış olurlar. 3. Bir kimse, gerekli bilgileri aldıktan sonra, oruç tutup tutmayacağına ancak kendi hür iradesi ile karar verebilir. 4. Her insan, kendi durumunu en iyi kendisi bilir. “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez” ayeti, “zorluk” tanımının son aşamada bireyin kendisi tarafından yapılacağını göstermektedir. 5. Oruç tutan bir kimse, başkalarının oruç tutup tutmadığı ile ilgilenmez. 6. Oruçlu olmanın getireceği bilinç, bırakın oruç tutmayana saygısızlığı, bir başkasına en küçük kötü söz söylenmesine bile izin vermez. 7. Orucunu bozan kimse, oruç tutmamış demektir. Tutamadığı orucunu daha sonra tutabilir. 8. Oruç tutmamanın dünyevi bir yaptırımı yoktur. 9. Oruç, insanın varoluşu ile ilgili bir boyutu olan ibadettir. Bütün dinlerde oruç vardır. 10. Oruç, insana fıtrattan, yaratılışın yasalarından ne kadar uzaklaşıldığı konusunda bir ölçüt sağlar. Oruç tutan bir kimse, yaratılışın koordinatlarını yeniden yakalama imkanı bulabilir.

Ramazan ayının, barışın, huzurun, güvenin, insan onurunun, insan olmanın anlam ve öneminin daha iyi anlaşılması bakımından bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bu sebepten, sizleri, Ramazan boyunca birlikte düşünmeye, birlikte huzur yürüyüşüne davet ediyoruz. Bu, insanı, insani değerleri, dini yeniden keşfetmeye yönelik bir çağrıdır. Anlamlı olabilmesi, bilginin esas alınmasına bağlıdır. Kur’an, bizim bilgiye açık olmamızı, her sözü dinleyip, anlayıp, en güzeline uymamızı istemektedir. Müslüman isek, İslam’ı bilmek durumundayız. İslam’ı bildiğimiz kadar yaşayabiliriz.